Mutsuzluk oranı, istifa dönemlerindekine yakın

Wellbees CEO’su Melis Abacıoğlu, “Uygulamamız üzerinden çalışanların kendi bildirimleri doğrultusunda ruh hallerinin nasıl olduğunu ölçüyoruz. 6-20 Şubat tarihleri arasında yüzde 13’lük bir mod düşüşü olduğunu tespit ettik. Bu ciddi bir oran. Çünkü istifa edecek çalışan mutsuzluk oranına baktığımızda bunun yüzde 20 olduğunu görüyoruz“ diyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Üst üste yaşanan depremlerin sebep olduğu yıkım, toplumsal ve bireysel travma ve güven yıkımı riskini de tetikledi. Welbees'in deprem bölgesindeki çalışanların kendi bildirimlerine göre yaptığı değerlendirmenin sonuçları; çalışanların mutsuzluk oranlarının, istifa sürecinde yaşanan mutsuzluk oranlarıyla benzeştiğini ortaya koydu.

Toplumsal travma dönemlerinde çalışanlara nasıl yaklaşılmalı?

6 Şubat'ta çok büyük bir felaket yaşadık. Bu zor süreç toplumun tüm kesimlerine farklı boyutlarda etki ediyor. Depremi bölgede yaşayanlar, o şehirlerde yakınları olanlar, yardıma koşanlar, bulundukları şehirden yardım edenler, ekran başında çaresizce izleyenler, çocuklarının travma yaşamasını önlemek için çabalayan ebeveynler… Herkesteki etkisi farklı. Hepimiz için aynı olan şey ise; destek ihtiyacı. Çalışanların daha iyi alışkanlıklar kazanmalarını sağlayan yeni nesil bir çalışan esenliği platformu olan Wellbees CEO’su Melis Abacıoğlu, “Bu süreçte çalışanlar öncelikle şirketlerine güvenmek istiyor. Şirketlerin bu duygusal yükünü ise insan kaynakları profesyonelleri sırtlanıyor. Bir yandan kendi yaralarını sarmaya çalışan insan kaynakları profesyonelleri bir yandan da çalışanların hayatlarına dokunmaya çalışıyor” diyor.

Melis Abacıoğlu bu süreçte gözlemlediklerini ve nasıl bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini şu sözlerle paylaşıyor: “Depremin ilk gününden itibaren telefonlarımız susmadı. Şirketlerle yaptığımız görüşmelerde şunu gördük: Şirketler öncelikle ilk günden itibaren bölgede olan çalışanlarının durumu hakkında bilgi aldı. Telefon zincirleriyle önce güvende olup olmadıkları, barınma ve beslenme ihtiyaçları öğrenildi. Fiziksel olarak güvende olmayanlar güvenli bölgelere aktarıldı. Herkes bir planı devreye aldı, çalışanları için paketler oluşturdu.

Bu dönemde yani depremin ilk günlerinde İK departmanlarından bize en çok şu sorular soruldu:

- Bölgedeki çalışanlarımız ve çocukları için acil olarak ne yapabiliriz?

- Hem depremzede çalışanlarımızla hem de 2’nci ve 3’üncü derece etkilenen çalışanlarımızla nasıl konuşmalıyız?

- Yöneticiler için ne yapmalıyız, çalışanlarına nasıl yaklaşmalılar?

- Herkes çok mutsuz, biraz gündemden uzaklaşmak için neler yapabiliriz? Bunu yaparken yanlış anlaşılır mıyız?

- Kimse çalışamıyor, dikkat sorunu var, nasıl yönlendirme yapabiliriz? Tüm bu soruların yanıtları konusunda İK departmanlarına çok hızlı bir şekilde destek verdik.

Çalışanlara psikolojik destek verilmeli

İkinci haftadan itibaren ise;

- Çalışanlarımıza psikolojik destek için nasıl hizmet verebiliriz? 

- Çalışanlarımız ve çocukları için travma ve kaygıya yönelik hangi seminer ve webinar’ları yapabiliriz? soruları soruldu.

Depremin etkisi, sadece maddi kayıplarla sınırlı kalmadığından çalışanların duygusal ve psikolojik olarak zorlu bir süreç geçirdiğinin farkındaydık. Bu nedenle Wellbees olarak onların bu ihtiyaçlarını karşılamak için de hızlıca adımlar attık. Önceliğimiz, psikolojik destek sağlamaktı. Psikoterapistlerle söyleşi ve soru-cevap oturumları, destek kitapçıkları ve uzmanlarla online seanslar düzenledik. Çocuklar için de oyun ablası/abisi, öğretmen ve çocuk psikoloğu hizmetleri sunduk. Bölgeye travma psikologları, spor hocası, öğretmen, oyun ablası ve pedagoglar gönderdik. Tüm bu adımların sonucunda çalışanların dolayısıyla da şirketlerin duygusal olarak daha güçlü bir hale geldiklerini gözlemledik.

Üçüncü ve dördüncü haftanın konusu ise ‘orta uzun vadede ne yapabiliriz’ oldu. Travma sonrası stres bozukluğu yaşanmaması için neler yapabileceğimize odaklandık. Şu anda bunu çalışıyoruz.”