P&G’den Kurumsal Vatandaşlık Raporu

P&G’nin yayınladığı Kurumsal Vatandaşlık Raporu, şirketin yönetişim bakış açısını; Topluma Katkı, Çeşitlilik & Dahil Etme, Cinsiyet Eşitliği ve Çevresel Sürdürülebilirlik başlıkları altında anlatıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Didem ERYAR ÜNLÜ

Küresel ısınma, şehirleşme, nüfus değişimleri, ekonomik dalgalanmalar ve dijitalleşme... Tüm dünyanın en fazla mücadele verdiği 5 temel alan. Bu mücadele, alışkanlıklarımızı, yaşam tarzımızı ve iş yapış şekillerimizi değiştirmemizi; daha iyiye ulaşmayı amaçlayan bir bakış açısını benimsememizi gerektiriyor.

Bu süreçte en önemli rollerden biri de şirketlere düşüyor: Değerli bir marka olmanın yolu, insanlık ve dünya için iyilik yapmaktan geçiyor. Çünkü Y kuşağı; önceki nesillere göre gereksiz harcama yapmaya daha az meyilli, markanın veya şirketin güven verecek bir hikayesi olması gerektiğini düşünüyor. Y kuşağının yüzde 81’i şirketlerin iyi bir kurumsal vatandaş olmak için çalışmasını bekliyor.

Yani artık markaların, toplumsal ve çevresel açıdan olumlu bir etki yaratacak şekilde tasarlanması gerekiyor.

P&G de, sürdürülebilirlik yaklaşımını iş yapış biçimlerinin merkezine yerleştirmiş şirketlerden birisi.

Dünyada 180, Türkiye’de ise 30. yaşını kutlayan şirket, çevre güvenliği ile ilgili ilk raporunu 1956 yılında yayınladı. 1990’larda ise kurumsal sürdürülebilirlik departmanını kurarak yıllık sürdürülebilirlik raporu yayınlamaya başladı. Şirket geçtiğimiz yıl ise dünyada ilk Kurumsal Vatandaşlık Raporu’nu yayınladı. Rapor; P&G’nin yönetişim bakış açısını, Topluma Katkı, Çeşitlilik & Dahil Etme, Cinsiyet Eşitliği ve Çevresel Sürdürülebilirlik başlıkları altında anlatıyor.

2010 yılında Global 2020 Sürdürülebilirlik Hedefleri’ni açıklayan P&G, Türkiye’deki ilk sürdürülebilirlik raporunu 2012-2015 yıllarına ilişkin olarak geçtiğimiz yıl yayınladı. Bu yıl ise Türkiye’de Yönetişim, Topluma Katkı, Çeşitlilik & Dahil Etme, Cinsiyet Eşitliği ve Çevresel Sürdürülebilirlik başlıkları altındaki çalışmalarını özetlediği ilk Kurumsal Vatandaşlık Raporu’nu paylaştı. Rapora göre P&G, üretim tesislerindeki sürdürülebilirlik çalışmalarıyla bertaraf edilen atık miktarını yüzde 88, enerji kullanımını yüzde 19 ve sera gazı salınımını yüzde 29 azaltmayı başardı. Faydalı tekrar kullanım oranını iki katına çıkardı ve depolamaya gönderilen üretim kaynaklı katı atık oranını 0’a indirdi.

Bu arada, Türkiye’deki ilk üretim tesisini 1992 yılında kuran P&G’nin, Türkiye’de satılan ürünlerinin yüzde 60’ından fazlasını Türkiye’de ürettiğini de belirtmekte fayda var.

P&G Türkiye ve Kafkasya Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu Gebze Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrika için kapasite ve verimlilik artırımı amacıyla 250 milyon TL yatırım yaptıklarını ifade ediyor. Böylece P&G Türkiye’nin 30 yılda Türkiye’ye yaptığı yatırım 2 milyar TL’ye ulaşıyor. Türkiye’deki üretimin yüzde 20’si Kafk asya, Orta Asya, Ortadoğu ve Balkanlardaki 10’dan fazla ülkeye ihraç ediliyor.

Topluma ve çevreye katkı P&G’nin toplumsal ve çevresel katkılarını, “kurumsal vatandaşlık” adımlarını Tankut Turnaoğlu’ndan dinledik. Bakın neler yapıyor şirket:

► Olimpiyat Oyunları global sponsorluğuna paralel olarak Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) işbirliği ile 2014 yılı sonunda Olimpik Anneler projesi başladı. Proje 2020 yılına kadar devam edecek. “Çocuğuna spor yaptıran her anne, bir Olimpik Annedir” mottosuyla yürütülen proje kapsamında, badminton, eskrim, judo, bisiklet, modern pentatlon, okçuluk, yelken gibi farklı Olimpik spor dallarında yarışan 30 sporcu ve ailelerinin hikayeleri iletişim kanallarına taşınıyor. Türkiye’de daha fazla çocuğun spor yapması ve annelerin de çocuklarını spora yönlendirmesi destekleniyor.

► Kız çocuklarının ve kadınların özgüvenlerini artırmaya ve cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik projeler hayata geçirildi. “Çocuk da yaparım kariyer de” ve #KızGibi iletişim çalışmaları bunların başında geliyor. Şirket kapsamında çalışanların yüzde 55’i, yönetim kurulunun ise yüzde 33’ü kadınlardan oluşuyor. P&G Türkiye aynı zamanda, Geleceğin Kadın Liderleri ve Kadınlara Özel Girişimcilik programları ile kadınları iş dünyasında da destekliyor.

► Şirket 2017’de yeni nesil bir çalışma ortamını hayata geçirdi. Hedef; Y kuşağı çalışanlarının değişen ihtiyaçlarına cevap vermek, çalışan performansını artırarak verimliliği en üst seviyeye çıkartmak. Yeni ofis yüzde 40 daha az enerji tüketen ve karbon ayak izini yüzde 30 azaltan bir altyapıya sahip.

► Türk Kızılayı ile yapılan işbirliğiyle son 2 yılda 1 milyon hijyen ve bakım ürünü ihtiyaç sahipleri ve mültecilere ulaştırıldı. Mobil Klinikler ile Türkiye genelinde çocuk sağlığı ve hijyen konularında bilinçlendirme çalışmaları yapıldı.

► Project Reach programı, engelli bireylerin yeteneklerine odaklanıyor ve onlara 6 ay ila 9 ay boyunca stajyerlik pozisyonunda iş olanağı sunuyor.

“İyilik iletişimi”

Kendisini “Goodvertiser” olarak tanımlayan Thomas Kolster, P&G’nin konuğu olarak İstanbul’daydı. Kolster, 2012’de yayınladığı “Goodvertising” adlı kitabında markaların, bazı önemli toplumsal konuların çözümü konusunda inisiyatif alması gerektiğini anlatıyor. “Goodvertiser” Türkçeye “iyilik iletişimi” şeklinde çevriliyor. Kolster, şirketlerin ticari kaygılarla hareket etme güdüsünden uzaklaşarak topluma gerçek değer katma düşüncesiyle hareket etmesinin artık bir zorluluk haline geldiğini söylüyor.

Thomas Kolster, şu önemli verilerin altını çiziyor: “Y kuşağının yüzde 81’i şirketlerin iyi bir kurumsal vatandaş olmak için çalışmasını bekliyor. Y kuşağından tüketicilerin yüzde 73’ü sürdürülebilir ürünlere daha fazla para ödemeye razı. 10 Y kuşağı tüketicisinden 9’u markasını, bir meselesi olan başka bir marka ile değiştirebileceğini söylüyor. Y kuşağının yüzde 69’u taze, doğal olma ve/veya organik malzemeler içerme gibi temel sürdürülebilirlik unsurlarından etkileniyor.” Yani görünen o ki, yarının dünyasında var olmanın tek yol “sürdürülebilir” olmak.