Koyun varlığı azalırken, et üretimi artıyor

Yeni Zelanda'da koyun yetiştiriciliği açısından 1990 yılı bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. O dönem 70 milyon baş koyun varlığı olan ülkede, devlet desteklerinin kaldırılması ile koyun varlığı 29 milyona düştü. Fakat, et üretimi düşmedi, arttı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 

 

5-262.jpg

Yeni Zelanda, hayvancılıkta bütüncül bir politika uyguluyor. Hayvancılıkta sadece sığır yetiştiriciliği önemsenmiyor. Koyun yetiştiriciliğine de en az süt inekçiliği kadar önem veriliyor. İnek sütü ve süt ürünlerinde olduğu gibi kuzu etinin de yüzde 90'ı ihraç ediliyor. Bu nedenle inek de kuzu da çok önemli.

Türkiye'yi ziyareti sırasında röportaj yaptığımız Yeni Zelanda Tarım Ticaret Özel Temsilcisi Mike Petersen ile Fieldays'te (Okyanusya'nın en büyük tarım ve hayvancılık fuarı) sohbet ederken izlenimlerimizi sordu. Çok iyi geçtiğini, ancak genellikle süt üreten inek çiftliklerini gezdiğimizi koyunculuk konusunda henüz kimseyle görüşemediğimizi söyledim. "Hemen size koyunculukla ilgili bilgi verecek bir çiftçi bulacağım" dedi. Birkaç dakika sonra geldi ve "Kuzuyu, koyunu en iyi anlatacak kişi" diyerek bizi Yeni Zelanda Sığır ve Kuzu Eti Üreticileri Birliği Başkanı aynı zamanda hem sığır hem de kuzu yetiştiriciliği yapan James Parsons'la tanıştırdı.

Daha önce sığır eti üreticileri ile kuzu eti üreticileri ayrı ayrı örgütlenmişken 2010 yılında tek çatı altında birleştirilmiş. Bizdeki Kırmızı Et Üreticileri Birliği benzeri bir kurum. Yeni Zelanda hükümeti ile çalışan Murat Yanbakan'ın çeviri desteği ile sohbet ettiğimiz James Parsons'un anlattığına göre, ülkede 1800'lü yıllara kadar koyunculuk yün üretimi için yapılıyor. Koyun yünü İngiltere'ye gönderiliyor. 1800'lü yılların sonunda Yeni Zelanda'dan İngiltere'ye dünyada ilk kez dondurulmuş et gönderilince koyun eti önem kazanıyor. 1985 yılına kadar ülkede üretilen kuzu eti İngiltere'ye ihraç ediliyor.

Devlet desteği kalkınca hayvan varlığı azaldı

Tarımın diğer alanlarında olduğu gibi koyun yetiştiriciliğinde de yüksek oranlı devlet desteğinin 1985 yılında kaldırıldığını hatırlatan James Parsons o dönemdeki değişimi şöyle anlattı: "Devlet desteğinin olduğu dönem 70 milyon baş koyun varlığımız vardı. Bu kadar hayvanı desteklemek devlet için çok büyük yüktü. Destekler kaldırıldı. Hayvan varlığı hızla düşmeye başladı. Bugün koyun varlığımız 30 bin başın altında. Yaklaşık 29 milyon baş. Fakat et üretimimiz düşmedi. Daha önce 70 milyon baş koyun-kuzu ile elde ettiğimiz eti şimdi 29 milyon baştan elde ediyoruz. Bu verimlilik açısından müthiş bir gelişme."

Ortalama karkas ağırlığı 18 kilo

Süt hayvancılığında olduğu gibi küçükbaş hayvancılık, koyun yetiştiriciliğinde de hayvanlara fabrika yemi verilmiyor. Tamamen meraya dayalı kuzu yetiştiriciliği yapılıyor. İngiliz kökenli Romney koyun ırkı en yaygın olanı. Parsons'un deyimi ile "İngiltere'den gelmesine rağmen Yeni Zelanda'da daha çok yaygın olan bir ırk. Yeni Zelanda'da kuzu karkas ağırlığının ortalama 18 kilo olduğunu hatırlatan Parsons: "Ülke olarak 356 bin ton kuzu karkas üretimimiz var. Ayrıca koyun eti de var. Ürettiğimiz etin yüzde 90'ını ihraç ediyoruz. Bu yıl yaklaşık 19.5 milyon kuzu, 3 milyon baş koyun kesimi yapacağız. Bizde 12 aylığa kadar kuzu kabul edilir" dedi.

Yün üretimi önemini koruyor

Koyun ve kuzu yetiştiriciliği et için yapılsa da yün üretimi de önemini koruyor. Yıllık 160 bin ton civarındaki yün üretiminin de çok büyük bölümü ihraç ediliyor. Süt inekçiliğinde olduğu gibi koyun yetiştiriciliğinde de aile çiftçiliğinin çok yaygın olduğunu vurgulayan James Parsons: "Yeni Zelanda'da 12 bin 800 çiftçi ailesi var. Bunların bir çoğu besilik sığır ve koyun yetiştiriciliğini birlikte yapıyor. Bir çiftçi ortalama 300 sığır ve 2 bin baş koyun sahibidir. Bu çiftçiler koyun veya besilik hayvanı besler, büyütür ve kestirerek et olarak satar. Süt üretimi yapan çok azdır. Biz kendimizi "çim çiftçileri" olarak adlandırıyoruz. Çimi nasıl paraya dönüştürürüz onu hesaplıyoruz. Yılın 9 ayı hayvanları rotasyon sistemi otlatıyoruz. Doğum yaptıktan sonra çiftlikte tutuyoruz. Arazisi daha büyük olan çiftçiler hayvanları çok gezdirmiyor. Arazisi küçük ve farklı yerlerde olanlar hayvanları gezdiriyor" bilgisini verdi.

İşçilik pahalı

Yeni Zelanda'da genel olarak yaşam pahalı. Fiyatlar yüksek. Fakat, işçilik en pahalısı. Bu nedenle hizmet sektöründen hayvancılığa kiminle konuşsanız işçilik maliyetlerinin yüksek olmasından yakınıyor. Çiftçilerin yem maliyeti yok. Giderleri daha az. En büyük gider kalemini çalışanların maaşı oluşturuyor. Bu nedenle işçi almak yerine aile içerisinde sorunu çözmeyi tercih ediyorlar. Kuzey Adası'nda Auckland'e 2 saat uzaklıktaki çiftliğinde 1700 koyunu ve 400 baş sığırı olduğunu anlatan James Parsons, "Ben iyi bir örnek değilim. Bu kadar hayvan için 1.5 kişiye ihtiyacım oluyor. Arkadaşım 3 bin koyun ve 400 sığırı 1 kişi ile yönetebiliyor. Bu tür büyük çiftliklerin alanı geniş olduğu için hayvanların yerini değiştirmiyorlar" dedi.

Eti kooperatifler pazarlıyor

Sütte Fonterra gibi dev bir kooperatif piyasanın yüzde 95'ini elinde tutarken, kırmızı ette de pazarlamayı üretici kooperatifleri yapıyor. Et konusunda iki kooperatif öne çıkıyor AFFCO ve NLCO. Her birinin pazar payı yüzde 25. Et piyasasının yarısını bu iki kooperatif kontrol ediyor. Ayrıca et ticareti yapan iki büyük şirket pazarın yüzde 25'ine sahip. Üretici hayvanını canlı ağırlık veya karkas fiyat ile satıyor. Kooperatif aldığı hayvanları kesiyor. İşleyerek ihraç ediyor. Üretici hayvanını sattıktan sonra 14 gün içinde parasını alıyor. Şu anda kuzu karkasın kilosu 5 ile 5.40 Yeni Zelanda Doları'na satılıyor. Kuzu fiyatı ise 100 dolar civarında.

Uçakla günlük süt servisi yapan çiftlik

Ülke genelinde yaklaşık 12 bini aşkın süt üreten çiftlikten sadece 70'i organik süt üretiyor. Yeni Zelanda ve Avustralya'nın en büyük organik süt üreticisi olan Green Valley bu çiftliklerden birisi. Hamilton yakınlarındaki Papakura'da üretim yapan Green Valley'in sahibi müteahhit. Fonterra'ya kızdığı için süt vermiyor. Kendi sütünü kendisi pazarlıyor. Hem de çok iyi fiyata. Green Valley, süt inekçiliği, süt üretim fabrikası, satış ve dağıtım olmak üzere entegre bir yapıya sahip. İşletmenin Genel Müdürü Corrie den Haring uzaktaki iki farklı sürüyü göstererek 2 bin hektar (20 bin dönüm) alanda üretim yaptıklarını ve 3 bin baş ineğe sahip olduklarını söyledi. Üretimin yarısı organik yarısı konvansiyonel. Ayrıca süt aldığı sözleşmeli üreticileri var. Çiftliğin içerisinde günlük 150 ton süt işleyen süt fabrikası var. Fabrikada pastörize taze süt üretiliyor. Uzun ömürlü süt üretilmiyor. Daha doğrusu ülkede uzun ömürlü süt pek üretilmiyor.

Litresi 11 dolara organik süt

Herkes süt fiyatlarının düşmesinden yakınırken ülkedeki az sayıdaki organik süt üreten çiftliklerinden biri olan Green Valley Çin'e litresi 11 dolardan organik süt satıyor. Green Valley Genel Müdürü Corrie den Haring'in anlattığına göre, Yeni Zelanda'da 1982 yılından bu yana organik üretim yapılıyor. Fabrikada günde 100-150 ton süt işlediklerini büyük bölümünü iç pazara verdiklerini anlatan Haring şöyle devam etti: "Ayrıca Asya'ya taze süt satıyoruz. Pasifik adalarına satıyoruz. Ürünlerimizi genellikle 2 litrelik ambalajlarda pazara sunuyoruz. Şu anda iç piyasada marketlerde 2 litrelik taze süt 3 - 3.5 dolardan satılıyor. Organik süt ise 2 litrelik ambalajda 5 Yeni Zelanda Doları. Biz sadece Kuzey Adası'na satıyoruz. Başka markalar ülke geneline satıyor. Fabrikamızda başka markalara üretim yapıyoruz. Normal olarak süt alımı 50-70 kilometre çapındaki çiftliklerden alınıyor. Fakat biz 250 kilometre uzaklıktan da alıyoruz. Çünkü organik süt üreten çiftlikler az. Yeni Zelanda'da kişi başına süt tüketimi 250 litre. Bunun yarısı taze süt diğer yarısı, dondurma, tereyağı ve diğer ürünler. En çok kahvaltıda tüketiliyor."

UHT sütü göçmenler tüketiyor

Uzun ömürlü süt (UHT) üretiminin bazı ülkeler için zorunluluk haline geldiğini anlatan Corrie den Haring şunları söyledi: "Çünkü üretim her yerde yok. Sütün tüketiciye ulaşması için taşınması, seyahat etmesi gerekiyor. Yani bir zorunluluk. Yeni Zelanda'da göçmenler ve kampa gidenler UHT süt tüketiyor. UHT süt satarsanız dünya ile rekabet edersiniz. Bu çok kolay. Fakat Çin'e taze süt satarsanız bu çok zor. Biz zoru kolaya tercih ediyoruz. HongKong'a, Çin'e günlük taze süt gidiyor. Yeni Zelanda'da en büyük taze ürün bu. Sütü her gün havayolu ile gönderiyoruz. Bugün sabah 4'te 1 uçak taze süt gönderdik. Yarın Singapur'da olacak. Çin'de 2 litresi 22 Yeni Zelanda Doları'na satılıyor. Nakliyesi pahalı. Fakat orada bir tüketici grubu var bunu alan. Yerel sütlere güvenmiyor. Ayrıca cruise gemileri geliyor. Hepsi 10 bin, 20 bin ton süt alıyor. Cruise yeni bir pazar. Güney Pasifik'te acayip lüks tekne dolu. Çok insan yok. Teknelerde 15-20 kişi çalışıyor.10 misafir var. Ama çok iyi şeyler yiyip içiyorlar. Sadece taze ürün istiyorlar. Bu tür lüks yatlara satılmak üzere taze süt gönderiyoruz."