Ekonomik ve sosyal gelişim temelli kentleşme süreci olmalı
Kentsel Vizyon Platformu, kentlerin geleceğini yeniden düşünmek için kamu, özel sektör ve sivil toplum işbirliği ile bölge, kent ve mahalle ölçeğinde yeni planlama yaklaşımları ve modelleri geliştirmeyi amaçlıyor.
Kentsel Vizyon Platformu, kentlerin geleceğini yeniden düşünmek için Nef ve Kentsel Strateji ortaklığı ile 17 Ağustos 2013’te kuruldu. Platform; kamu, özel sektör ve sivil toplum işbirliği ile bölge, kent ve mahalle ölçeğinde yeni planlama yaklaşımları ve modelleri geliştirmeyi amaçlıyor ve faaliyetler Vizyon Atölyesi’nde gerçekleştiriliyor. Vizyon, "tasarım ve sosyal etki" temaları çerçevesinde 2 yılda "81 Kent 81 Vizyon", "On Proje Onlarca Etki" ve "39 Kent 1 İstanbul" olmak üzere 228 katılımcının dahil olduğu 3 program düzenledi. “Paylaşım Yılı" olarak belirlenen 2016’nın önceliği ise Anadolu kentleri olarak belirlendi.
Kentsel Vizyon Platformu’nun çalışmalarını ve kentsel dönüşüm sürecinin tüm boyutlarını Nef İcra Kurulu Başkanı Erden Timur ve Kentsel Strateji Şirketi Kurucu Ortağı Faruk Göksu’dan dinledik. Timur ve Göksu’nun altını çizdikleri temel konu, Türkiye’de kentsel dönüşümün, batıdaki örneklerinden farklı olarak çok yönlü ve planlı değil; sorun çıktıkça geliştirilmeye çalışılan projelerden oluşuyor olması. Platform; 81 Kent 81 Vizyon, 39 KENT 1 İstanbul ve On Proje Onlarca Etki olmak üzere 3 önemli programa imza atıyor. 81 Kent 81 vizyon programı kentlerin vizyon ve eylem çerçevesinde yeniden kurgulanması için yol haritaları hazırlamayı hedefl iyor. Kentlerin sorunları ve vizyonları masaya yatırılıyor. Öneriler geliştiriliyor.
39 Kent 1 İstanbul’un hedefi, Avrupa ve Anadolu kentlerinin bazılarından büyük 39 ilçenin farklılık gösteren dönüşüm dinamiklerinin ortaya çıkarılması ve İstanbul vizyonu çerçevesinde imar planlarına altlık oluşturacak stratejilerin kentsel gelişim şemaları haline getirilmesi olarak belirlenmiş. On Proje Onlarca Etki programının hedefi ise, dönüşüm projelerinin mekan ve yaşama olan etkilerinin değerlendirilmesi ve etkilerin minimize edilmesi için sosyal etki analizi yapılması olarak tanımlanıyor. Bugüne kadar Vizyon Atölyesi’ne 300’ün üzerinde planlamacı, tasarımcı, antropolog ve sosyal bilimci katılmış durumda. Programlarla, 5 kişi atölyede istihdam ediliyor. Programların çarpan etkisi ile yaklaşık 20 kişilik genç ekibe iş yaratılıyor. Bu arada 6 bin sayfanın üzerinde 10 yayın hazırlanmış.
Bunlardan birisi de kentsel dönüşüm projelerinin olası olumsuz etkilerini azaltmak için hazırlanan Sosyal Etki Değerlendirme (SED) Rehberi. Bu rehber Türkiye’de bir ilk.
Vizyon Atölyesi’nin bir sonraki hedefi, başlangıç aşamasındaki bir kentsel dönüşüm projesi için örnek bir SED raporu hazırlamak. Böylelikle rehberde önerilen yaklaşımlar, programlar ve projeleri gerçekleştirerek, etki ve tepkinin denge içinde geliştirildiği, katılımcı dönüşüm projelerinin hayata geçirilebilecek. Peki sürdürülebilir, kimlik sahibi şehirler yaratmak için ne yapmak gerekiyor? Erden Timur ve Faruk Göksu’ya kulak verelim:
NEF İcra Kurulu Başkanı Erden Timur:
Kentleşme süreci yalnızca yık-yap üzerine kurgulanmamalı
“Kentler de insanlarla birlikte yaşayan bir yapı. Kullanılıyor, yıpranıyor, eskiyor, doğayla ters düşen yaşam formları gelişiyor ve fakat bununla birlikte tarih ve kültür biriktiriyor. Bu nedenle geleceğe doğru yol alırken bir yandan birikimlerin korunması, diğer yandan tahribatlara çözüm getirilmesi ve kentsel yaşamın sürekliliğinin sağlanması gerekiyor. Kentsel dönüşüm bir sürdürülebilirlik, zaman içinde oluşan aksaklıkların giderilmesi ve makul yaşam standartlarının yeniden düzenlenmesi anlamına geliyor. Kentsel gelişimden kaynaklanan sanayileşme ve göçün yanı sıra afet ya da savaş gibi beklenmedik durumlar, kentte ciddi bozulmalara neden olabiliyor. Ülkemizde kentleşme sorunları yavaş yavaş gelişirken, kentleşme ve planlama pratiğine kent yenileme kavramının girişi 1970’li yıllara, uygulama ise 80’li yıllara denk geliyor. Kentsel dönüşüme ilişkin düzenleme ve uygulamalar uzun süre, mevcut mevzuat ve yasal düzenlemeler çerçevesinde yürütüldü. Bu nedenle batıdaki örneklerinde olduğu gibi çok yönlü, kapsamlı politika, teknik ve yöntemlerden, kurumsal ve finansal uygulamalardan öte, sorun çıktıkça geliştirilmeye çalışılan projeler ile birbirinden kopuk ve geçici yöntemler izlendi; kalıcılık ya da sürdürülebilirlik elde edilemedi. Her şehir, her semt için öncelikli katılımcı ortamlarda kentsel kapasiteyi dikkate alan master planlar hazırlanmalı. Master plan doğrultusunda, uyumlu bina, yaşayan sokak ve bizim mahalle temaları ve ölçeğinde kentsel tasarım rehberleri hazırlanmalı. Sağlıklı ve amacına uygun kentsel dönüşüm süreçleri için izlenmesi gereken yolu en basit şekilde böyle özetlemek mümkün. Mevcutta kentsel dönüşüm algısı ise eski veya güvensiz binaların yıkılıp yerine yenilerininm yapılmasının ötesine geçemiyor. Tabii ki daha güvenli binaların inşa edilmesi, kentsel dönüşümün en önemli sonuçlarından. Ancak bu yapılırken, daha güzel, daha planlı şehirler ve estetik yapılar ve mekanlar yaratmak için master plan ve kentsel tasarım rehberleri şart olmalı. İyi planlanmış bir süreç, şehirlere ve şehirde yaşayanlara kalıcı bir refah sağlayacaktır. Kuşkusuz İstanbul kentsel dönüşüme en çok ihtiyaç duyan şehirlerin başında geliyor. İstanbul’un dönüşüm ve gelişim stratejisi bir kez daha çok aktörlü gruplarla tartışılmalı. İstanbul’u bekleyen en önemli tehlike deprem riski. Bunu tehlike olarak değil, dönüşüm için bir fırsat olarak ele alan kısa, orta ve uzun vadeli eylem planları hazırlanmalı. Eylem planları; master planlar ve kentsel tasarım rehberleri ile entegre edilmeli. Ortak Vizyon ve Ortak Hareket söylemi ile yeni bir kentleşme süreci başlatılmalı. Bu süreç yalnızca yık-yap üzerine değil, ekonomik kalkınma ve sosyal gelişme üzerine kurgulanmalı.”
Kentsel Strateji Şirketi Kurucu Ortağı Faruk Göksu:
İstanbul için değer, yoksulluk ve risk haritaları çıkartılmalı
“Yaşadığımız kentleri bu hale biz getirdik, kimliksizleştirdik. Yapılan hiç bir projenin kente olumlu bir etkisi yok. Kentsel dönüşümün tarifini doğru yapmak gerekiyor. Kentsel dönüşüm, gayrimenkul geliştirme anlamına gelmiyor. Kentsel dönüşüm, önceliği yoksulluk alanlarına vermek; sosyal ve ekonomik boyutu düşünmek; insanların gelirini yükseltecek, yaşam şartlarını iyileştirecek projeler gerçekleştirmek anlamına geliyor. Türkiye üçüncü kez dönüşüyor. Birinci dönem 1950-80 yılları arasında oldu. Kentlerin yarısı gecekondu, yarısı tapuluydu. 80’li yıllarda Özal, bunların hepsine tapu ve dört kat izni verdi. Onlar da 6-7 kat yaptılar. Bu şekilde riskli alanlar oluştu. 1998’den bu yana da TOKİ ve özel sektör İstanbul’un kapasitesinin çok üzerine çıktı. Kente hiçbir şey vermeyen bir yapılaşma yaşıyoruz. Türkiye’de imar plancısı çok, şehir plancısı yok. İstanbul’un 15 milyon nüfusu ile kapasitesini doldurmuş olduğu bir gerçek. Büyük altyapı projelerinin olumsuz etkileri hiç düşünülmüyor. Öte yandan İstanbul sektörel açıdan parlayan yıldız. Ben, tarihi değerler dışında, İstanbul’un yıkılıp yeniden yapılmasından yanayım. Ama öncelikle İstanbul için bir değer haritası, yoksulluk haritası, risk haritası çıkartılması ve şehrin stratejilerinin belirlenmesi gerekiyor. Kentsel dönüşüm projelerinin hazırlanma aşamasında sosyal etki değerlendirme (SED) raporları şart olmalı. SED rehberi hazırladık ve bakanlığa, belediyelere, akademiye dağıttık. Ama kimseden bir tepki gelmedi. Bu konuda bir yasa teklifinde bulunduk. SED, bir projenin, proje başlamadan önce mekan ve yaşama olası etkilerini minimize etmeyi hedefl er. Bugün Fikirtepe başta olmak üzere, İstanbul’da çok sayıda mekan ve yaşam travma içinde. Bu sorunların tespit edilip, önerilerin ortaya konması lazım. Bir de sosyal etki tasarım rehberi hazırladık. Burada ‘Yaşamı birlikte nasıl tasarlayabiliriz?’in ilkelerini ortaya koyduk. İçinde bulunduğumuz dönem teknoloji ile tasarımı bir araya getirip sosyal girişim yaratma dönemi. Bu yıl bu konuyu gündeme aldık. 30’a yakın sosyal girişimci ile birlikte etkinlikler düzenliyoruz. 2016 yılını paylaşım yılı ilan ettik. Amacımız İstanbul’daki deneyimin Anadolu ile paylaşılması.”