Paris Finans Zirvesi: Kimseyi geride bırakmayan yeşil bir geçiş hayali ile tam yol ilerliyor
Paris Finans Zirvesi, Küresel Kuzey ile Güney arasında iklim eylemini ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecek yeni bir sözleşmede gerçek ilerleme sağlayacağına dair umutları artırmasıyla tüm dünya kamuoyunda ses getirmişti.
Paris Finans Zirvesi, Küresel Kuzey ile Güney arasında iklim eylemini ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecek yeni bir sözleşmede gerçek ilerleme sağlayacağına dair umutları artırmasıyla tüm dünya kamuoyunda ses getirmişti. Fakat başarılı bir şekilde uygulanabilecek etkili bir anlaşmanın önündeki engelleri de hafife almamak gerekiyor. Sizce de “Nedir bu engeller?” diye sorduğumuzda bir münazaraya doğru yol alıyor olabilir miyiz? Konuyu biraz daha açalım…
Dayanışma ve kolektif eylem yolu yeterli mi?
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Barbados Başbakanı Mia Amor Mottley, Brezilya Devlet Başkanı Luiz İnacio Lula Da Silva, Avrupa Komisyonu Başkanı, Ursula von der Leyen, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Japonya Başbakanı Fumio Kishida, Kenya Devlet Başkanı William Ruto, Senegal Cumhurbaşkanı Macky Sall, Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, Emerati Başkanı Mohamed bin Zayed Al Nahyan, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak ve ABD Başkanı Joe Biden, zirveden en iyi şekilde yararlanmak için kararlılıkla birleştiklerini açıklamıştı.
Tüm finansman kaynakları samimiyetle kullanılacak mı?
Yukarıda adı geçen liderler, “dayanışma ve kolektif eylem” yoluyla gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya olduğu zorlukları azaltmaya ve küresel bir gündem olan iklim değişikliğiyle mücadeleye karşı kazanılmış bir zafer elde edeceklerinin defalarca altını çizdi. Meselenin büyüklüğü ve girift yapısı düşünüldüğünde ise “kalkınma ve iklim taahhütlerinin” yerine getirilmesi için kollar sıvandığı duyuruldu. Resmi kalkınma yardımı, yerel kaynaklar ve özel yatırımlar dahil olmak üzere “tüm finansman kaynaklarının” kullanılmasının amaçlandığı dile getirildi. Bu taahhütlerin önündeki engelleri ise akademisyenlerin nezdinde tartışmaya açıyoruz.
“Şeytan ayrıntıda gizli”
Kaliforniya Üniversitesi’nden Barry Eichengreen ve TCX CEO’su Ruurd Brouwer’in belirttiği gibi “Şetan ayrıntıda gizli” olabilir. Yani yoksul ülkelere başka bir imtiyazlı borç verme turunun düzeneği Paris Finans Zirvesi ile piyasaya sürülmüş olabilir. Londra Queen Mary Üniversitesi’nden Brigitte Granville göre ise kısa vadeli zorluklarla karşı karşıya kalan ülkelere mali alanı kazandırma çabası ancak inovasyon ruhu benimsenirse başarılı olabilir. Elbette münazaramıza pozitif anlamda katkı sunan Sürdürülebilir Kalkınma ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IDDRI) İcra Direktörü Sébastien Treyer ve Dünya Bankası eski Genel Müdürü Bertrand Badré sorunu uzun süredir inceleyip, yönetenler tarafında yer aldı. İkili; uluslararası finans kurumları tarafından kredilerin dikkatli bir şekilde yeniden tasarlanması da dahil olmak üzere umut verici öneriler geliştirdi.
Son olarak Belize Başbakanı John Antonio Briceno ve The Nature Conservancy’den Jennifer Morris bulmacanın bir başka parçasına daha vurgu yapıp “doğa” diyor. İklim, kalkınma ve borç konularında ilerleme kaydetmek için zirve, doğa için borç takaslarından başlayarak, “doğanın ihtiyaçlarını” hesaba katan kanıtlanmış çözümleri benimsemeli. Aksi takdirde mali reformlarla ilgili hernagi bir anlaşma uzun vadede sürdürülemez olacak. Hazırsanız münazaramızı başlatıyoruz.
PARİS FİNANS ZİRVESİ'NİN YAPMASI GEREKENLER
SÉBASTIEN TREYER Sürdürülebilir Kalkınma ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IDDRI) İcra Direktör
Dünyanın en yoksul, en savunmasız ülkelerinde sürdürülebilir kalkınma için yatırım eksikliği, özellikle bu ülkelerin birçoğunun borç sıkıntısı içinde olduğu günümüzün en acil küresel sorunları arasında yer alıyor. Pandeminin etkileri, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşı ve devam eden iklim kaynaklı felaketler, birçok gelişmekte olan ekonominin yükselişe geçmesini engelliyor ve küresel ekonominin yapısal asimetrilerini şiddetlendiriyor.
Her ay 2 milyon insana iş yaratma gerçeği anlaşılmıyor
İçinde bulunduğumuz dönem sürdürülebilir kalkınmaya yapılan yatırımları artırmamız gereken 10 yıla işaret ediyor. Bugün itibarıyla Sahra Altı Afrika'da, çalışma çağındaki nüfus artışına ayak uydurmak için 2035 yılına kadar her ay 2 milyon insana iş yaratmak gerekiyor. Fakat ABD, Avrupa Birliği ve Çin gibi büyük güçler bu tür zorluklara yeterince dikkat ediyor. Bunun yerine, gelişmekte olan ülkelerdeki koşulları ağırlaştırabilecek kendi teknolojik rekabetlerine, yeniden sanayileşmeye, karbondan arındırmaya ve sıfır toplamlı stratejik manevralara odaklanıyorlar.
Barbados Başbakanı Mia Mottley'in uyardığı gibi gelişmekte olan ekonomileri de dahil olmak üzere Küresel Güney, II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa gibi kritik mali durumda kalmaya devam ediyor. O zamanlar ABD, alıcı ülkelerin toplam milli gelirlerinin yüzde 3'üne eşit yeniden yapılanma fonu taahhüt etti, çünkü yatırımın hem ekonomik hem de jeopolitik olarak karşılığını alacağını biliyordu. Şimdi, Bretton Woods kurumlarına hala hakim olan Batılı ülkeler, kendilerinin de sadece kademeli değil, küresel finansal ve kurumsal dönüştürücü reformu gerçekleştirmede çıkarları olduğunu kabul etmeli.
Aksi takdirde, sonuçlar felaket olur. Dünyanın birçok yerinde insani felaketlerin çoğalması, ekolojik çöküş ve Çin'in kendi çıkarlarına hizmet etmek için var olan alternatif bir çok taraflı kurumlar bloğunun arkasındaki ana güç olarak yükselmesi için zemin hazırlanacaktır. Bu senaryo, farklı kural koyucular ve kurumlar arasındaki parçalanmayı hızlandırır. Bu tür sonuçları önlemek için sistemik reformlar peşinde koşanlar, sadece mevcut düzenlemeleri değiştirmenin cazibesine direnmelidir. Kalkınma ile ilgili tüm konuşma, altyapı ve özel sektörün rolü, kamu dışı finansal akışlar gibi ihmal edilen konuları hesaba katacak şekilde yeniden çerçevelendirilmelidir. Paris’teki Yeni Küresel Finansman Paktı Zirvesi'nin amacı da buydu.
Verimsiz ve ödüllendirmeyen finansman anlayışı son bulmalı
BM Genel Sekreteri António Guterres, bu sorunların ne kadar derin olduğunu kabul ederek, kısa süre önce "verimsiz ve ödüllendirmeyen" finansmanı yeniden yönlendirmek ve küresel ekonomik sistemdeki yapısal asimetrileri yeniden dengelemek için kapsamlı bir önlem programı önerdi. Paris Finans Zirvesi, önümüzdeki aylarda ve yıllarda gelişmekte olan ülkeleri desteklemek için kamu parası da dahil olmak üzere somut sonuçlar elde etmesi için bu tartışmanın başlatılmasına yardımcı oldu aslında. Dolayısıyla Küresel Güney'e gelecek için gerçek bir umut verecek kadar iddialı bir reform gündemini dile getirmek önümüzdeki 10 yılın değişmez gündemi olmalı. Dileriz her yıl sorunlar biraz daha hafifler.
DOĞAYA BORÇLU YAŞAM ÇİZGİSİ
JOHN ANTONIO BRICENO - Belize Başbakanı / JENNIFER MORRIS - The Nature Conservancy CEO'su
Yeni Küresel Finansman Paktı Zirvesi, kalkınmayı destekleyen ve iklim değişikliğiyle mücadeleyi güçlendiren derin finansal reformlar gerçekleştirmek için tarihi bir fırsattı. Fakat zirvenin odak noktası iklim, kalkınma ve borç konularıydı. Sizce de bir konuyu atlamadık mı? Evet “DOĞA”yı atladık.
Mavi Tahviller incelenmeli
Öncelikle doğa için borç takasları gibi kanıtlanmış çözümlerin ölçeklendirilmesine özellikle önem verilmeli. Örneğin “Mavi Tahviller” bir ülkenin borcunu daha uygun koşullar altında yeniden finanse etmesini ve gelirleri biyolojik çeşitliliğin korunmasına ve iklim adaptasyonuna tahsis etmesini sağlıyor. 2021'de Mavi Tahviller kapsamında 364 milyon dolarlık bir borç dönüştürme anlaşması, Belize'nin borcunu GSYİH'nın yaklaşık yüzde 12'si kadar azaltmasını sağlarken, 20 yıl boyunca tahmini 180 milyon dolarlık uzun vadeli sürdürülebilir koruma fonunun kilidini açtı. Anlaşma ayrıca Belize'nin deniz topraklarının yüzde 30'unu koruma taahhüdünü de içeriyordu. Benzer bir anlaşma, Barbados hükümetinin deniz topraklarının yaklaşık yüzde 30'unu koruma taahhüdü karşılığında 150 milyon dolarlık borcu dönüştürmesini sağladı. Ayrıca dünyanın en büyük doğa borcu anlaşması kapsamında Ekvador, Galapagos Adaları'nın korunması için 1,6 milyar dolarlık borcu yılda 12 milyon dolara dönüştürdü.
Elbette ki tahviller her derde deva değil, merhem
Doğa için borç takasları her derde deva değil yara için sadece bir merhemden söz ettik aslında. Ayrıca hibe, imtiyazlı finansman ve diğer kredilere veya özel yatırımlara olan ihtiyacı göz ardı edemeyiz. Bağışçıların taahhütlerinin hala yerine getirilmesi gerekiyor: Zengin ülkeler, 2020 yılına kadar gelişmekte olan ülkelere yılda 100 milyar dolar iklim finansmanı sağlama konusundaki 2009 taahhütlerini henüz yerine getirmediler. Bununla birlikte, doğa için borç takasları, düşük ve orta gelirli ülkelerin yüksek borçlar, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybından oluşan üçlü zorluğu ele almalarına yardımcı olmak için uzun bir yol kat edebilir. Bunu kabul ederek, hem BM İklim Değişikliği Konferansı'nda Afrika maliye bakanları tarafından oluşturulan ve onaylanan Sürdürülebilir Borç Koalisyonu hem de iklime karşı savunmasız ülkelerden oluşan V20 grubu, bu ve diğer yenilikçi araçların daha fazla kullanılması çağrısında bulundu.
Paris Zirvesi, uluslararası finans kurumlarını borç dönüşümlerini garanti altına alacak mekanizmalar konusunda uyumlu hale getirecek bir çabayla yola çıkıp, aslında sürdürülebilirlik finansmanı noktasında nitelikle bir zihniyet dönüşümünün ilk kıvılcımını çaktı. Lakin doğaya karşı borç takasları artık sadece uygulanabilir bir ekonomik seçenek değil. Onlar artık gezegenimiz için bir yaşam çizgisi. Ama şimdi bu yaşam çizgisine ulaşmazsak, yakında kavrayışımızın ötesinde olabilir.