Türk Nippon kısa mesafe koşucusu değil maratoncu
Türk Nippon Sigorta Genel Müdürü Yusuf Cemil Satoğlu, üretim anlamında egosal olarak bir büyüklüğe ulaşmak gibi bir çabaları olamadığını belirterek, "Belirlemiş olduğumuz 5 yıllık iş planlarımızda bunu öngördük. Çünkü sigortacılığın bir gerçeği var, yeni
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Yakup SAYAR
İSTANBUL - Dünya sigorta pazarının önemli oyuncularından biri olan İsrailli Harel Grup, Türkiye sigorta pazarının geleceğine inanıyor. Grubun Türkiye'deki şirketi olan Türk Nippon Sigorta, sektöre giren diğer birçok yabancı şirketin aksine 2009 yılında girdiği pazarda mütevazi bir şekilde hareket ediyor. Türk Nippon Sigorta Genel Müdürü Yusuf Cemil Satoğlu, "Harel Grup çok köklü, yaklaşık 75 yıllık bir geçmişi olan ve sadece sigortacılık yapan bir şirket. Yunanistan'da 2006 yaptığı satın alma ve sonrasında izlenen yol, burada şimdi bizim izlediğim stratejinin aynısı. 6 yılda İnterasko, Yunanistan'ın en başarılı sigorta şirketi oldu. Hem kârlılık açısından, hem acente ilişkileri açısından. O başarı hikayesini adım adım takip ediyoruz. Biz kısa mesafe koşucusu değil maratoncuyuz"dedi.
Türk Nippon Sigorta Genel Müdürü Yusuf Cemil Satoğlu, Türk Nippon'un hedeflerini ve Türk sigorta sektörüne yönelik görüşlerini DÜNYA ile paylaştı.
2011 yılının kendi şirketleri açısından olumlu geçtiğini söyleyen Satoğlu, hedefledikleri bütçelere ve öngördükleri rakamlara ulaştıklarının altını çizdi. "Biz aslında şirket olarak ticari anlamda mütevazi bir şirketiz" diyen Satoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: " Üretim anlamında egosal olarak bir büyüklüğe ulaşmak gibi bir çabamız yok. Belirlemiş olduğumuz 5 yıllık iş planlarımızda da bunu öngörüyoruz. Çünkü sigortacılığın bir gerçeği var, yeni kurulan şirketlerin hızlı büyümesinin çok ciddi maliyeti oluyor. Hele son 10 yılın getirdiği koşullarda baktığımızda hızlı büyümenin ciddi sıkıntılar getirdiğini görüyoruz. Biz işe başlarken de son derece sağlıklı ve yavaş başladık, aslında beklenilenden de yavaş başladık. Şöyle bir hedef belirledik kendimize, 'nokta atışı' yapacağız dedik. Biz acentelerimizi tespit edeceğiz, bizi isteyenden ziyade, bizim istediğimiz acentelerle çalışacağız dedik ve çok meşâkatli ve yavaş gelişen bir süreç oldu. Biz bunu göze aldık ve çünkü yeni başlayan bir şirketin temellerinin sağlam olması arzusundaydık. Yani temeller ne kadar sağlamsa, şirketin geleceği de o kadar sağlam olur düşüncesi ile yola çıktık ve 2011 yılı da bu düşünce de geçti."
Yüzde 50 büyüme gerçekleştirdik
2011 yılında yaklaşık olarak 40 milyon TL civarında bir üretim yaptıklarını ve bir önceki seneye göre yüzde 50'ler civarında bir büyüme gerçekleştirdiklerini belirten Satoğlu, "Bu oran yeni bir şirket için büyük bir büyüme oranı değil. Ama bu bizim öngördüğümüz bir şeydi, tedbirli olmak, sağlıklı ve sakin olmak öngördüğümüz bir şeydi. Burada bizim sermayedarımızın da belirlemiş olduğu stratejilerin önemli bir katkısı oldu. 2011'e bu açıdan baktığımızda sektör açısından çok parlak geçmese de, bizim açımızdan beklentilerin gerçekleştiği bir yıl oldu diyebiliriz. Özellikle üretim dışında da belirlemiş olduğumuz hedeflere ulaştık, istediğimiz acente sayısına ulaştık, kârda ise yeni şirketlerin belli süreler zarar etmesi normal bu açılardan da zararımız beklentiler doğrultusunda gerçekleşti. Kâr zarar oranında belirlediğimiz rakamlara uygun bir süreç geçirdik. Yani belirlediğimiz yolda devam ediyoruz" diye konuştu.
Motorda seçici olmaya çalışıyoruz
Şirket olarak üretimdeki branş yapılarını sorduğumuz Satoğlu, yeni şirketlerin ilk başlangıcının daima motor tarafında olduğunu ve bunun lokomotif olarak görüldüğünü belirterek, "Başlangıçta bu yönde olması normal. Şu anda bu yıldan itibaren ocak şubat itibariyle baktığımızda yüzde 60 motor, yüzde 40 motor dışı seviyelerine geldi. Bu denge. Yılsonuna kadar da bu şekilde devam etmesini bekliyorum. Bu motordan kaçtığımız anlamına gelmez fakat motorda da seçici bir portföy oluşturmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
Bu yılki hedef yüzde 40 büyüme
2012 hedefleri konusunda ise Satoğlu şunları söyledi: "Yaklaşık olarak yüzde 40'lar civarında büyümeyi öngörüyoruz. Düşüncemizde değişen bir şey yok, sağlıklı ayağı yere basan, çok fazla sonuçlar itibariyle çok belli sonuçları stratejiler izlemeyeceğiz. Hızlı büyüyerek özellikle zarar eden branşlarda sadece üretim tarafına çalışarak bir yapı oluşturmak istemiyoruz. Bizim yapımız sağlıklı acente, sağlıklı şirket. Acente yapınız sağlıklıyla şirkete yansıması sağlıklı oluyor. Acentemize her türlü imkanı yaratmayı çalışıyoruz. Dar bir kapıdan alıp, çok geniş ferah bir odaya alıyoruz onları." Banka sigortacılığı konusuna da değinen Satoğlu, Türk Nippon olarak bu konuda görüşme halinde ve görüşmek istedikleri bankalar olduğunu ve bunları belirleyerek bu yıl işbirliği içinde olmayı arzu ettikleri de söyledi.
Tüm teminatları tek ürüne topladık
Ürün farklılıklarına konusuna değinen Satoğlu, "Rakiplerimizle mukayese ettiğimizde, yola çıkarken, bütün şirketlerin mevcut sunduğu ürünlerindeki teminatları yan yana koyarak analiz yaptık ve bundan yola çıkarak, öyle teminatlar var bazılarında yok, bazılarında olan diğerlerinde yok. Biz tüm teminatları tek bir üründe topladık. Yani hepsini birleştirerek tam bir ürün oluşturduk. 2011'in ikinci yarısından itibaren de kurumsaal ve burada da KOBİ'lere yoğunlaştık. Onların ihtiyaçlarını karşılayacak ürünler geliştirdik ve şu anda da çok iyi bir portföy oluşturduğumuzu söyleyebilirim. Yani şu anda kurumsal olarak da her türlü ihtiyaca cevap verebilecek konuma geldik diyebilirim"dedi.
Türkiye sonuna kadar zorlanılacak ülke
Sektördeki konsolidasyon beklentileri konusunda ise Satoğlu, kişisel olarak böyle bir beklenti içinde olmadığını söyledi. "Tabloya baktığımızda hemen hemen bütün şirketler dünyadaki büyük gruplara ait, ilk 10 dışındakilerde de böyle" diyen Satoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Herkes bu ülkeye bir beklenti ile geliyor ve kimse bunu heba etmek istemez. Avrupa'nın ekonomik koşulları potansiyeli belli ve dolayısıyla Türkiye dışında Avrupa'da yatırım yapılabilecek başka bir ülke olmadığına göre, Türkiye sonuna kadar zorlanılacak bir ülke. O yüzden kısa vadede bir konsolidasyon olmayacaktır. Üç dört şirkete düşer gibi bir beklentim yok. Yeni girişler olacaktır ve yeni yabancı şirketlerin geleceğini de duyuyoruz."
Baştan sıkıp sonra gevşetmek daha iyi
Hazine'nin uygulamalarına değinen Yusuf Cemil Satoğlu, Hazine'yi çok başarılı bulduğunu belirterek, " Son yedi sekiz yıllık süreçte Hazine'ye geçmiş performansları önceki 10 -15 yılla karşılaştırıldığımızda çok büyük bir fark var. Ben sektörün genel yapı olarak AB normlarına çok yaklaştığını görüyorum. Bazı başarısızlıklar var ama genel yapı ve altyapı olarak AB'ye yaklaştığını düşünüyorum ki bunda Hazine'nin çok büyük bir payı olduğunu düşünüyorum. Karşılıklar konusunda ise bir miktar gevşeme oldu. Bence bu gerekli bir adımdı. Disipline olma açısından iyiydi. Sonrasındaki gevşeme iyi oldu. Baştan gevşeme olsa sıkmak zor olurdu. Sıkıp gevşetmek daha iyi bir strateji oldu diye görüyorum" şeklinde konuştu.
Kısa mesafe koşucusu değil maratoncuyuz
Son olarak Türk Nippon'un içinde olduğu İsrailli Harel Grubu hakkında da bilgi veren Satoğlu, "Gubumuz çok köklü ve yaklaşık 75 yıllık bir geçmişi var. Bünyesinde 50'ye yakın şirket barındırıyor ve hepsi sadece sigortacılık yapıor. Yunanistan, İngiltere ve İsviçre'de de şirketleri var. Yunanistan'daki örnek bize benziyor. Adı İnterasko. Yunanistan, Harel Grup'un pilot çalışması gibiydi. Orada izlenen stratejide burada yaptığımızın benzeri. 2006'da orada satın alma yapıyor ve 6 yılda İnterasko, Yunanistan'ın en başarılı sigorta şirketi oldu. Hem kârlılık açısından, hem acente ilişkileri açısından. Bizde aynı yoldan devam ediyoruz. O başarı hikayesini adım adım takip ediyoruz. Biz kısa mesafe koşucusu değil maratoncuyuz" diye konuştu.
Dünya devleri şirketlerin Türkiye'de olduğunu ve sigortacılığa henüz bir şey getirmedikleri eleştirilerine katılmadığını da belirten Satoğlu, " Henüz sigortacılık Türkiye'de değişmedi. Değişse2011 sonuçları böyle olmazdı ama ben 2012 ve daha sonraki yıllar daha fazla etkili olacaklarını düşünüyorum. Maalesef yabancılar geldi ve bize sigortacılığı öğrettiler. Örneğin aktüerya yoktu bunu öğrendik. Sadece Harel'de 20'den fazla aktüer çalışıyor. Burada ise sektör genelinde bu tutarda aktüer bulmak zor" dedi.
Acentelerimizi biz tercih ediyoruz
Strateji olarak acentelerini kendilerinin tercih ettiklerini belirten Yusuf Cemil Satoğlu, "Şu anda 200 acentemiz var ve hepsini biz tercih ettik. Bu yıl bu rakamı 250'ye çıkarmayı palanlıyoruz. Tabi ki şu anda mevcut acentelerimizden son derece memnunuz. Sonuçları itibariyle tek tek değerlendirdiğimizde de son derece memnunuz. Acentelerle olan ilişkilerde en önemli sorunlardan biri tahsilattır. Herhalde sektörde tahsilat oranı en yüksek olan şirket biziz. Acentelerimizle o anlamda da çok iyi bir çalışma şeklimiz var. Bu bekli de en önemli öne çıkacak başarılarımızdan bir tanesi. Tahsilat konusunda mütevazi olmamak gerekiyor diye düşünüyoruz" dedi.
3 başlıkta farkımızı ortaya çıkardık
Sektörde nasıl bir yol izledikleri konusunda Yusuf Cemil Satoğlu detaylı açıklamalarda bulundu. 2009'da yola çıktıklarda ekip olarak Türk Nippon olarak farklarının ne olması gerektiği sorusuna cevap aramaya başladıklarını söyleyen Satoğlu şunları söyledi: "Niye tercih edilmeliyiz diye düşündük ve üç ana başlık çıkardık. Birincisi ilişkiler, şirket, acente ve müşteri arasında ilişki. Sigorta şirketinin daima kendini farklı yere konumlandırdığı görüyoruz. Kutsal bir varlık gibi, kendini üste tepede konumlandırıyor ve oradan müşteri ve acentesiyle ilişki içersinde oluyor ve bu ilişki genellikle tek taraflı oluyor. Her ne kadar son zamanlar müşteri ilişkilileri gelişse de bu alışkanlıkların devam ettiğini görüyoruz. Şirket buyuran bir yapı, müşteri ve acente de kabullenen ve zorunda olan bir yapı oluşmuş durumdaydı. Aslında yaptığımız iş son derece basit. Kutsallık atfetmeye gerek yok. Biz poliçeyi veriyoruz, müşterilerden primi alıyoruz bir havuza koyup, bir hasar olursa havuzdan alıp ödeme yapıyoruz. Yani kutsal görmeye gerek yok. Biz dedik ki dokunulabilir bir mesafede olmalıyız, acentemiz müşterimiz eleştirebilmeli, eksiklikleri daha rahat dille söylemeli ve şirkette anında refleks göstermeli. Biz bunu yapmaya çalıştık ve başardık diyebiliriz. İkincisi IT yapıları ve bu alan sektörün göz ardı ettiği alandı geçtiğimiz yıllarda. Dolayısıyla da sektörün, IT ve teknoloji tarafında müşteri ve acente yönetimleri hep eksik kalmıştır. Aslında sigortacılığın bence en önemli konularından biri teknoloji. Biz şu anda teknolojiyi en iyi kullanan şirketlerden biriyiz. Hatta şöyle bir şey daha yapıyoruz ve teknoloji pazarlıyoruz. Üçüncü ayak ise hız. Hız anlamında sektörde, acentelerin müşteri ihtiyaçlarına en hızlı çözüm üreten şirket konumunda olduğumuzu söyleyebilirim. Bu da işin teknoloji kısmını iyi kullanmamızdan kaynaklanıyor. Çok iyi bir ekip olmasından kaynaklanıyor. Bizde teknolojiyi sonuna kadar kullanıp, sadece poliçe üretmekle kalmayıp, çok net bir şekilde yukardan başlayarak, müşterin en ince ayrıntılara kadar inecek bir altyapımız var. Buradan iyi ya da kötü sonuçları ayrımını yapabiliyoruz."
Harel fırsat gözlüyor
Harel Grup'un Türkiye'ye bakışını sorduğumuz Yusuf Cemil Satoğlu, "Harel Grup, Türkiye'yi yatırım yapılması en uygun ülkelerden biri olarak görüyor. Geçtiğimiz dönemlerde de ülkemize yönelik inançlarını birçok kez dile getirdiler. Burası çok önemli bir pazar. Ülkemiz diğer şirketler açısında da aynı yönde bir potansiyel ve hâla yabancı ilgisinin olması, bu kötü sonuçlara rağmen, bundan kaynaklanıyor. Potansiyeline ilişkin büyük bir beklenti ve güven var. Sermayedarımızın baktığı konulardan biri ülkenin hukuki altyapısının da yatırım yapılabilecek güvenlikte olması ve Türkiye bu açıdan son derece donanımlı. AB'yi yakalamış bir hukuki altyapı var. Sermayedar açısından sermayesinin korunması çok önemli. Türkiye, Harel için çok büyük bir pazar ilerleyen dönemde de daha başka yatırımlarla devam edilebilecek bir pazar ve fırsat gözlüyor" diye konuştu.
Siyasi otoriteyle iç içe olunmalı
Sigorta bilincine yönelik görüşlerini sorduğumuz Yusuf Cemil Satoğlu, burada en büyük payın, şirketlere düştüğünü belirterek, "Sektör 100 yılı aşkın süredir bu ülkede var. Bu sektör bu bilinci bu zaman diliminde geliştiremediyse. Oturup sektörün kendi içersinde aramaları lazım. Bunda topluma mal etmek çok yanlış. Büyüklüğünüz ciroda değil, müşteriye verdiğiniz hizmetle belli olur. Zamanındada bu tip yanlışlar, acente seçiminde yanlışlar, yanlış fiyatlar, yanlış stratejiler toplumu sigorta sektörüne karşı mesafeli hale getirdi. Tüketici biliyor ve bu fiyat konusundaki kırılganlığı sonuna kadar kullanıyor. Müşteri tarafında kusur aranmamalı. Bizim işimiz güven ve bu güveni sağlayacak olanlar şirketler ki biz oralarda eksik kalıyoruz. Güveni maalesef iyi kullanamadık. TSRŞB'ye de burada çok iş düşüyor. Bence meslek kuruluşlarının siyasi otoriteyle iç içe olması gerekir. Sıkı temas halinde ilişkilerin çok güçlü olması gerekir. Bizim dışımızdaki meslek örgütlerine baktığımızda bunu çok iyi başarıyorlar. Ben burada TSRŞB'yi çok eksik görüyorum. Sadece bürokratlarla ilişki yeterli değil. Kulis lobi faaliyeti çok önemli" dedi.