Derin deniz madenciliği ekosistemi tehdit ediyor

Enerji sektöründeki gelişmeler, derin deniz madenciliğine artan ilgi, denizdeki yaşamı tehdit ediyor. GEOMAR'ın yaptığı araştırmaya göre derin denizdeki denizanaları, madencilik sebebiyle çıkan tortu bulutları sebebiyle stres altında.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Başak Nur GÖKÇAM

Elektrikli araç, batarya ve temiz enerji teknolojileri tarafından yaşanan hızlı gelişmeler, enerji sektörünü iştahlandırdı. İhtiyaç duyulan kıymetli madenlere olan talebin artmasına neden olan bu durum, dönüşüm sürecinin ihtiyacını karşılamak isteyen şirketlerin derin deniz madenciliğine yönelmesine neden oldu.

Bakır, nikel, manganez, çinko, lityum ve kobalt gibi minerallerin okyanuslardan çıkarılarak işlenmesi için 200 metrenin altındaki okyanus tabanında yapılan çalışmaların giderek artacağı düşünülüyor. Dünya Bankası verilerine göre temiz enerji teknolojilerine olan talebin karşılanması için 2050 yılına kadar maden üretiminde neredeyse yüzde 500’lük bir artış öngörülüyor.

Çevresel baskılara daha fazla maruz kalan dünyadaki en büyük hayvan topluluklarından birine ev sahipliği yapan derin denizde araştırma gerçekleştiren GEOMAR Helmholtz Okyanus Araştırmaları Merkezi Kiel, söz konusu madenciliğin, pelajik derin denizanalarına ciddi zarar verdiğini tespit etti. Nature Communications dergisinde yayımlanan çalışmada, denizanalarının okyanustaki ısınma ve madenciliğin neden olduğu tortu bulutlarına karşı stres tepkisi verdiği görüldü.

Karbon depolamada önemli alanlar

 Durumu değerlendiren araştırma yazarı ve Norveç Araştırma Merkezi'nin (NORCE) Deniz Ekolojisi Araştırma Direktörü Dr. Helena Hauss, "Orta su, küresel okyanusun karbon depolama kapasitesi açısından çok önemlidir, ancak aynı zamanda sakinleri de birçok balık, kalamar ve deniz memelisi türü için ana besin kaynağıdır ve bu nedenle deniz besin ağının kritik bir halkasına benzemektedir.

Yüzeyde yaşayan hayvanlara kıyasla çok daha istikrarlı koşullar altında, sürekli bir besin kıtlığı altında evrimleşmişlerdir ve bu nedenle potansiyel olarak çevrelerindeki değişen koşullara daha duyarlıdır" dedi.

GEOMAR'daki Derin Deniz Ekolojisi grubunun kıdemli yazarı ve grup lideri Dr. Henk-Jan Hoving de, "Orta su türleri genellikle kırılgan, jelatinimsi ve bazen de dev organizmalardır, düşük metabolik hızlara sahiptirler ve doğal ortamlarında gözlemlenmesi ve tespit edilmesi zordur. Fiziksel kırılganlıkları, onları çevresel bozulmalara karşı savunmasız hale getirebilir" diye konuştu.

Denizanasının mukus üretmesi, maliyetli artırır

GEOMAR araştırmasının yazarlarından Vanessa Stenvers de, "Bir denizanasındaki stresi belirlemek basit bir süreç olmadığından, tepkilerini birçok açıdan araştırdık ve fizyolojilerinden, gen ifadelerinden ve denizanasının dış yüzeyindeki mikrobiyal ortakyaşamlardan elde edilen birleşik içgörüleri bir araya getirdik.

Askıya alınan tortunun en güçlü görsel etkisi, sadece 1,5 saatlik inkübasyondan sonra denizanası üzerinde tortu parçacıklarının toplanmasıydı. Denizanası, yavaş yavaş dökülen fazla mukus üretmeye başladı. Mukus denizanasının istikrarlı bir mikrobiyomu korumasına yardımcı olurken, sürekli mukus üretimi enerji açısından maliyetli bir tepkidir ve bir hayvanın toplam enerji bütçesinin önemli bir bölümünü gerektirebilir" değerlendirmesinde bulundu.

Araştırmalar dikkate alınmalı

Çalışmaya ilişkin konuşan İskoç Deniz Bilimleri Derneği'nin yazarlarından Profesör Andrew K. Sweetman ise "Muhtemelen önümüzdeki on yılda başlayacak olan ve deniz tabanının yanı sıra yakındaki su sütunu habitatlarını da rahatsız etme potansiyeline sahip olan derin deniz madenciliği ile birlikte, orta su bölgesindeki olası etkilerin bazılarının neler olabileceğine dair ilk bakışı sağlayan çalışmalarının, madencilik şirketleri ve Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi (ISA) tarafından çevre kirliliğini azaltan madencilik stratejileri geliştirmek için dikkate alınacağını umuyorum” ifadelerinde bulundu.