Finansal farkındalık 'tasarrufu' ekonomik bağımsızlığın temeli haline getiriyor
Günümüzde herkes ekonomik bağımsızlığa kavuştuğu ve maddi sıkıntı yaşamadığı bir hayat sürmeyi arzuluyor. Her ne kadar buna kısa yoldan kavuşmak istense de bir gerçek hiç değişmiyor. Her şey o kumbaraya atılan o ilk bozuk para ile başlıyor ve kişilerin düzenli tasarruf ederek desteklediği bir hesap olmadıkça, finansal durumları gelişmiyor. Finansal enstrümanların çoğaldığı günümüzde spekülatif eğilimlerden korunabilmenin yolu da finansal okuryazarlık kazanarak tasarruf bilinci edinmekten geçiyor.
Hüseyin VATANSEVER
Bireylerin ve toplumların finansal bilinç düzeyini artırmayı, sürdürülebilir ekonomik büyümenin temel taşlarından biri olan tasarruf alışkanlığını güçlendirmeyi amaçlayan Dünya Tasarruf Günü, her yıl 31 Ekim’de kutlanıyor. Tasarruf bilinci oluşmasının gerek bireyler gerekse ülke ekonomileri için sahip olduğu önemi vurgulamak amacıyla 1924 yılında Dünya Tasarruf Bankaları Enstitüsü (WSBI) kuruldu.
WSBI’nin 31 Ekim’e denk gelen kuruluş tarihinden itibaren günümüze kadar Dünya Tasarruf Günü’nün kutlanması bir gelenek halini aldı. Bu özel gün, aradan geçen bir asırda yalnızca bireysel ekonomi bilincini değil, aynı zamanda küresel finans sisteminin istikrarını da sembolize eden bir tarih haline geldi. Kutlamaların beraberinde gelişen WSBI da mevduat bankacılığının yegâne küresel temsilcisi halini aldı ve bu kurum günümüzde 90 ülkenin mevduat bankalarını temsil ediyor.
Dünya Tasarruf Günü, 1924 yılında ilk kez düzenlendiğinde tasarruf kavramı hem ülkenin hem de o ülke insanlarının ulaştığı olgunluğun bir göstergesi olarak tanımlanıyordu. O yıl Milano’da gerçekleştirilen ilk Uluslararası Tasarruf Kongresi’nin sonunda 31 Ekim günü “Dünya Tasarruf Günü” tasarrufun teşvik edilmesine adanmış bir gün olarak kabul edildi.
Her ne kadar o yıllarda tasarruf kavramı ile para biriktirmenin daha yüksek yaşam standartlarına ulaşmak ve ülke ekonomisini güvence altına almak için bir araç olduğu fikri ön plana çıksa da Almanya gibi bazı ülkelerde bu pek bir anlam taşımıyordu. Çünkü 1923 yılında Almanya’nın gerçekleştirdiği parasal reformun ardından insanlar neredeyse her şeylerini kaybettikleri için tasarruf düşüncesinin akla gelmesine imkan yoktu. İnsanların tasarrufa olan inancının yeniden tesis edilmesi ihtiyacı, bu dönemde küresel bir ihtiyaçtı.
Tasarruflar ile gelişen finansal kapsayıcılık ekonomiyi büyütecek
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle Dünya Tasarruf Günü’nün en popüler dönemi 1955-1970 yılları arasında yaşandı. Banka hesabı olmayan kimsenin kalmadığı günümüzde, gelişmiş ülkelerde tasarruf eğitiminin katkısından bahsetmek mümkün. Artık hedef, tasarruf hesabı oranının bazı durumlarda nüfusun yüzde 10’unu bile bulmadığı gelişmekte olan ülkeler olarak gösteriliyor. Çünkü mali işlemler, ödemeler, tasarruflar, kredi ve sigorta gibi uygun fiyatlı finansal ürün ve hizmetler, insanların riskleri yönetmelerine, servet oluşturmalarına, işletmelere yatırım yapmalarına yardımcı oluyor.
Tasarruf oluşturarak gelişen finansal kapsayıcılık, bireylerin ve işletmelerin ihtiyaçlarını karşılarken, sorumlu ve sürdürülebilir bir şekilde sunulan uygun fiyatlı finansal ürün ve hizmetlere daha geniş kitlenin erişebilmesi ve bunları kullanabilmesi anlamını taşıyor. Ayrıca yastık altındaki tasarrufların aktarılmasıyla desteklenebilecek finansal kapsayıcılık, 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’nden (SKH) yedisine ulaşmak için bir katalizör görevi görüyor. Ekonomik büyümeyi ve istihdamı teşvik eden bu durum, yoksulluğun ortadan kaldırılmasına katkıda bulunuyor.
Küresel tasarruf oranlarında gerileme eğilimi yaşanıyor
Dünya Bankası ve IMF verilerine göre küresel hanehalkı tasarruf oranları son on yılda genel olarak düşüş eğilimi gösteriyor. 2024 itibarıyla gelişmiş ekonomilerde ortalama tasarruf oranı yüzde 8 seviyesinde seyrederken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 15’in üzerinde. Ancak küresel enflasyonun yüksek seyri, gelir dağılımı dengesizlikleri ve artan tüketim eğilimleri, hanehalkı tasarruflarını baskı altında tutuyor. Pandemi döneminde geçici olarak yükselen tasarruf oranları, son iki yılda özellikle ABD ve Avrupa’da yeniden pandemi öncesi seviyelere geriledi. OECD verilerine göre 2023’te ABD’de hanehalkı tasarruf oranı yüzde 4.5’e düşerken, Euro Bölgesi ortalaması yüzde 12.1 olarak kaydedildi.
Türkiye’de tasarruf dinamikleri değişiyor
Benzer bir tablo, Türkiye için de geçerlilik gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre toplam gayrisafi tasarrufun GSYH’ye oranı 2024 yılında toplam ekonomi için yüzde 30.1 oldu. Bu oran mali olmayan şirketler için yüzde 18.9, hanehalkı için yüzde 6.9 mali şirketler için yüzde 2.7 ve genel devlet için yüzde 1.5 olarak kaydedildi. Hanehalkı tasarrufunun harcanabilir gelire oranı olarak tanımlanan tasarruf oranı, 2023 yılında yüzde 11.8 iken 2024 yılında yüzde 11.3’e geriledi.
Son yıllarda çalışanların tasarruf yapabilmesini sağlamak için kurulmuş en dikkat çeken sistem ise Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) olarak dikkat çekiyor. Ayrıca çalışanların tasarruf yapmasını sağlamak amacıyla kurulan Otomatik Katılım Sistemi (OKS) uygulaması ve faizsiz finansman alternatifleri, tasarruf oranlarını artırma yönünde önemli rol oynadı.
Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM) verilerine göre 17 Ekim 2025 itibarıyla BES’te katılımcı fon tutarı 1.65 trilyon lira, devlet katkısı fonu ise 192.1 milyar lira oldu. Böylece BES’in toplam büyüklüğü 1.85 trilyon liraya ulaştı. BES ve OKS fon büyüklüğü, devlet katkılarıyla birlikte 1.96 trilyon lirayı geçti. 22’nci yılını tamamlayan BES’teki toplam fon büyüklüğü 1.97 trilyon liraya ulaştı ve katılımcı sayısı ise 17.7 milyonu aştı.
Sürdürülebilir tasarruf anlayışı ile yatırıma dönüşen bilinç
Bugün bireysel tasarruf, yalnızca ekonomik güvence değil, aynı zamanda çevresel ve toplumsal sürdürülebilirlik politikalarının da ayrılmaz bir parçası. Yeşil finansman ürünleri, ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim) temelli yatırımlar ve etik bankacılık uygulamaları, tasarrufun yeni yüzünü şekillendiriyor. Küresel ekonomik belirsizliklerin arttığı bir dönemde tasarruf alışkanlığı ekonomik dayanıklılığın en güçlü sigortalarından biri... Bireylerin, işletmelerin ve devletlerin mali disiplinle hareket etmesi, yalnızca büyümeyi değil, aynı zamanda krizlere karşı direnci de güçlendiriyor. Dünya Tasarruf Günü, finansal güvenliğin kişisel bir tercih değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Dijital dönüşüm ve finansal okuryazarlık
Tasarruf bilincinin küresel boyutta gelişiminde dijital bankacılık ve finansal teknolojilerin etkisi giderek artıyor. Mobil yatırım uygulamaları, mikro yatırım platformları ve dijital cüzdanlar, özellikle genç kuşaklarda finansal farkındalığı güçlendiriyor. Bununla birlikte, Standard&Poor’s tarafından yapılan küresel finansal okuryazarlık çalışmasına göre dünya genelinde her 100 kişiden 33'ü finansal okuryazar iken bu oranın Türkiye'de yüzde 24 olduğu ifade ediliyor. Bu durum, Türkiye'de finansal bilincin oluşturulmasında yalnızca ürün çeşitliliği sunulmasıyla değil, eğitim ve davranışsal dönüşümle de desteklenmesi gerektiğini gösteriyor.
Etkin eğilimler tasarruf olgusunu yeniden tanımlıyor
Dünya Tasarruf Bankaları Enstitüsü (WSBI) tasarruf kavramına ulusun ve sonuçta tüm insanlığın medeni gelişimi için her bir bireyin edinmesi gereken bir erdem ve alışkanlık olarak tanımlıyor. Bununla birlikte artık günümüzde tasarruf kavramı, parayı akıllıca harcamak ve geleceğe yönelik belirsizlik ve olumsuzluklara karşı hazırlıklı olmaktan daha fazlasını ifade ediyor. Bir diğer ifade ile tasarruf eğitimi aynı zamanda paranın tasarruf edilmesinin önündeki tüm engel ve kötü alışkanlıklara karşı çıkmanın ve bunlarla mücadelenin de anlatılmasını kapsıyor.
Tasarruf bilincini yaygınlaştırmak için bireylerin, şirketlerin ve kurumların toplumsal düzeyde yapılabileceği birçok basit önlem israf ile mücadelede fark oluşturuyor. Enerji, su, gıda, ulaşım ve tüketim alışkanlıkları başta olmak üzere sağlanacak tasarruf, sürdürülebilirlik hedeflerini yakalamak adına da katkı sunuyor. İsraf edilmeyen enerji ve su kaynağı gezegenin doğası üzerindeki baskıyı azaltmaya yardımcı oluyor. Sonuç olarak tasarrufun bir boyutunu da tüketimi azaltmak oluşturuyor.