Küresel ısınma ile mücadele çok yavaş

BM Emissions Gap Raporu’na göre, ülkelerin küresel ısınma ile mücadele için kabul ettikleri ulusal hedeflerle 2030 yılına kadar azaltılması gereken emisyon miktarının sadece üçte biri azaltılabilecek. Rapora göre özel sektör ve ulusal düzeydeki çalışmalar endişe verici derecede yavaş ilerliyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

DİDEM ERYAR ÜNLÜ

Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan yeni bir değerlendirmeye göre, Paris Anlaşması’nın ortaya koyduğu hedeflerin gerçekleştirilmesi için hükümetler ve devlet dışı aktörlerin acil olarak daha iddialı çalışmalar başlatmaları gerekiyor.

Bonn’da düzenlenecek BM İklim Değişikliği Konferansı’nın arifesinde yayımlanan BM Emissions Gap Raporu’nun sekizinci baskısı, ulusal hedeflerle 2030 yılına kadar azaltılması gereken emisyon miktarının sadece üçte birini azaltılabileceğini ve özel sektördeki ve alt ulusal düzeydeki çalışmaların bu endişe verici farkı kapatamayacak kadar yavaş ilerlediğini ortaya koyuyor.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Genel Sekreteri Eric Solheim: “Paris Anlaşması’nın imzalanmasından bu yana bir yıl geçti. Yüz milyonlarca kişiyi, onları bekleyen vahim gelecekten kurtarmak için yeterli çabayı göstermiyoruz. Bu kabul edilemez bir durum. Özel sektörün de dahil olmasını sağlayarak, doğru teknolojilere yatırım yaptığımız takdirde, çocuklarımıza geleceklerini koruyacağımıza dair verdiğimiz sözü gerçekleştirmemiz mümkün. Ancak, hemen şimdi başlamalıyız” yorumlarını yapıyor.

Paris Anlaşması küresel ısınmayı 2°C derecenin altında tutmayı hedefl emenin yanı sıra 1,5°C derece hedefini de gündeminde tutuyor. Bu hedeflerin gerçekleştirilmesiyle iklim değişikliğinin insan sağlığı, geçim kaynakları ve ekonomilere zarar verebilecek olumsuz etkileri azaltılabilecek.

Halihazırda, mevcut Ulusal Katkı Niyet Beyanları (INDC) hayata geçirildiği takdirde bile dünyanın 2100 yılına kadar en az 3°C derece ısınma olasılığı çok yüksek. Bu da hükümetlerin 2020’de INDC’lerini revize ederken çok daha iddialı taahhütlerde bulunmaları gerektiği anlamına geliyor.

Amerika Birleşik Devletleri 2020’de Paris Anlaşması’ndan ayrılma niyetini açıklamıştı. ABD bunu gerçekleştirdiği takdirde önümüzdeki resim daha da karanlık olacak.

Ani bir ekonomik büyüme C02 emisyonlarını artırabilir

Karbon dioksit emisyonlarının 2004 yılından bu yana stabil olmasının arkasında kısmen de olsa yenilenebilir enerjideki, özellikle de Çin ve Hindistan’daki, büyüme yatıyor. Ancak rapor, metan gibi diğer sera gazlarının halen artmakta olduğuna ve küresel ölçekte yaşanacak ani bir ekonomik büyümenin karbon dioksit emisyonlarını tekrar yükseltebileceğine dair uyarıda bulunuyor.

Raporda yer alan bir diğer bilgi ise, mevcut Paris hedefleriyle, karbon emisyonların 2030 yılında muhtemelen 11-13,5 GtCO2e (gigaton karbon dioksit eş değeri) seviyesine çıkacağı ve bu seviyenin de 2°C derece hedefi doğrultusundaki en düşük maliyetli patika için gerekli olan emisyon seviyesinin üzerinde olduğu. Bir gigaton yaklaşık olarak Avrupa Birliği’nin bir yıllık (havacılık sektörü dahil) ulaşım emisyonları ile eşdeğer. Kosta Rika Çevre ve Enerji Bakanı ve 2017 UNEP Toplantısı Başkanı Dr. Edgar Gutierrez Espeleta’nın da dediği gibi, “Paris Anlaşması iklim hareketine ivme kazandırmıştı ama ivmenin hız kaybettiği çok açık. Ciddi bir ikilemle karşı karşıyayız: ya çalışmalarımızın iddiasını arttıracağız ya da sonuçlarına katlanacağız.”

Başarının anahtarı teknoloji yatırımları

Paris hedeflerini gerçekleştirmek için hükümetler, özel sektör, şehirler ve diğer aktörlerin daha yüksek ve daha hızlı emisyon azaltımı gerçekleştirecek çalışmaları bir an önce hayata geçirmeleri gerekiyor.

Rapor, bunu özellikle tarım, yapı, enerji, ormancılık, sanayi ve ulaşım sektörlerinde hayat geçirmenin yollarını ele alıyor. Rapora göre, bu sektörlerde teknolojiye yatırım yapılarak 2030 yılına kadar yılda 36 GtCO2e miktarına kadar emisyon azaltımı sağlamak mümkün olabilir.

Sektörlerdeki potansiyelin büyük kısmı belirli birkaç alanda yapılacak yatırımlardan geçiyor: Güneş ve rüzgar enerjisi, verimli teçhizat, verimli binek araçları, ormanlaştırma ve ormansızlaştırmanın durdurulması bunların başında geliyor.
Kömürlü termik santraller kapatılmalı

Bir diğer yardımcı etken ise yeni kömürlü termik santrallerin açılmaması ve mevcut santrallerin hızlı ve kademeli olarak kapatılması. Dünyada toplam 1964 GW kurulu gücünde 6.683 aktif kömürlü termik santral olduğu tahmin ediliyor.

2017 başlarında, inşaat halinde 273 GW ve planlama aşamasında 570 GW kömürlü termik santral kurulu gücü vardı. Bu yeni kömürlü termik santraller faaliyete geçtikleri takdirde yaklaşık toplam 150 gigaton karbondioksit emisyonuna sebep olabilecekler.

Dünyadaki toplam kömüre dayalı enerji üretiminin yaklaşık yüzde 85’i on ülkede yapılıyor. Bunlar, Çin, Hindistan, Türkiye, Endonezya, Vietnam, Japonya, Mısır, Bangladeş, Pakistan ve Güney Kore Cumhuriyeti.

Şirketlerin payı büyük

Dünyadaki en yüksek emisyonlu 100 halka açık şirketin küresel sera gazı emisyonlarının dörtte birinden sorumlu olması çok daha iddialı eylemler gerekliliğini ortaya koyuyor. Montreal Protokolü’ne yapılan Kigali Değişikliği, özellikle iklimlendirme, soğutma ve köpüklü yalıtımda kullanılan hidrofluorokarbonların kullanımı ve üretiminin kademeli olarak sonlandırılmasını amaçlıyor. Siyah karbon ve metan gibi kısa ömürlü iklim kirleticilerinin 2050 yılına kadar azaltılması, kümülatif ısı emiliminden kaynaklanan etkilerin azaltılmasına ve uzun vadeli Paris hedefleri doğrultusunda istikrarlı biçimde inişe geçen bir ısı grafiğinin ortaya çıkmasına yardımcı olabilecek.

Raporda yer alan kilit mesajlar

- Gerçekleştirilmesi gereken azaltımlar ve Paris’te sunulan ulusal taahhütler arasında endişe verici derecede büyük fark var. Paris Anlaşması’nın temelini oluşturan Ulusal Katkı Niyet Beyanları (INDC), ısınmayı 2°C derecenin oldukça altında tutma hedefi senaryosunun en az masraflı patikası için gerekli azaltımın yalnızca üçte birini karşılıyor.

- Emisyonların her bir ton karbon dioksit için 100 ABD doları altında yatırım yaparak, yılda 30 ile 40 GtCO2e kadar azaltılabileceğini ortaya koyuluyor. Güneş ve rüzgar enerjisi, verimli teçhizat, verimli binek araçları, ormanlaştırmak ve ormansızlaştırmanın durdurulması yatırım yapılması gereken başlıca alanlar arasında. Bu altı kategori yılda toplam 21 GtCO2 eşdeğerinde bir potansiyel oluşturuyor.

- 2020’ye kadar daha iddialı Ulusal Katkı Niyet Beyanları’na ihtiyaç var ve bunların mevcut düşük maliyetli politika ve önlem bilgi birikimine dayandırılarak tasarlanmaları gerekiyor.

- Enerji ve sanayi sektöründen kaynaklanan karbon dioksit emisyonları 2014’den bu yana sabit ancak toplam sera gazı emisyonlarındaki artış, yavaş da olsa, devam ediyor. Yeni kömürlü termik santrallerin kurulmaması ve mevcut kömürlü termik santrallerin kademeli olarak emekliye ayrılması, emisyon farkının kapatılmasında hayati rol oynuyor ancak adil bir geçiş için istihdama etkileri, yatırımcı çıkarlar, şebeke istikrar, enerji erişimi ve diğer konuların özenle ele alınması gerekiyor.

- Kısa ömürlü iklim kirleticilerinin azaltılması iklim değişikliğiyle küresel mücadelede önemli bir rol oynayabileceği gibi, birçok sürdürülebilir kalkınma hedefinin gerçekleştirilmesine de katkı sağlayabilir.

- Atmosferik karbon dioksitin azaltılması da geleneksel emisyon azaltım stratejilerine ilave bir mücadele unsuru olabilir. Ormanlaştırma, yeniden ağaçlandırma, orman yönetimi, bozuk toprakların onarımı, toprak karbon artırımı ve tarımda biyokarbon uygulamalarıyla atmosferik karbon dioksitin biyolojik yollarla azaltılması karbon dioksit azaltımında doğrudan bir rol oynayabileceği gibi, diğer sürdürülebilir kalkınma hedefl erinin gerçekleştirilmesine de katkıda bulunabilir.