Gıdada hem fırsat hem sıkıntı var
Dünyada gıda fiyatlarını artıran mevsimsel anormallikler Türkiye’nin de tarımsal üretimini etkiliyor. Aşırı yağışlar nedeniyle bazı ürün gruplarında rekolte kayıpları yaşanırken, bazı ürünlerde ise rekor artışlar bekleniyor.
Sedat ALP
İZMİR - Türkiye, son yıllarda ekstrem hava şartlarının etkisinde. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 2011 yılında meteorolojik karakterli zarar yapan olayların yüzde 36’sını dolu, yüzde 28’ini sel ve yüzde 20’sini fırtına oluşturdu. 2010 yılı dünyanın en sıcak yılı olurken, 2011 ise en sıcak 11’inci yıl olarak kayıtlara geçti.
2012 yılı da sıcaklık rekorları beklenen bir yıl olacak. Türkiye’de 2012’de de ekstrem hava şartlarına bağlı olarak tarım ürünlerinde verim düşüklüğü yaşanıyor.
Mandalina ve portakal gibi kış ürünleri pazara bir aylık bir gecikmeyle girerken, Kuzey Yarım Küre’nin en erkenci kirazını yetiştiren Kemalpaşa’da bu sene kiraz bir aylık gecikmeyle pazara indi. Pamuk
ekim dönemi serin ve yağışlı bir döneme geldiği için Güney Ege’de bir çok çiftçinin toprağa ikinci bir kez tohum atmak zorunda kalacağı belirtiliyor. Uzmanlar, mevsimsel anormalliklerin artarak devam edeceği öngörüsünden hareketle, tarımda erkenci türlerin geliştirilmesi için Ar-Ge yapılmasını öneriyor.
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Turhan Tuncer, iklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkisinin Türkiye’de belirgin bir şekilde görüldüğünü vurgulayarak, “Bahar baharlığını, yaz yazlığını yapmıyor. Dünyada küresel ısınma var. Bilim insanları ısınmanın belirli bir dereceye çıktığında Karadeniz’de Akdeniz, Akdeniz’de de çöl ikliminin yaşanacağını söylüyor” dedi.
Ani hava değişikliği fiyatları dalgalandırıyor
Tuncer, zamansız gelen yağışlar nedeniyle hasat zamanında oluşan sellerin taze meyve sebzenin piyasaya arzında sorunlara neden olduğunu, bunun gıda fiyatlarında dalgalanmaya yol açtığını ifade etti. Üreticinin de artık ani hava değişikliklerinden zarar görmemek için ürününü hızla olgunlaştırmak
için önlem almaya başladığını vurgulayan Tuncer, “Bugün Mersin’de yetiştiriciler, kayısı ağaçlarını örtü altına almış. Çünkü ürününü biran önce pazara çıkarmak için erken olgunlaşmayı sağlayıcı önlem alıyor” dedi. Tuncer, erken olgunlaşan tarım ürünlerinin, hasadı daha geç olan cinslerden daha iyi fiyatla satıldığını, pazara ilk çıkan erkenci bir ürün 4-5 liraya satılırken, üretim bollaştıkça fiyatının 1 liraya düştüğünü ve üreticinin zarar etmeye başladığını belirterek, “Erkenci çeşit, geç
olgunlaşan cinse göre daha çok para kazandırıyor.
Erkenci çeşitlerin araştırılması, bu alanda yapılacak Ar-Ge için kaynak ayrılması gerekiyor. Toprağı genişletemediğimiz içi birim alanda verimi arttıracak önlemler almak gerekiyor. Bunun için tohumda Ar-Ge yapmak ve bu işe para ayırmak gerekiyor” diye konuştu.
Dört mevsim yaşayan Türkiye’nin akıllı üretimle yetiştiremeyeceği ürün olmadığının altını çizen Tuncer, “ Planlama olmazsa elinde toprak olsa ne olur. Bugünü değil, önümüzdeki nüfus artışını düşünerek bir planlama yapmalıyız. Her yıl 1 milyon nüfus artıyor. Bu sezon kuru soğanın para etmeyeceği tarladan belli. Geçen yıl korkunç fiyat vardı. Bunu gören üretici soğana yöneldiği için soğan yetiştiricisi bu sene zarar edecek. Bir dönem nar konuşuldu, dağ taş nar bahçesi oldu. Ama şu anda ürün para etmediği için bazı nar bahçeleri sökülüyor. Bir ülke tarımını planlamadan, neyi ne kadar yetiştireceğini hesaplamadan fiyatları dengeleyemez. Bu planlamayı da devlet yapmalı. Havza bazlı teşvik modeli doğru bir model ancak. Planın gerçek anlamda doğru olup olmadığı sahada belli
olur. Belli bir bölgede pilot olarak denenebilir” dedi.
Gıda savaşları başlayacak
Tuncer, talep artış gösterdiği sürece gıda fiyatlarındaki artışın kaçınılmaz olduğunu belirterek, dünyada gıda savaşlarının yaşanacağını ifade etti. Dünyada her 7 kişiden 1 kişinin açlık çektiğini
ve bunun ekonomik olarak gıdaya ulaşamamaktan kaynaklandığına işaret eden Tuncer, “Gıda piyasasını bir avuç spekülatör kullanıyor. G8’de de dile getirildi; dünyada bundan sonraki savaş petrol değil, gıda kaynaklı olacak. Bunu en son Ortadoğu da yaşadık. İktidarın değişmesini bir nedeni halkın gıdaya ulaşamaması. ‘Aç insan fırın duvarını yıkar’ deyiminde olduğu gibi toplumda en büyük kargaşaya neden olan şey gıdaya erişememektir. Petrol olmadan yaşam sürdürülebilir ama insan susuzluğa 7 gün, açlığa ise 1 ay dayanabilir. Sonra fiziki ölüm gerçekleşir. Dolayısıyla enerji olamadan yaşam bir şekilde sürer ama gıdasız yaşam olmaz” dedi.
Rekolte artışı cari açığın azalmasını sağlayacak
Dünyanın 60 yılın en şiddetli La Nina’sını yaşadığını dikkat çeken Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz, La Nina kaynaklı meteorolojik olayların dünyada tarımsal üretimde kayıplara yol açarak, ürün miktarını etkilemesi sonucunda gıda fiyatlarının artma eğilimine girdiğini kaydetti.
Dünyadaki bu iklim olaylarına rağmen Türkiye’nin son bir yıldır normalin üzerinde yağış aldığını belirten Kopuz, “Her ne kadar yağışların sebep olduğu pas ve mahsulün yatması söz konusu ise de yağışların sağlayacağı ürün artışı daha fazla olacağını gösteriyor” diye konuştu.
Dünyada fiyat artışının olduğu dönemde Türkiye’de rekoltenin artacak olmasının bazı avantajlar sağlayacağını kaydeden Kopuz, “Öncelikle devletin destekleme maliyetleri düşecektir. Bu da hazineden daha az paranın çıkacağını gösterir. İkinci olarak gıda sanayi hammaddeyi dünyadaki rakiplerinden daha ucuza sağlayacak. Üçüncü olarak fazla ürünleri ihraç ederek cari açığın azalmasına olumlu etki yapacaktır” dedi.
2050’de 65 ülke daha su kıtlığı çekecek
2011 yılı tüm dünyada gıdanın en çok konuşulduğu yıllardan biri olduğuna işaret eden Şemsi Kopuz, küresel krizinin yaşandığı 2008 yılında bile gıdanın bugünkü kadar konuşulmadığını vurgulayarak, şunları söyledi: “ Son dönemde yapılan araştırmalar ve açıklamalar, gıda güvenliği ve güvenli gıdaya
erişim konusunda dünyada yaşanan sıkıntıyı ortaya koyuyor. Artış eğilimini devam ettiren dünya gıda fiyatları ise madalyonun diğer yüzünü oluşturuyor.
Bunların bir sonucu olarak açlık, ne yazık ki halen tehdit olmaya devam ediyor. Diğer yandan petrol fiyatları tarım, gıda ve içecek sektörlerini etkileyecek derecede yüksek. Dünyanın bazı bölgelerinde
halen devam eden siyasi istikrarsızlıklar, petrol üzerinden emtia fiyatlarına dolaylı etki yaptığı gibi; biyoyakıta ayrılan tarım ürünleri nedeniyle de fiyatlar üzerinde bir baskı oluşuyor. Öte yandan 2050 yılına kadar 65 ülkenin daha su kıtlığı çeken ülkeler sınıfına dahil olacağı uluslararası kuruluşlarca belirtiliyor. Bunlara ekleyebileceğim birçok benzer örnek var. Ancak bu saydıklarım bile bize açıkça şunu gösteriyor: Geleceğimizi şekillendirecek 3 ana konu var; tarım, gıda ve enerji.”
Pamuk çiftçisi, toprağa ikinci kez tohum atacak
İzmir Ticaret Borsası Başkan Yardımcısı ise Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı Barış Kocagöz, bu yıl pamuğun ekim zamanında havaların serin ve yağışlı olduğunu ve bu durumun ürünün ekiminde sorun yarattığını belirterek, GüneyEge’de bazı üreticilerin toprağa ikinci bir kez tohum atmak zorunda kalacağını vurguladı. Kocagöz, doğada bir takım sorunlar olduğunu ve pamuk için çok da uygun olmayan hava şartlarıyla daha çok karşılaşıldığını belirterek, “Bu bahar ayları önce sıcaklıklar normalin üzerine çıktı. Sonra hava serinledi ve yağışlar geldi” diye konuştu.
Dört mevsim yaşayan Türkiye’nin topraklarında her ürünün yetiştiğini kaydeden Barış Kocagöz, ancak iyi bir tarım politikası ve doğru yapılandırılmış tarımsal üretim planlaması olmadan Türkiye’nin gıda ürünleri pazarında global ölçekte ortaya çıkan fırsatları değerlendiremeyeceğini savundu.
Taze gıda ambarı Antalya, sel mağduru
Antalya Hal Müdürü Rıza Uysal, Antalya’nın sert bir kış yaşadığını, bunun üretimde dengezisliğe yol açtığını belirterek, “ 3 yıldır hal müdürüyüm her dönem bir felaketle karşılaşıyoruz. Bu yıl da kış sert geçti, üretimde dengesizlikler yaşandı. Bölgemizde bu yılda ölçüsüz yağışlar tarımsal üretime zarar verdi. Zaman zaman da hortum seralara ve üretim alanlarına zarar veriyor” dedi.
Uysal, yıllık 4.5-5 milyon ton üretimle Türkiye’nin toplam yaş sebze mevye üretiminin yüzde 12’sini Antalya’nın sağladığı, bu ürünlerdeki en büyük ihracatçı ilin de Antalya olduğunu kaydetti.
Asya’da 1000 kişi sellerden öldü Afrika’da büyük kuraklık yaşandı
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Türkiye’de 2001-2010 yılları arasında ekstrem hava olaylarında artış oldu. Dünyada en sıcak yıl olarak kayıtlara geçen 2010’da Türkiye’de toplam 556 ekstrem hava olayı tespit edilirken, 2011 yılında ise meteorolojik karakterli 324 olay kayıtlara geçti. Bu yılki rapor ise senenin bitiminden sonra açıklanacak.
Dünyadaki hava olaylarına ise 2011’de sıcaklık artışı damgasını vurdu. La Nina kasırgasına rağmen dünya en sıcak 11’inci yılını yaşadı. La Nina hadisesi son 60 yılın en şiddetlisi idi ve birçok iklim ekstreminin, özellikle yağış ekstremlerinin görülmesine yol açtı. Güneydoğu Asya’da seller nedeniyle binden fazla kişi hayatını kaybetti. Doğu Afrika’da büyük kuraklık ise bir insanlık dramı yaşanmasına yol açtı. Deniz buzları azalma trendlerine devam etti.