Arap dünyasında şiddet döngüsünü kurmanın kırmanın yolu iyi bir su yönetimi

Su sıkıntısının en yoğun yaşandığı bölge Arap dünyası. Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi zengin ülkeler, Yemen, Libya ve Irak’a oranla su krizini aşmakta daha şanslı durumda.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

didem-eryar-unlu-005.png

Yeni Delhi merkezli Center for Policy Research Stratejik Araştırmalar Profesörü Brahma Chellaney, Project Syndicate için kaleme aldığı makalede Arap dünyasının yüz yüze olduğu su kıtlığını gündeme getiriyor. 

Su sıkıntısının en yoğun yaşadığı bölgenin Arap dünyası olduğunu ifade eden Chellaney; Bahreyn, Ürdün, Kuveyt, Libya, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi su fakiri ülkelerin büyük bir kısmının bu bölgede yer aldığına dikkat çekiyor. 

Su kıtlığı nedeniyle zarar gören doğal ekosistemler bu ülkelerin geleceğini de olumsuz etkiliyor. 

Brahma Chellaney’in Project Syndicate’de yer alan makalesinde öne çıkan yorumlara bakacak olursak: 

► Arap Baharı’nı tetikleyen unsurların başında artan gıda fiyatları geliyordu. Bu durum bölgede artan su krizi ile doğrudan bağlantılı. Su aynı zamanda ülkeler arasındaki gerilimlerin artmasına yol açıyor, çünkü bir silah gibi kullanılabiliyor. 

Arapların neredeyse yarısının Türkiye’nin de içinde bulunduğu Arap olmayan ülkelerden gelecek suya bağımlı olması, su konusunda yaşanan güvensizliğin daha da artmasına neden oluyor. 

► Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan bir rapora göre, Arap dünyasında yıllık kişi başına düşen ortalama su oranı 400 metreküp. Oysa su fakirliği sınırı 1000 metreküp olarak belirlenmiş durumda. Bu rakamlar, zaten sınırlı olan su stoklarının daha hızlı tükeneceği ve bölgede yaşanan gerilimin daha da artacağını ortaya koyuyor. 

► Bugün çok sayıda ülke, sosyal barışı sağlamak adına su teşvikleri veriyor. Fakat bu teşvikler, bir yandan su kaynaklarının daha hızlı tüketilmesine yok açarken, diğer yandan çevresel çöküşü beraberinde getiriyor. 

Kısır döngü sona erdirilmeli 

Chellaney, Arap dünyasının hızlı bir şekilde kısır döngüye girdiğini ifade ediyor. 

Çevresel, demografik ve ekonomik baskılar su kıtlığını daha ciddi boyutlara taşıyor. Bunun sonucunda ise işsizlik, sosyal çatışmalar, siyasi karmaşa ve çevresel sorunlar artıyor. 

Chellaney, bu kısır döngünü kırmak için bir an önce alınması gereken önlemler olduğunu söylüyor. 

Su yoğun tarım ürünlerinden vazgeçilmesi; su zengini ülkelerden tohum ve sığır ihraç edilmesi bu önlemlerin başında geliyor. Su kullanımının azaltılmasını sağlayacak ileri teknolojilerin kullanılması ve dünyanın diğer ülkelerinden en iyi örneklerin uygulanması da önlemle arasında. 
Chellaney’e göre, atılması gereken bir diğer önemli adım, iklimsel dengesizliklerin ortadan kalkması için su altyapısını genişletmek ve güçlendirmek. 

Yağmur suyunu tekrar kullanmak da önem taşıyan bir diğerunsur. Chellaney’nin dikkat çektiği bir konu da su yönetimini geliştirmek.