Sürücüsüz araçlar: Trafik kuralları sil baştan

Çok değil daha birkaç yıl öncesine kadar kendi kendine giden arabaların sadece bilim kurgu filmlerinde olabileceğini düşünüyorduk. Şimdi ise bu arabalar sokaklarda, sayıları ise yakın gelecekte hızla artacak.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Ali KARAKAYA
 
Google, bir süredir devam ettiği ve 2011 yılında lisansını almak için başvurduğu sürücüsüz araçlar için ihtiyacı olan izni, geçtiğimiz Mayıs ayında almıştı. (bit.ly/13Eo7Fs) Yapay zeka ile desteklenmiş yazılımı, mesafe belirleyen sensörleri ve aracın bir noktadan diğerine gitmesini sağlayacak GPS sistemi ile donatılmış bu araçlar, Amerika’nın Nevada eyaletinde sokaklarda dolaşıyor. Geçtiğimiz hafta Las Vegas’ta düzenlenen CES’te (Tüketici Elektroniği Fuarı) ise Toyota ve Audi’nin de kendi kendine giden araç prototiplerini tanıttıklarını gördük. Anlaşılan yakın zamanda bu araçları çok daha sık görüyor olacağız.
 
Google’ın kurucu ortağı Sergey Brin, geçtiğimiz yıl yaptığı bir açıklamada, sürücüsüz gidebilen araçların 5 yıl içerisinde genel kullanıma sunulacağını tahmin ettiğini söylemişti. Danışmanlık şirketi KPMG ile Center for Automotive araştırma şirketi ise kendi kendine gidebilen araçların, yeni bir teknoloji devriminin habercisi olduğunu belirtiyor.
Tüm bu gelişmeler ise kafalardaki bir soruyu her geçen gün biraz daha önemli hale getiriyor: Kendi kendine gidebilen araçlara izin verilmeli mi? Çünkü eğer izin verilecekse, şu andaki trafik kurallarının ve cezalarının hepsi araçları bir bireyin kullandığı gerçeği üzerine şekillendirildiği için, bu yasaların tamamen değiştirilmesi gerekiyor.
 
Ne kadar güvenli?
 
Sürücüsüz araçları teşvik edecek bazı nedenler bulunuyor. Örneğin, bir araç sahibi yılda ortalama 250 saatini direksiyonda geçiriyor. Bu tehlikeli. Araba kazaları nedeniyle hayatını kaybeden 4-34 yaş arası kurbanların Amerikan ekonomisine maliyeti yıllı 300 milyar dolar. Türkiye’de her 29 saniyede bir trafik kazası oluyor. Ülkemizde son 40 yıldaki trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısı tam 207 bin 443!
 
g2-001.jpg
 
Google başta olmak üzere, sürücüsüz araçları savunanlar, kendi kendine gidebilen araçların, daha güvenli ve verimli olacağına ve şoför hatasından kaynaklanan kazaların önleyeceğine inanıyorlar. Google şimdiye kadar 300 bin milin (480 bin km’den fazla) üzerinde giden test araçlarının tek bir kaza bile yapmadığını belirtiyor. Geçen Ağustos’taki tek kazada ise aracı bilgisayar değil şoför kontrol ediyordu.
 
Buna rağmen kendi kendine gidebilen araçlar konusunda herkes aynı fikirde değil. Örneğin, geçtiğimiz yıl California’nın Nevada şehrinde kabul edilen yasaya, GM ve Toyota gibi önde gelen araba üreticilerini temsil eden Otomobil Üreticileri Birliği (The Alliance of Automobile Manufacturers), herkesin bireysel olarak Google’ın sağladığı güvenlik tedbirlerini sağlamadan, bir takım ek donanımlarla, hali hazırda kullandıkları araçları kendi kendine gidebilecek şekilde modifiye edebilecekleri ve bunun çok ciddi sorunlara yol açacağı gerekçesiyle karşı çıkmıştı. Bu oldukça geçerli bir neden: Eğer kendi kendine gidebilen bir araca izin verilecekse, bu aracın, güvenlik açısından yeterli şekilde donatılmış olması gerekiyor. Elinizdeki eski donanımlarla bu düzeneği kurabiliyor olmanız, bunu yapabileceğiniz anlamına gelmemeli.
 
Kim sorumlu?
 
Diğer bir soru da olası bir kaza durumunda kimin muhatap alınacağı. Kendi kendine gidebilen bir araç kaza yaptığında, ‘yardımcı pilot’ yasal olarak ne kadar sorumlu olacak? (Kaldı ki onun da kazada yaralanmış olma ihtimali var.) Yine kendi kendine giden bir araç bir yayaya çarptığında kim dava edilecek? Aracın içerisinde olan fakat arabayı kullanmayan kişi mi yoksa araç üreticisi mi?
 
Stanford Law School yayınladığı bir raporda başka bir soruyu dile getiriyor: Araç bilgisayar tarafından kontrol edilirken, ‘yardımcı pilot’ (yani yolcu), elleri direksiyonda, gözleri yolda olacak şekilde tetikte mi olmalı? Bu kişi, araç içerisinde ve dışarısında neler yapabilir, neler yapamaz? Kahve içebilir mi örneğin, ya da cep telefonu ile konuşabilir, kitap okuyabilir mi? Sigorta şirketleri ise sözleşmelerin, bu tür araçlar için daha az sorumluluk alacak şekilde yeniden yazılması gerektiğini vurguluyor.
California valisi Jerry Brown, kendi kendine gidebilen araçların lisansının verildiği törende kendisine sorulan, sürücüsüz bir araç kırmızı ışıkta geçtiğinde kimin sorumlu olacağıyla ilgili bir soruya “Bilmiyorum ama sanırım araç kiminse o sorumlu olacak. Bunu netleştireceğiz. Bu, en kolay halledilecek meselelerden” şeklinde cevap verirken, Google kurucu ortağı Sergey Brin esprili bir cevap veriyordu: “Kendi kendine gidebilen araçlar kırmızı ışıkta geçmezler.” Cevap yeterli veya değil, bu araçlar yakın gelecekte çok daha fazla ülkede yasal olacaklar. O nedenle şimdiden yasal değişikliklerin ve yeni trafik kuralların nasıl olması ile yasal sorumluların hangi durumlarda kimler olması gerektiği konusunda düşünmeye başlamakta fayda var.
 
Elektrik Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (IEEE) yayınladığı bir raporda, 2040 yılında yollardaki araçların yüzde 75’inin kendi kendine gidebilen araçlar olacağını tahmin ediyor. Enstitü bir adım daha ileri giderek, bu durumun neleri değiştireceğine dair de tahminlerde bulunarak, kendi kendine gidebilen araçların, vazgeçilmez gibi görünen trafik ışıklarına ihtiyaçları olmayacağını belirtiyor. Hatta bu teknolojinin yaygınlaşması ile birlikte ehliyete bile gerek olmayacağı öngörülüyor.
 
g3.jpg
 
Halihazırda test edilen V2V iletişimi (vehicle-to-vehicle / araçtan araca) araçların konum bilgilerini birbirleriyle paylaşmalarını sağlayarak, olası çarpışmaların önüne geçiyor. Buna ek olarak üzerinde çalışılan V2I (Vehicle-to-infrastructure / araçtan kontrol merkezine) altyapı projesi ise, tüm araçların konum bilgilerinin tek bir merkezden görülebilmesini sağlıyor. Bu sayede kontrol merkezi, örneğin, araçlar için en yüksek hız limitini belirleyebiliyor ya da yol akışını değiştirerek uzaktan aracı kontrol edebiliyor.
 
IEEE kendi kendine gidebilen araçların özellikle engelli vatandaşlar için çok faydalı olacağını öngörüyor. IEEE ayrıca sürücüsüz araçların, daha akıcı trafiğin sağlanması, gözünüzü yoldan ayırmadan direksiyon başında zaman geçirmenizin önüne geçmesi, kazaların minimuma indirgenmesi, yakıt tasarrufu sağlaması gibi açık faydalar sunduğunun görülmesi ile toplumsal kabul göreceğini de tahmin ediyor.