900 binden fazla eser sınır dışına çıkmadan kurtarıldı
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, kaçak kazılara yönelik caydırıcı tedbirler ile sınır kapılarındaki etkin çalışmalar sayesinde son 5 yılda 900 bini aşkın eserin yurt dışına çıkarılmadan müzelere kazandırıldığını söyledi. Bakan Ersoy ayrıca, son 8 yılda 9 binden fazla kültür varlığının iade edilmesinin sağladıklarını bildirdi.
Risk Altındaki Kültür Varlıkları Icom Kırmızı Listesi: Türkiye çalışmasının tanıtım programı, Muğla’nın Bodrum ilçesinde düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, programda yaptığı konuşmada kültür varlığı kaçakçılığına karşı Türkiye’nin kararlı duruşunu bir kez daha vurguladı.
Ersoy, “Kırmızı Liste’nin yalnızca Türkiye için değil, uluslararası toplum için de ciddi katkılar sunacağını düşünüyorum” dedi. Kültür varlığı kaçakçılığının, eserleri bağlamından koparan ve bilimsel verilerin yok olmasına neden olan organize bir suç olduğuna dikkat çeken Ersoy, bu suçun günümüzde ulusal güvenlik meselesi hâline geldiğini ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörizmin finansmanında kullanılan bir enstrüman olarak tanımlandığını belirtti.
Ersoy, “Türkiye, bu suçla mücadeleyi hem emniyet, jandarma ve gümrük birimlerimiz eliyle ulusal düzeyde hem de uluslararası iş birlikleri aracılığıyla küresel ölçekte kararlılıkla sürdürmektedir. Son sekiz yılda 9 binden fazla kültür varlığımızın iade edilmesini sağladık. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri ile yürüttüğümüz yakın iş birliği sayesinde, Marcus Aurelius heykeli de dâhil olmak üzere pek çok eserimiz ülkemize dönmüştür. Yine bu yıl haziran ayında, İsviçre makamlarının titiz çalışmaları ve iş birliği sayesinde bu ülkede ele geçirilen 7 tarihi eserimizin iadesini sağladık. İnşallah bugün bu eserlerin tanıtımını da gerçekleştireceğiz.”
“ICOM Kırmızı Liste, kayıp eser kataloğu değil”
Ersoy, eserlerin köken ülke sınırları dışına çıkmadan korunmasının esas olduğunu vurgulayarak, bu noktada ICOM Kırmızı Liste uygulamasının büyük önem taşıdığına dikkat çekti.
Bakan Ersoy, konuşmasında ICOM Kırmızı Liste uygulamasına dair kamuoyunda oluşan yanlış bir algıya da açıklık getirdi. “Bu liste, kaybolmuş eserlerin bir envanteri ya da iş işten geçtikten sonra hazırlanan bir kayıp listesi değildir” diyen Ersoy, Kırmızı Liste’nin, kaçakçılık riski yüksek eser türlerini tanımlayan ve kolluk kuvvetleri, gümrük birimleri, müze çalışanları ile sanat piyasası aktörleri için rehber niteliği taşıyan bir farkındalık aracı olduğunun altını çizdi.
“Uluslararası dayanışma şart”
Bakan Ersoy, kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadelede kurumsal kapasitenin artırılmasının da büyük önem taşıdığını vurguladı. Ersoy, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Anadolu, Miras ve Define operasyonları, Jandarma Genel Komutanlığı’nın kaçak kazılara yönelik caydırıcı tedbirleri ile Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü’nün sınır kapılarındaki etkin çalışmaları sayesinde son beş yılda 900 bini aşkın eserin yurt dışına çıkarılmadan müzelerimize kazandırıldığını kaydetti. Kültür varlığı kaçakçılığının doğası gereği uluslararası ve organize bir suç olduğunun altını çizen Bakan Ersoy, bu suça karşı mücadelenin başarısı için uluslararası iş birliği ve dayanışmanın şart olduğunu vurguladı.
Ersoy, “Bakanlığımız, ICOM, uluslararası meslektaşlarımız, kolluk kuvvetlerimiz ve kültür profesyonellerimiz olmak üzere bu ortak bilinçle bugün burada bir araya gelen bizler, kültür varlıklarının ait oldukları topraklarda korunması yönündeki ortak irademizi bir kez daha tüm dünyaya ilan ediyoruz. Birlikte bu mücadeleyi kazanacağımızdan şüphem yoktur. Sayın Emma Nardi’nin şahsında, bu çalışmalara destek veren ICOM’un değerli yetkililerine, özellikle Sayın Sophie Delepierre ve ekibine çok teşekkür ediyorum. Aynı şekilde, finansmanı Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği tarafından sağlanan ve Amerikan Araştırma Enstitüsü Türkiye Ofisi aracılığıyla bize aktarılan destek de bu projenin gerçekleşmesinde büyük rol oynamıştır” diye konuştu.
Bakan Ersoy, ICOM Kırmızı Liste – Türkiye çalışmasının sadece Türkiye için değil, uluslararası toplum için de önemli bir kaynak olacağını belirtti.
12 bin yıllık insan yüzlü T biçimli dikilitaş bulundu
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen Taş Tepeler Projesi kapsamında 2025 yılı kazı çalışmaları 10 ayrı alanda sürüyor. Bu alanlardan biri olan Karahantepe’de gerçekleştirilen son kazılarda, ilk kez insan yüzü betimli bir T biçimli dikilitaş gün yüzüne çıkarıldı.
Göbeklitepe ve çevresinde bulunan T biçimli dikilitaşların üzerlerindeki kol ve el kabartmaları, uzun süredir bu taşların insanı sembolize ettiği düşüncesini güçlendiriyordu. Karahantepe’de ortaya çıkarılan bu yeni buluntu ise, ilk kez bir T biçimli dikilitaş üzerinde insan yüzünün işlenmiş olmasıyla Neolitik dönem araştırmalarında yeni bir dönüm noktası olarak nitelendiriliyor.
T biçimli dikilitaşların çatı taşıyıcısı olmanın ötesinde sembolik bir anlam taşıdığı uzun süredir kabul ediliyordu. Ancak bu keşifle birlikte, bu taşların yalnızca insanı temsil etmediği, ilk kez yüz hatlarıyla insanın kendisini doğrudan betimlediği de anlaşıldı.
Yaklaşık 12 bin yıl öncesine uzanan Taş Tepeler Projesi, insanlığın yerleşik yaşama geçiş sürecini ve inanç dünyasındaki dönüşümünü belgeleyen en kapsamlı arkeolojik girişimlerden biri. Anadolu’nun güneydoğusunda yürütülen çalışmalar, insanlık tarihinin bilinen en erken dönemlerine dair yeni bilgiler sunmaya devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, keşfe ilişkin paylaşımında, “Taş Tepeler Projemiz kapsamında yürütülen kazılarda, ilk kez insan yüzü betimli bir T biçimli dikilitaş gün yüzüne çıkarıldı.
Karahantepe’de bulunan bu eser, Neolitik çağ insanının kendini T biçimli sütuna işlediği ilk örnek olarak insanlık tarihine ışık tutuyor” ifadelerini kullandı.