Boğaziçi'nde bir bahar öğle vakti…

İDSO Müdürü, obua sanatçısı Sezai Kocabıyık, çok sesli Türk Sanat Musikisi bestecisi, işkadını Pınar Köksal, müzik dünyası duayenlerinden İzzet Öz'le Sait Halim Paşa Yalısı Genel Koordinatörü Cana Kılıççı ve Executive Şefi Oktay Özgün'e konuk olduk.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Sait Halim Paşa Yalısı'nda bir bahar öğlesi… Adını, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın torunu ve eski Osmanlı Sadrazamı Sait Halim Paşa'dan alan yalı, 19. yüzyılın son çeyreğinde Yeniköy'de inşa edilmiş. Bugün, özel sektörce işletiliyor…

Farklı müzik türlerini temsil eden, alanında usta üç isimle buluşmak için seçtiğimiz mekân burası. İçerde bir televizyon dizisi çekimi sürüyor, Boğaz'a nazır bir oda bize ayrılmış… İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Müdürü ve obua sanatçısı Sezai Kocabıyık, çok sesli Türk Sanat Musikisi bestecisi, işkadını Pınar Köksal, bu yıl sanat yaşamının 50. yılını kutlayan müzik dünyasının duayenlerinden İzzet Öz'le birlikte Sait Halim Paşa Yalısı Genel Koordinatörü Cana Kılıççı (Ataç) ve Executive Şefi Oktay Özgün'e konuğuyuz… Boğaz'ın doğanın tazeliğini hissettiren bahar görüntüleri eşliğinde müzik, sanat ve lezzet dolu ehlikeyf bir sohbet bizleri bekliyor…

96 eseri TRT repertuarında

Pet Holding'in ortaklarından Pınar Hanım, Türk Sanat Müziği bestecisi. Türkiye'de ilk defa Pınar Köksal'ın Türk Müziği tarzındaki besteleri çok sesli müziğe uyarlanmış, Aralık 2003'te Şef Bujor Hoinic yönetiminde Devlet Opera ve Balesi Orkestrası ve sanatçıları tarafından seslendirilmiş. Ayrıca İstanbul ve İzmir Senfoni Orkestraları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve sanatçıları tarafından da yorumlanmış.

Kendisi lavta çalıyor, bestelerinin seslendirildiği üç albümü yayınlanmış: 2000 yılında "İçimdeki Duygular", 2005 yılında "Duygu Pınarı", 2010 yılında da "Aşk Senfonisi". 

Pınar Hanım, fotoğraf da çekiyor. "Doğanın Coşkusu I" isimli ilk kişisel sergisini 2004 yılında, "Doğanın Coşkusu II'' isimli sergisini ise 2010'da Ankara'da açmış…

Şöyle anlatıyor çalışmalarını:

"Ben, eczacıyım, iş kadınıyım. 13 sene eczacılık yaptım. Pet Holding'in ortaklarındanım. Eczacılığa ara verdiğimde çocuklarımı büyütürken piyano derslerine başladım. Çocukluğumda müzik eğitimi almıştım. Müzik, hep içimde kalmış bir duyguydu. İlk bestelerimi o zamanlar yaptım, ama sonra eşim bana ‘gel beraber çalışalım' dedi. Pet Holding'te çalışmaya başladım.

Sonraki yıllarda da Türk müziği eğitimi aldım, altı sene konservatuarda okur gibi Türk müziği üzerine çalıştım. Bu arada da peş peşe besteler yapmaya başladım. Bugün, 96 eserim TRT repertuarında. Günümüze kadar 250 kadın besteci gelmiş (16. yüzyıldan bugüne kadar), ben TRT repertuarındaki eser sayısına göre ilk üçe girdim müzik mesleğim olmamasına rağmen.

Türkiye'de bir ilki gerçekleştiriyor

İçimde hep çok seslilik vardı. Çünkü çocukluğumda Batı müziği eğitimi, sonra piyano ile klasik eğitimi aldım. Hem Batı hem de Doğu eğitimim olduğu için eserlerim bir sentez şeklinde ortaya çıktı… Hakan Aysev'le tanıştık ‘benim bestelerimi seslendirir misiniz?' diye sordum. Piyanoya göre notaları yazdırdım ve piyano eşliğinde konserler yaptık.

Sonra Bujor Hoinic ile tanıştım. Eserlerimi çok beğendi ve çok sesliye uyarlamaya başladı. Türkiye'de bir ilki gerçekleştirdiğim için gerçekten çok mutluyum. Yani Türk müziğinin çok sesli müziğe uyarlanmasını ilk ben gerçekleştirdim. Ve Bugün 25 tane eserim çok sesli olarak seslendiriliyor.

18 Mart'ta İstanbul Devlet Senfoni ile konserimiz oldu; Adana Çukurova'yla ve Eskişehir'de iki defa; Antalya ve en son Bursa'da konserlerimiz oldu…"

CD, dünya pazarında satılıyor

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) Müdürü ve obua sanatçısı Sezai Kocabıyık'a sohbetimize en son CD'lerini konuşarak başlıyoruz. Orkestranın Naxos kayıt firması için Ulvi Cemal Erkin'in üç eserini kaydettiği CD tüm dünyada satışa sunuldu. İDSO'nun dünyanın en büyük klasik müzik kayıt markası olarak bilinen Naxos için doldurduğu Erkin CD'si topluluğun bu marka için yaptığı ilk kayıt unvanını da taşıyordu. Kocabıyık diyor ki:

"Bunun sonuçlarını, meyvelerini hemen almaya başladık. Almanya'dan önemli bir şirket bizimle temasa geçti. Bir Güney Amerika turnesi yapacağız. Klasik müziğin Türkiye'de 130 küsur seneyi aşkın bir tarihi var, ama hiç böyle bir şey olmadı bugüne kadar.

İlk Türk orkestrası olacak

Bir Türk orkestrası o kıtaya hiç gitmedi. Sanatsal getirisi ve değeri çok yüksek. Solist Vadim Repin. Bugün dünyada ilk 5 kemancıdan biri. Vengerov'un sınıf arkadaşı; Zakhar Bron'dan yetişmiş çok önemli bir sanatçı. Onunla 6 konserimiz var. Sao Paulo'da, Rio'da 3 konser. Onun dışında Peru, Lima'da, Buenos Aires'te, Santiago Şili'de konserlerimiz var. Haziran ayında bunları gerçekleştireceğiz. Çok gurur verici.

Avrupa'dan Güney Amerika'ya bütün uçuşları organizasyon şirketi karşılıyor. Bunlar da aşağı yukarı 200 bin Euro tutuyor. İstanbul'dan Avrupa'ya uçuşumuzu ise biz karşılamak durumundayız, bunun için sponsor arayışımız sürüyor…

Bu ülkeye borcumuz…

Bu arada, Ahmet Adnan Saygun eserleri için de bir teklif var, onu da yapmak istiyoruz. Eğer uygun zaman, kaynak bulabilirsek tekrar izin verirse bakanlığımız gerçekleştireceğiz. Konser salonlarımız yok, kadromuz eksik ama her şeye rağmen çalışıyoruz. Türk kültürünü, Türk müziğini bütün dünyaya tanıtmak için ne gerekiyorsa canla başla gerçekten çok severek yapıyoruz. Bu ülkeye ve bu şehre çok büyük borcumuz var, çünkü klasik müziğin temelleri 1800'lü yıllarda atıldı, büyük bir birikimimiz söz konusu. İyi konserler başardıkça, hakkımızda güzel şeyler söylendiğini duydukça kendimize güvenimiz geliyor. İnşallah daha da ilerleteceğiz."

50. sanat yılı

İzzet Öz, bu sene 70 yaşına basıyor ve sanat dünyasındaki 50. yılını kutluyor. Hiç ara vermeksizin müzik dünyamıza katkılarını sürdürüyor. Belki yüzlerce yeni ismin çıkışına tanıklık etmiş, onlara destek vermiş, sohbete de yine bir genç ismi heyecanla anlatarak başlıyor: 8 yaşında piyanoya başlayan Hakan Başar (Jr.). Jr. çünkü, babasının adını ve soyadını taşıyor. İlk çalışmalarını Moskova Devlet Konservatuarı'ndan Mikhail Iskrov'la yaptıktan sonra babası ile caz piyano çalışmalarına başlamış. Sırasıyla Bill Cunliffe, Noah Baerman, Andy LaVerne, David Berkman gibi caz piyanistlerinin müfredatı ile çalışıp sonrasında Michel Petrucciani, Oscar Peterson, Keith Jarrett, Hank Jones, Kenny Barron, Bill Evans,Tommy Flanagan transkripsyon ve repertuvarı ile başta 5. Pera Müzik Festivali olmak üzere çeşitli etkinliklerde sahne almış. İlk konserlerini verdiğinde 10 yaşındaymış:

"Harika, özel bir çocuk; dünya çapında olacak. Üsküdar Belediyesi 10 bin lira verdi konseri için, burs gibi katkı olsun diye. Onunla şimdi albüm yapılacak. Bu sene yine caz festivaline katılıyor. Herkes bir anda üstüne düşmeye başladı. Bizim asıl amacımız önemli iki müzisyenle yurt dışında bir albüm yaptırmak. Çocuk almış başını gidiyor. Bizim ona yetişmemiz lâzım, böyle bir çocuk. Devlet okulunda okuyor, en düşük notu 95. Babası, ‘ben de mezun olacağım onunla' diyor; orkestra şefliğini filan bırakmış, bu işe konsantre olmuş."

70. yaşı

İstanbul Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topluluğu, kuruluşunun 7. yılını, koreograf Aysun Aslan'ın bir dünya klasiği olan "Giselle" balesini yeniden yorumladığı performans ile kutluyor ya ona da değiniyor, görüp görmediğimizi öğrenmek istiyor, kurucusu olduğu Turkuaz Modern Dance Company'den, başarılarından söz ediyor…

İzzet Öz, bu yıl 70 yaşına basacak… Tabii eskilere de gidiyoruz. Çocukluk döneminde annesinin kurduğu Basın Yayın Turizm Kütüphanesi'ne sık sık gittiğini anlatıyor. 6 yaşındayken orada Âşık Veysel ile tanıştığını, verdiği "Dost İzzet beş günlük dünyada kimsenin canını incitme" öğüdünü daima tuttuğunu söylüyor. 1960'ların başındaki radyo günlerini, 70'lerdeki TRT'de yaptığı programları, 80'lerde hepimizin keyifle izlediği Teleskop'u da konuşuyoruz…

1800'lerden bugüne

Sait Halim Paşa Yalısı'nın tespit edilen ilk sahipleri Düzoğulları ailesi. Bilindiği kadarıyla Düzoğullarından kalan yalıyı Aristarhis Ailesi tamamen yıktırmış ve tahmini 1863 yılında yeniden inşa ettirmiş. Yalı, 1876 yılında Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu Prens Abdülhalim Paşa'nın mülkiyetine geçmiş. Ancak o dönemde yalının harap halde olması ve istenilen büyüklükte olmaması nedeni ile Çanakkaleli mimar-kalfa Petraki Adamandidis'e bugünkü biçimiyle yeniden yaptırılmış. Abdülhalim Paşa'nın 1890 yılında vefatı ile yalı Paşa'nın dokuz evlâdına kalmış. Sait Halim Paşa, kardeşlerine ait hisseleri satın alarak 1894 yılında yalının tamamına sahip olmuş. Paşa'nın ölümünden sonra ise yalı varislerine kalmış.

Sait Halim Paşa Yalısı 1968'de Turizm Bankası'na satılmış ve bir müddet sadece yabancıların girebildiği kumarhane olarak kullanılmış. 1974 yılında tadilattan geçen yalının, asıl büyük renovasyonu 1980-1984 yıllarında, Turizm Bankası tarafından TAÇ (Türkiye Anıt ve Çevre Koruma) Vakfı'na yaptırılarak gerçekleşmiş. 1989'da T. C. Turizm Bankası, Türkiye Kalkınma Bankası'na dönüştürülünce Sait Halim Paşa Yalısı'nın sahibi Türkiye Kalkınma Bankası olmuş.

Bu dönemde yalının bahçesi yaz aylarında restoran olarak işletilmiş, odalarının bir bölümü müze olarak düzenlenmiş. Bunun yanı sıra Başbakanlık yazlık konutu olarak da kullanılmış ve zaman zaman resmi toplantılar burada yapılmış. 1995 yılında, Başbakanlık resmi konuk evi olarak kullanıldığı sırada yangın geçirmiş.

Yangın sonrası başlatılan restorasyon 2002 yılında tamamlanmış. Prof. Dr. Doğan Kuban başkanlığında, yedi danışmanın denetiminde gerçekleştirilen çalışmalar sırasında yapı, yangından önceki haline göre değil de inşa edildiği 1860'lı yıllardaki haline göre restore edilmiş, 2005 yılında 49 yıllığına üst kullanım hakkı özel sektöre devredilmiş.

Caz da var sinema da…

Sait Halim Paşa Yalısı günümüzde düğün, toplantı ve davetler için kullanılıyor. Cana Ataç, işletmenin Genel Koordinatörü. Etkinlikleri şöyle anlatıyor:

"Müzikli etkinlikler yapıyoruz. Her Pazar sabahı caz müziği eşliğinde kahvaltılarımız var. Ramazanda Altın Kızlar'la fasıl eşliğinde iftarlar gerçekleştiriyoruz. 3 Haziran'da İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın Yeniköy turu ardından klasik müzik konseri burada yapılacak. Yaz aylarında Açıkhava sinemamızda film gösteriyoruz. Anneler Günü'ne özel bir brunch hazırlıyoruz… İş çıkışında caz dinlenebilecek özel akşam etkinlikleri oluşturuyoruz…"

Alâkarttan ziyafete…

Yalının Executive Şefi Oktay Özgün, kişniş ve frambuazlı enginar konfit, humus ve mango chutney eşliğinde kadayıfa sarılmış karides; taze otlu patates püresi, ağır ateşte pişirilmiş pancar ve karamelize arpacık soğanı ile narenciye aromalı fırınlanmış levrek ve gül aromalı makaron, kivi çektirmesi, orman meyveli dondurma ile pişmaniyeli krem brule tarttan oluşan bir mönü hazırlamıştı. Yemeğin sonlarına doğru bize katıldı. Özellikle levreği son derece başarılı bulduğumu kendisine söyledim. On senedir Sait Halim Paşa Yalısı'nda Executive Şef olarak görev yaptığını öğrendim… Alâkart mönüden ziyafet mönülerine geçen Oktay Bey'le iyi yemek yapmanın sırlarını da konuştuk, ki bir başka yazı konusu olacak ipuçları taşıyordu…

Sait Halim Paşa Yalısı'ndaki keyifli sohbetimizde çok şeyler konuştuk, içinden haber değeri olanları ayıkladım, çoğunu ilk kez okuduğunuz bu bilgilerle ayrıldım, sizlerle de paylaşmak istedim…