"Üreticilerin refah payı dikkate alınarak fiyatı belirlenmeli"
Çaykur'un kotalarını artırması gerektiğini belirten Bayraktar, "Aksi takdirde özel sektör, açıklanan fiyatın altında alım yapmakta, teslim edilen yaş çay karşılığında, üreticiye %25-50 oranında kuru çay vermekte, pazarlamayı da üreticimize yüklüyor" dedi.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2016 yaş çay taban fiyatının henüz açıklanmadığını belirterek, üreticilerin refah payını da dikkate alan bir fiyatın belirlenmesi gerektiğini bildirdi.
Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde oldukça önemli bir yere sahip olan çay tarımı ve sanayisinin, istihdam sağlayarak bölgesel göçü önlediğini, yüz binlerce kişinin geçim kaynağı olduğunu ifade etti.
Bölgede 210 bin üretici tarafından 762 bin dekar alanda 1 milyon 328 bin ton yaş çay yaprağı üretildiğine dikkati çeken Bayraktar, hasat edilen yaş çayın en kısa sürede bekletilmeden işlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Hasat olgunluğuna gelen çayın alımlarının, ürün, kalite kaybına uğramadan ve üreticiler mağdur edilmeden yapılmasının büyük önem arz ettiğini vurgulayan Bayraktar, 2011-2015 yıllarında 5 yıldır artırılmayan yaş çay priminin kilogramda 12 kuruştan 13 kuruşa çıkarıldığını hatırlattı.
Bayraktar, 2016 yaş çay taban fiyatının henüz açıklanmadığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Üreticilerimizin refah payını da dikkate alan bir fiyat belirlenmelidir. Çaykur birinci sürgünde üreticilerimiz için dekar başına kotayı 400 kilogram olarak belirlemiştir. Üreticilerimiz kota üzerindeki üretimlerini özel sektöre satmaktadır. Çaykur'un, kotaları artırılmalıdır. Aksi takdirde özel sektör, açıklanan fiyatın altında alım yapmakta, teslim edilen yaş çay karşılığında, üreticiye yüzde 25-50 oranında kuru çay vermekte, pazarlama işini de üreticimize yüklemektedir. Üstelik özel sektör, üreticiye verdiği kuru çayı piyasa fiyatından üreticimize vermekte ve üreticiden kar etmektedir. Özel sektörün, üreticiden teslim aldığı çayı da açıklanan fiyatın altında alması da işin çabasıdır. Üretici özel sektör ilişkisinde kaybeden hep üretici, kazanan özel sektördür."
"Kaçak çaylar büyük tehdit"
Türkiye'ye yurt dışından gelen çayların ithalat, zati eşya muafiyeti, yolcu beraberi hediyelik eşya muafiyeti kapsamında ve kaçak yollarla geldiğine dikkati çeken Bayraktar, ithal ürünlerin girişinin zorlaştırmak amacıyla çayda vergi oranının yüksek tutulması gerektiğini belirtti.
Bayraktar, ithalat dışında özellikle kaçak yollarla Türkiye'ye giren çayların büyük tehdit oluşturduğunu ifade ederek, kaçak çayların tüketicinin damak tadını etkilediğini ve Türkiye'de üretilen çaya yabancılaştırdığını kaydetti.
Kaçak çayların halk sağlığını tehdit etmesinin yanı sıra Türk çay pazarının daralmasına yol açtığına işaret eden Bayraktar, "Gayri resmi yollarla ülkemize çay girişi kesinlikle engellenmelidir. Kaçak olarak ele geçirilen çaylar analiz edilerek, imha edilmelidir. Çay ihracatımız, ülkemizin var olan potansiyeline rağmen artırılamamıştır. Ülkemizin ihracat imkanlarının artırılması bakımından, maliyeti düşürücü tedbirler alınarak, ülkemiz çayının sahip olduğu üstünlükler tanıtılmalı ve dış pazar araştırması yapılarak, pazarın taleplerine uygun, istenen kalitede ve ambalajda çay ihracatı yapılmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
"Çaylıkların yenilenmesine başlanması sevindirici"
Çay alanlarının yaşlanmasının verim düşmesine neden olduğunu belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
"Çaylıkların yenilenmesine yönelik çalışmaların başlamış olması sevindiricidir. Çalışmalar hızlandırılarak, yaşlanmış çay ocakları bir program dahilinde üstün verim ve kaliteye sahip çeşitlerle vakit geçirilmeden yenilenmelidir. Bu aşamada çay üreticilerimiz devlet tarafından desteklenerek, teşvik edilmelidir. Avrupa Birliği ülkelerinde organik ürünlere olan talebin yüksekliği ve bu ülkelerde çay tarımı yapılmadığı dikkate alındığında, organik çay üretimi önemli bir potansiyel olarak görülmektedir. Bu avantajın değerlendirilebilmesi için organik çay üretimine gereken önem verilmelidir. Diğer ülkelerde çay üretiminde pestisitler kullanılmaktadır. Türk çayının üretiminde ise kimyasal mücadele yapılmaması, zirai ilaç kullanılmaması organik çay üretimi için büyük bir avantajdır. Yaklaşık 210 bin çay üreticisi bu konuda eğitilmeli, teşvik edilmelidir. Çay Kanunu çalışmalarında tüm tarafların görüşlerinin alınması, fikir birliği sağlanması, çiftçiyi mağdur etmemesi gerekiyor. Oluşturulacak bir yapılanmada üreticilerimize mutlaka yer verilmelidir. Bilindiği üzere ülkemiz koşullarında ancak 3-4 ay süreyle hasat yapılabilmekte, bölgenin coğrafi konumu nedeniyle başka bir ürünün yetişmesi mümkün olmamaktadır. Üreticilerimizin çayın dışında yetiştirilecek ürün konusunda çok fazla seçme şansı bulunmamaktadır. Çay üreticisinin güvencesi de Çaykur’dur. Bu nedenle Çaykur’un yeri korunmalı, Çaykur özelleştirilmemelidir. Çay piyasası düzenlenmek istenirken üretici sahipsiz bırakılmamalı, mağdur edilmemelidir."