Esnek KOBİ’lerle dünya devi olacağız

Bölgesel bir güç olmak için satın almalar yapacaklarını söyleyen Logo Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Tekbulut, hem şirketi hem de Türkiye için KOBİ’lerin gücüne inanıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Özlem ERMİŞ BEYHAN

İSTANBUL - Katmadeğerli ürün denildiğinde yazılım ilk sıralarda gelir. Bu alanda Türkiye’nin önemli markalarından Logo Yazılım’ın sahibi ve Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Tekbulut, Türkiye’nin geleceğini “esnek ve dinamik” KOBİ’lerinin inşa edeceğine inanıyor.

Tekbulut, kısa süre önce aldıkları 48.2 milyon liralık private equity yatırımı sonrası yeni satınalmalar yapacaklarını, yazılımda bölgesel bir güç olma vizyonu ile atılım dönemine girdiklerini söylüyor. “Bizim KOBİ’lerimizin en büyük rekabet gücü esneklik. KOBİ’leri hizaya sokma yolunda bu değer kaybettirilmemeli” diyen Tekbulut, Türkiye’nin başarılı hızlı büyüme modelini, yazılımları ile bölge ülkelerine ihraç ederek bir global dev haline gelmenin planlarını yapıyor.

Türkiye’nin Bill Gates’i

Logo Yazılım bundan 31 yıl önce, Tekbulut’un espriyle karışık “Türkiye’nin ilk teknoparkı” dediği Yazıcıoğlu İş Hanı’nda kuruldu. PC’lerin ilk kez kullanılmaya başladığı yıllar, birkaç genç bir başarı hikayesi olacak girişimlerine başlıyor. Her şey sıfırdan yaratılıyor, eş dost akrabadan bırakın maddi, manevi destek bile görülemiyor. Kimse böyle bir işten para kazanılacağına inanmıyor. Tuğrul Tekbulut, “Çünkü insanlar bilgi ekonomisine inanmıyordu. Değer yaratmaya kendi kuşağınızı bile inandıramadığınız yıllardı. İlk 5 yıl ne yaptığımızı anlatmakla geçti” diyor. Bugün 1.3 milyon kişi Logo’nun ürettiği yazılımları kullanıyor. Yazılımları taklit ediliyor, cirosunun yüzde 5’ini yazılım ihracatından elde ediyor. Tekbulut için “Türkiye’nin Bill Gates’i” deniliyor. Şimdi Logo, önemli bir fon yatırımı çekmiş durumda. Peki ya bu sermaye bundan 20 yıl önce gelseydi bugün Logo ne seviyede olurdu?

Fon için gittik, alay ettiler

Tekbulut anlatıyor: “Çok iyi olurdu. Biz 1995’te böyle bir fon arayışına girdik. Aracı kurum bizi İngiltere’de, ABD’de çok yer gezdirdi. Ama yatırım için kapısını çaldıklarımız neredeyse bizimle alay ettiler. Türkiye’nin neresi olduğu bile bilinmiyordu.” Bugün Türkiye’nin global sermaye piyasalarında imajı çok farklı bir yerde. 1998, 2001 krizleri pek çok sektörde olduğu gibi bilişim alanında pek çok şirket ayakta kalamadı. Logo Yazılım stratejik yeniden yapılanmalarla bu süreci atlattı ve bugüne gelmeyi başardı. Kısa bir süre önce private equity fonu Mediterra Capital, Logo’nun yüzde 34.6’sını satın aldı. Bu sermaye yatırımı ile Logo şimdi yeni bir strateji kurguluyor. Hedef global bir dev olmak… Peki nasıl?

“Ortaklık daha yeni gerçekleşti” diyor Tekbulut ve bundan sonrasına dair oyun planını anlatıyor:

3 yıl üst üste % 50 büyüdük

“Logo 2000’li yılların başından itibaren çok önemli bir gençleşme sürecine girdi. Bizim gibi birinci kuşak firmalar arasında böyle bir gençleşmeyi başarmak kolay değil. Türkiye’nin Ar-Ge lideriyiz ciroya kıyaslanan araştırma geliştirme yatırımı açısından. Bu süreç etkisini gösterdi son 3 yıl arka arkaya yüzde 50 büyüdük ve karlılığımız çok yükseldi. Elbette bu yatırımcıların gözünden kaçmadı. Bize gelen yatırımcılar ‘bu şirket ne kadar büyür’ diye baktılar, Pazar payımızı almak için ortaklığa gelen olmadı. Şimdi biz de bütün stratejimizi büyüme üzerine kurguluyoruz.”

Bu şirketi bir dev haline getirmek üzere kurgulanıyor strateji. “Biz artık Logo olarak 2020 yılına kadar bir dev şirket haline gelmeyi vizyon olarak belirledik. Yeni ortağımız bizi hayallerimizin de ötesini taşıdı. Biz bölgesel bir dev olma yolunda çalışıyoruz. Bugün 41 ülkeye ihracat yapıyoruz. Bölgemizdeki gelişmekte olan pazarlara hitap ederek, Türkiye’nin büyümesinden de destek alarak büyümeye sıcak bakıyoruz. Biz, ülkemizin başarılı büyüme modelini de ürünlerimizle o ülkelere ihraç edebileceğimizi düşünüyoruz. Bu amaçla oluşturulan hareket planında satınalmalara sıcak bakıyoruz. Hem organik hem inorganik büyüyeceğiz. Bize bilgi ve Pazar payı katacak şirketler satın alacağız. Bunun ardından KOBİ’lere değer yaratacak yan hizmetler sağlayacağız. Gerektiğinde işbirliği ile, gerektiğinde kendimiz o hizmet ve ürünleri yaparak bu alanda güçleneceğiz. Rakiplerimizden Netsis’le satınalma görüşmelerimiz sürüyor zaten. Sonra know how’ı olan ama yeterince büyüyememiş yazılım evlerini bünyemize katıp dünya pazarlarına ulaştıracağız. Türkiye bizim sandığımızdan çok daha fazla bilgi birimine sahip.”

KOBİ’ler çok esnek, değişmesin

Logo Yazılım’ın gelecek stratejisinde KOBİ’lerin yeri çok hayati. “Türkiye bir KOBİ ülkesi olacak, bir KOBİ büyümesi bekleniyor. Biz son fon yatırımını bu KOBİ gücünün yarattığı cazibe ile çektik” diyor Tekbulut. Orta segment KOBİ’lerin kurumsallaşmasını birebir gözlemlediklerini anlatan Tekbulut bu noktada çok önemli bir uyarı yapıyor: “Biz KOBİ’lerin başarısı için ne yapabiliriz, teknoloji ile onların sorunlarını nasıl çözebiliriz diye baktık. Büyüdükçe daha da bilinçlendi KOBİ’lerimiz. Çok rekabetçi bizim KOBİ’lerimiz çünkü çok mücadeleci patronları var. Biz çok esneğiz ve Türkiye’nin en büyük rekabet avantajının esneklik olduğunu düşünüyorum. Çin’le bu maliyetlerle rekabet edebilen KOBİ’lerimiz varsa bu esneklikleri sayesindedir. Biz bunu formüle ettik; bir KOBİ’yi hizaya sokmak değil bizim derdimiz. O bu şartlarda ayakta kalabildiyse işi biliyor zaten, onun sırrını keşfedip o esnekliği kolaylaştırabilmek bizim hedefimiz. Belirli bir başarıya ulaştıktan sonra yurtdışından alınacak bir yazılım paketi ile daha başarılı olunabileceği sanılıyor. Halbuki o KOBİ’nin başarı sırrı esneklik, bunu kaybediyor.”

Logo, müşterileri KOBİ’lerin ihracat imkanlarını artıran Alibaba.com sitesi ile yine KOBİ stratejisi nedeni ile bir işbirliği kurmuş. Tekbulut, bu ortaklık nedeni ile Çin’de çok fabrika gezmiş. Bu gezi sayesinde Türk KOBİ’lerinin yarattığı iş mucizesini kavrama imkanı bulmuş. “Deneme yanılma ile keşfedilmiş bir başarı modeli bu, Türkiye’ye özel bir model. Bunun incelenip kitabının yazılması gerekiyor. Birçok şirket akordeon yapısında, iş aldı mı akordeon gibi dışarıya iş vererek, atölyelerle çalışıp genişliyor, sipariş yoksa küçülüyor. Dünyanın hiçbir yerinde yok bu model. Çin’le rekabet ederken bulunmuş esneklik bazlı iş modelleri... Bu modelleri destekleyecek yazılımlar da dışarıda değil, bu yapıyı tanıyan sizin yanınızdaki şirketten gelebilir.” Türkiye’de e-dönüşüm konusunda son dönemde önemli adımlar atılıyor. Bu adımlar sayesinde Türkiye’nin baştan aşağı esnek ve çevik bir yapı kazanacağını düşünüyor Tuğrul Tekbulut. Logo da e-fatura ve e-defter uygulamaları da geliştirmiş. Tekbulut, kamunun bu alanda zorlaması ile kayıtdışı ekonominin de ciddi seviyede azalacağını vurguluyor.

Logo Store.logo.com.tr adresinden ürünlerini satıyor. Logo ürünleri üzerinden ürün üreten küçük girişimcilerin ürünleri de buradan satılıyor. Böylece şirket kendisi kadar imkanı olmayan küçük girişimcilere de destek sağlıyor. Tuğrul Tekbulut bu desteği çok önemsiyor, kendisi de bir dönem destek görmemenin acısını yaşamış biri olarak bu alanda yeni girişimlere destek için yeni modeller  geliştiriyor.

 

Bill Gates, Bilişim Vadisi’ne yatırım yapmadan doktoralı eleman sayısını orar

Logo, Gebze’de çok güzel bir binaya sahip. Gebze teknopark olmadan oraya taşınılmış. Ancak mesafe uzak. Buraya çalışan beyaz yakalıları getirme zorlukları var mı? “Burayı 24 saat açık kalacak şekilde kurgulamıştık. Ama işlemedi” diyor Tekbulut. Binanın içinde uyumak için misafirhaneler, spor merkezleri, sinema salonu bile planlanmış ama ABD’den farklı olarak benzin fiyatının yüksekliği çalışanların iş yerlerini bir yaşam alanı gibi geniş saat dilimleri içinde kullanmasının önüne geçmiş. Tekbulut bir bakmış, akşam 6 olduğunda tüm çalışanlar servise yetişmek için koşuyor… Stajyerler mesafe nedeni ile Logo’ya gelmekten uzun bir süre çekinmiş. Peki ya Gebze Bilişim Vadisi projesi bu handikapı taşıyacak mı? Projenin yönetiminde olan Tuğrul Tekbulut anlatıyor: “Bizim bir vaka olarak incelenmesi lazım. Bir teknopark bölgesi kurulurken çalışanların orada yaşayıp yaşamayacağı incelenmeli. Eş ve çocuk durumu nedeni ile çalışanlarınızı kaybedebiliyorsunuz. Doktora ve master sahibi genç yabancıları biz çalıştıramıyoruz. En az eğitimli yabancılar için göç merkezi haline geldik, neden eğitimli yabancıları çalıştıramıyoruz? Bir bilişim vadisi kurulacaksa nitelikli, eğitimli 15-25 yaş arası gençlerin ihtiyaçlarını karşılayacak bir ortam sağlamanız gerekiyor. Sadece altyapı ile bir bilişim vadisi kurulamaz. Sosyal doku çok önemli. Gebze’yi yapacaksak, buraya artık nitelikli göç almamız lazım. Çalışanları İstanbul’dan taşıyarak olmuyor. Bill Gates yatırım yapmadan önce altyapıyı sormaz, kaç doktoralı çalışan var orada diye sorar.”  Tekbulut Gebze Bilişim Vadisi için belirlenen bölgenin çok güzel, stratejik bir bölge olduğunu, bir cazibe bölgesi haline geleceğini düşünüyor. Sabiha Gökçen Havalimanı bu stratejik konumu pekiştiriyor, metro götürülmesi de gündemde. Körfez Geçişi yolunun hemen yanında. İstanbul, Bursa, Sakarya’nın ortasında çok merkezi bir alan. Tekbulut, “Bu Sanayi Bakanı Nihat Ergün’ün vizyonu” diyor. TÜBİTAK MAM’ın hemen yanındaki dev arazide halen kamulaştırma süreci devam ediyor. İçinde AVM ve villa projelerinin de olacağı arazide yüzde 40 yapılaşma planlanıyor.

Bu kitabı mutlaka okuyun…

Tuğrul Tekbulut’tan bir kitap tavsiyesi: Michael Cusumano’nun Platform ve Strateji kitaplarını Türkiye’de teknoloji alanında çalışacak herkes tarafından okunması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’ye de geldi, kendisi ile tanışma şansım oldu. Bizim sektörümüzü ilk inceleyen kişi. Microsoft 20 yıl önce herkesin yaptığının tersini yaparak nasıl başarılı oldu, bunu ortaya koydu.

KOBİ’lere siber güvenlik sağlayacak yeni şirket kurdu

“Yeni bir girişim başlatıyorum. Yeni bir şirket kuruyorum. Siber güvenlik ve ağ teknolojileri üzerine sıfırdan bir girişim. Ben konuyu koydum, çerçeveyi çizdim, bu konuda en iyi kadroyu toparladım. Çocuklar çalışmaya başladı. Siber güvenliğin geleceğin en önemli iş alanlarından olacağına inanıyorum. Yine KOBİ’lere yönelik bir şirket olacak. 1 yıldır bu konuyu araştırıyordum. Burada çok önemli bir potansiyel var, Türkiye’nin bu alanda milli bir teknolojiye de ihtiyacı var.”

Artık network ekonomisi zamanı

“Bizim şirkette çalışmış, daha sonra ayrılanların kurduğu 100’ü aşkın şirket bulunuyor. Biz onlarla çok gurur duyuyoruz ve ilişkilerimizi hep sıcak tutuyoruz. “Sizinle birlikte ne yapabiliz” diye sorup birlikte proje geliştiriyoruz. Artık zaman böyle bir zaman, network ekonomisi zamanı. Ben benden bir şey gitti diye bakmıyorum, onlarla ne yapabileceğime bakıyorum. Bizim Logosfer diye bir yapımız var, burada Logo ürünleri etrafında ürün geliştiren yüzlerce firma bulunuyor. Burada 260 kişiyiz ama bu yapıda çalışan binlerce kişi var.”

Gezi Park’ında eleman aranıyor ilanı vermek istedim

“Gezi Parkı’nda bir eleman aranıyor ilanı vermek istedim. Geleceğin inovasyonunu bu gençler yaratacak. Çok dinamik bir genç kitle. Çok özgür, girişimci ruhlu, risk alan, başkalarına karşı düşmanca bakmayan insanlar ciddi değerler yaratır. Dünyada da bir sürü sokak kalkışmaları oldu ama hiçbiri Gezi’nin yanından geçemez. Türkiye ne kadar parlak bir insan kaynağına sahip olduğunu gösterdi. Bunu bir avantaj olarak görmek lazım. Global, teknolojiyi kullanabilen özgür bir nesil yetişmiş. Bence dünya Türkiye’den çekinsin.”

Ağzımızla kuş tutsak önce yabancı ürüne bakıyorlar

Tuğrul Tekbulut katma değeri yüksek sanayilere girmek gerektiği konusunda artık herkesin bilinçli olduğunu, yüzde 100 katmadeğer üreten, hiç ithalat yapmayan bir şirket olarak Logo gibi şirketlerin büyümesinin Türkiye ekonomisi için öneminin altını çiziyor. Bu noktada büyümenin önünde ekosistemin bu yapıyı destekler nitelikte olması gerektiğini vurguluyor. Tekbulut anlatıyor: “Teşvik sistemi, kamunun bakışı da önemli tabii ama müşterilerin bilinç seviyesi de büyümeyi etkiler. Türkiye’de teknoloji ürünleri üreten kime isterseniz sorun, biz ağzımızla kuş tutsak önce yabancı ürüne bakıyorlar. Yanımızdaki, bizi tanıyan, bizimle iletişime geçen şirketten ürün alırsak bu ürün bizimde daha çok bütünleşir, daha çok katma değer sağlar. O şirket başarılı olursa ekonomiye katkısı olur, sizin ürünlerinizi alacak yeni kitlelere maaş vermeye başlar. Bunun görülmesi lazım. Türkiye’de tüketici kitlesinin, aynı gemide olduğumuz, alımla yerli ürünün tercih edilmesi gerektiği konusunda bir bilinç oluşturması gerekiyor. Dün fabrikaları geziyorum, adam inanılmaz bir teknoloji geliştiriyor, dörtte biri fiyatla satıyor, onun yabancısı daha yüksek fiyatla sorgusuz sualsiz alınıyor. Halbuki yabancı firmanın krow-how’ı daha geri olabilir. İnternet sektöründe Türkiye’de ciddi başarı hikayeleri yazılıyor artık. İnovasyon çarkı dönmeye başları artık. Bunu tüketicilerin de desteklemesi lazım.”