Gölü masmavi, çinisi eşsiz tarihi umman bir diyarda

İstanbul'un burnunun dibindeki İznik, eşsiz tarihi eserlerle dolu... Gölünün ve zeytinliklerinin yarattığı doğal güzelliği, kentin ruhuna sinmiş çininin zerafeti de cabası.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Bu hafta sonu, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin misafiri olarak İznik’teyim, buraya gelmek için o kadar çok neden var ki... En önemlisi; kurucusu, Büyük İskender’in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos ve beraberindekileri buraya çeken nedenle aynı: Doğa harikası İznik Gölü... Antigonius buraya gelmiş de boş durmamış elbette, ondan sonra bu toprakları yurt edinen diğer kavimler de... Dolayısıyla ikinci büyük neden çıkmış ortaya: İznik sokaklarını arşınlarken ayağınıza değen her taşın, muhtemelen bir tarihi esere ait olduğu gerçeği.

İÖ 316'daki kuruluşunun 15 yıl sonrasında, İÖ 301'de Lysimakhos, Antigonius'u yenip, yönetimi ele geçirip, âdet üzre kente karısının adı Nikea'yı verince, bugüne kadar değişe değişe gelen adı İznik'e de kavuşmuş kent. Bithynia döneminin “Altın Şehir”ine, İS 476'da Doğu ve Batı diye ikiye ayrılan Roma İmparatorluğu'nun Bizans'ta kalan ve sürekli imarla dört başı mamur edilen güzel Nikea'sına bugün gidenlerin gözleri; su yollarından kiliselere, sarnıçlardan surlara o devri yaşatan o kadar çok esere değecek ki... Ya Selçuklular: Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın 1080'de devletine başkent yapmasıyla yönü değişen, güzelliğine güzellik katılan; Orhan Bey zamanında Osmanlı toprağı olan, 14.-16. yüzyıl arası Anadolu'ya uzanan kervan yolunda olmasının da etkisiyle önemi artan; ulemalar, şairler yetiştiren, birbiri ardına eserler inşa edilen bir “Alimler Diyarı” aynı zamanda İznik... İşte bugün tüm bunların izlerini yüzünde taşıyan yaşlı ama her dem güzel bir kadın o ve “tarihi eser” denen onlarca değerli mücevher takıp takıştırmış...

Bir geçmiş zaman seyyahı için iştah kabartmaya sadece birkaç tanesi yetip artacakken gezmeye zamanın, hatta takatin yetmeyeceği onlarca durağa sahip özetle... İlk ekümenik konsilin burada toplanması dolayısıyla dinler tarihi açısından önemini anlatmayaysa sayfalar yetmez. Bir de üçüncü neden var ki buraya gelmeye, işte o dünyada biricik. Karahanlılardan bu yana yaşayan çiniden bahsediyorum elbette, mazisi bin yılı bulan o eşsiz nakıştan. Bursa’nın eşsiz mücevherlerinden Yeşil Türbe’yle birlikte ilk Osmanlı dönemine ait İznik Yeşil Cami gibi, şimdi kentin tam ortasında kalmış antik dönem çini fırınları gibi eserlerle bu görkemli sanatın tarihine de uzanabilirsiniz İznik’te; yepyeni, hani tabir yerindeyse “fırından yeni çıkmış” çini objeleri de satın alabilirsiniz...

Nerelere uğramalı?

Ya nelere uğramalı İznik’e gelen seyyah.. Bu liste o kadar uzun ki ancak en önemlileri sayabileceğim... Önce elbette İznik denince ilk akla gelen tarihi eser olan; bugün hem cami hem müze olarak kullanılan Ayasofya’ya... Ardından tarih boyu yeniden yeniden yapılan surlara; görkemini anlayabilmek için özellikle İstanbul Kapı ve Lefk e Kapı’ya. Tabii ki çinilerini ve muhteşem taş ustasının yarattığı kapı süslerini görmek için Yeşil Cami’ye, nasıl bir kültürün ortasında durduğunuzu daha iyi anlamak için İznik Çini Fırınları Kazı Alanı’na, hâlâ kunt duran Su Kemerleri’ne, şehri kuşbakışı görmek ve mistik hikâyesini öğrenmek için Abdülvahap Sancaktari Tepesi’ne ve hem tarihin ihtişamını hem bugünün neşesini barındıran; bahçelerinde çay içip alışveriş de yapabileceğiniz I. Murat Hamamı’yla Süleyman Paşa Medresesi’ne...

YABANCILARIN GÖZDESİ

İznik’e gelen seyyahın ilk durağı mutlaka yukarıdaki büyük resimde de görebileceğiniz Ayasofya olmalı. Bugün hem müze hem de cami olarak kullanılan Ayasofya’da pek çok önemli kararın alındığı Hristiyanlığın 7. Konsili toplanmış 787 yılında. Kentin dört kapısının kesiştiği noktada, yani bugün bile şehrin tam ortasında kalan yapı, Orhan Gazi zamanında camiye dönüştürülmüş. Mimar Sinan da döneminde yıpranan bu çok önemli esere mihrap ilave edip onarmış. Ayasofya, İznik’e gelen yabancı turistlerin de ilk uğrak noktası.

                                   

ÜÇ ZİYARET NOKTASI

BU YOLDA KİMLER YÜRÜDÜ?

Bahçesinde bir çini çarşısı ve kafeterya da bulunan I. Murat Hamamı'nın 2006'daki restorasyon çalışmalarında, hamamın hemen yanı başında Roma dönemi sütunlu yol kalıntıları bulundu. İS 1. ve 2. yüzyıla tarihlenen yolda kimler kimler yürüdü acaba?

NİLÜFER HATUN'UN ANISINA

Yeşil Cami'ye giderken görkemli bir eser göreceksiniz. Bugün İznik Müzesi olarak kullanılan bu bina I. Murat'ın annesi Nilüfer Hatun'un anısına yaptırdığı bir imaret. 19. yüzyılın sonlarına kadar da aynı işlevde kullanılmış, 1955'ten beriyse müze. Fakat şu sıralar tadilatta. Hemen çaprazında ise Şeyh Kudbettin Camisi var.

İLK OSMANLI MEDRESESİ

Bugün zevkli çini atölyelerine ev sahipliği yapan Süleyman Paşa Medresesi'ne de uğrayın. Bilinen en eski Osmanlı medresesi olan binayı, Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa 1332'de yaptırmış.

Bir zamanların görkemi

Deprem yakasını bırakmamış İznik’in tarih boyu. Defalarca yapılan eserlerden biri tarihi surları meselâ. Bir dönem 4 ana ve 12 küçük olmak üzere 16 kapısı; 114 burcu, 4 bin 970 metre uzunluğundaki bu surlar, yerin haşin hareketlerine rağmen ayaktalar ve şimdi restore ediliyorlar. Kapıları da oldukça görkemli. Özellikle, antik dönemde İstanbul’a açıldığından dolayı “İstanbul Kapı” diye adlandırılanı görmeniz lâzım.

Bölgenin nadide eserlerinden

İznik'in sahip olduğu en görkemli eserlerden biri antik tiyatro. Kuzeybatı Anadolu'nun en görkemli arkeolojik kalıntılarından biri olan tiyatro, İS 111-112 yıllarına tarihleniyor. Birzamanlar ünlü gezginler de uğramış bu tiyatroya. Kesme taşları, 8. yüzyılda Arap akınlarından korunmak için yerlerinden sökülüp surların onarımında kullanılmış. Restorasyon ve kazı sonuçlarını, tüm arkeloji tutkunları gibi ben de merakla bekliyorum.

Havadan çekilen fotoğraftaki sürpriz

2014’te Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin havadan yaptığı fotoğraf çekimlerinde, İznik Gölü’nün 20 metre kadar açığında, 2 metre kadar derinde bir bazilika kalıntısına rastlandı. Yaklaşık 600 metrekarelik bir alanı kaplayan bu bazilika, tüm arkeoloji ve tarih meraklılarının iştahını kabarttı. Sualtı arkeloji ekiplerinin yaptığı çalışmalar sonuçlandığında, İznik harika bir eser daha kazanacak.

Göl değil, âdeta İznik’in gözü!

İznik Gölü, bölgenin candamarı âdeta; hatta İznik'in masmavi gözü... Doğaseverlere soluk almak, manzara seyretmek, fotoğraf çekmek dışında spor yapma şansı da sunduğunu eklemek lâzım önce. Peki, lezzetleri? Evliya Çelebi 70 çeşit diyor ama bize kala kala yayın, sazan, gümüş, sarı balıkları ve istakoz kalmış! Onlar da mideye şenlik! Eğer, İznik'e hakim Abdülvahap Sultan Sancaktari Tepesi'ne çıkarsanız, çevresindeki zeytin deniziyle gölün güzelliğine bir kez daha hayran olursunuz. Çay içebileceğiniz tepede yerel ürünler de satılıyor, unutmadan ekleyeyim.

Köfte mi, yayın balığı mı?

İznik'e geldiniz, dur durak bilmeden tarihi eserleri, keyifli sokakları dolaştınız, çini alışverişinizi yaptınız... E, yoruldunuz artık, bir yemek molası verin... İki güzel alternatifiniz var: Ya göl kıyısında balık, özellikle de yayın balığı yiyeceksiniz ya da şehrin ortasındaki her daim yoğun köftecide yanında özel domatesli sosuyla İznik'in meşhur köftesinden tadacaksınız. İkisinden de pişman olmayacağınız kesin.!

Bu konularda ilginizi çekebilir