Çin'in tek haneli büyümesi en önemli tehdit

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Dünyanın ahvali iyi sayılmaz. Başta iyi oldu duygusuyla karşılanan petrol fiyatlarındaki düşüş, birçok petrol üreticisi ülkeyi neredeyse devre dışı bıraktığı için, artık sorun olarak tanımlanmaya başladı. Benzer bir durum emtia fiyatları için de söz konusu. Emtia fiyatlarında ortaya çıkan gerileme emtia üretip satan ülkeleri sıkıntıya sokuyor. Bunlarla iş yapan ekonomiler de sıkılıyor tabii. Gelişmiş ülkeler problemli de olsa büyüyor gibiler. Gelişmekte olan ülkelerde hiç hayır yok. Büyüme hızları geriliyor. 

Büyüme hızındaki yavaşlamanın küresel ölçekte sıkıntı yarattığı ülke eski dönemin büyüme şampiyonu. Çin ekonomisi yüzde onların üzerindeki büyüme hızından yüzde altılı sayılarla büyür hale geldi. Aslında Çin’den daha fazla güç kaybeden ülkeler var. Örneğin, Latin Amerika’nın büyükleri Brezilya, Venezüella gibi ülkeler neredeyse mindere yapışmış durumdalar. Yine de Çin’deki yavaşlama en fazla ilgi çeken olay. Son dönemin risk unsurları sayılmaya başlayınca Çin ekonomisinin yavaşlaması ilk sıralardan aşağıya inmiyor. Çin ekonomisinde büyüme hızının tek haneli sayılara inmesi bu günün en önemli tehditleri arasında yer alıyor. 

Çin’deki büyüme kaybının kendi içinden ve dışarıdan kaynaklanan nedenleri var. Çin ekonomisinin yavaşlaması bir boyutuyla dünya ekonomisindeki yavaşlamayla ilgili. 1980’li yıllarda kabuk değiştiren Çin ekonomisinde ihracat en büyük çekici güç haline geldi. Ucuz emek faktöründen yararlanan Çin, bir tür rekabet gücü kazanarak, hemen her pazara girdi, ihracat ile büyüyen bir ekonomiye dönüştü. Çin ekonomisi “ihracata dayalı büyüme stratejisi” ile hızla büyüdü, büyüme hızını iki haneli saylara taşıdı. 2008 krizi bu başarı hikayesinin ivme kaybetmesinin önemli bir nedeni oldu. Krizle birlikte Çin’in ihracat pazarları ya yavaşladı ya da bütünüyle kayboldu. Pazar olan ülkeler yavaşlayıp, küçülünce Çin’e dönük talep de eridi. Böylece Çin’in büyümesinin en önemli çekici gücü istim kaybetti. Büyümesi yavaşladı. Büyüme hızı tek hanelere indi. 

Çin hikayesinin hepsi bu değil. Dünyadan gelen etkinin geçici olacağı düşüncesiyle Çin büyüme stratejisini hemen değiştirmedi. Büyüme kaybını sermaye birikimi- yatırım ile telafi etmeye girişti. Bu hamlenin başarılı olduğunu söylemek zor. Zira daralan talep karşısında sermaye birikimini destekleyerek yol alma isteği sonuçta Çin’de aşırı kapasite genişlemesi ve zamanla büyüyen bir atıl kapasite yarattı. Bu durumda zorunlu karşılıkların indirilmesi, mevduat faizinin düşürülmesi gibi talebi kışkırtacak önlemlerle iç talep desteklenmeye çalışıldı. Bu tür ekonomi politikası manevraları fazla bir işe yaramadığı gibi Çin ekonomisinde ciddi sorunlar olduğu izlenimi yarattı. İç talep daha durgun hale geldi, sermaye kaçışı başladı. 

Çin hikayesi bununla da bitmiyor. İhracata dayalı eski modelin defoları küresel krizle birlikte açığa çıktı. Süreçte yaratılan aşırı kapasite bunlardan birisi. İşçilik maliyetlerinin yükselmeye başlaması bir başka sorun. Bu sorunlar karşısında Çin’de siyasi otorite yumuşak bir süreçte ihracata dönük stratejiyi dönüştürmeye karar verdi. Ekonominin çekici gücü dışarıdan içeriye kaydırılacaktı. Sanayi üretimi hizmetlerle dengelenmeye çalışılacaktı. İhracat yerine iç tüketim ikame edilecekti. Kentleşme özendirilecekti. Finansal liberalleşme sağlanacaktı. Bunlar kolay ve ucuz dönüşümler değil. En önemli sorun da merkezden kaynak tahsisi yapan bir ekonomiyi liberalleştirip dışarıya açmakta ortaya çıkıyordu. Ortalama gelir düzeyi hala düşük olan ekonomiyi iç talep çekişli bir model bazında büyütmek sorunlar yaratıyordu. 

Bu koşullarda önemli bir sorun adayı ortaya çıktı. Bizim artık ezberlemiş olduğumuz üçlem (trilemma) meselesi Çin’in dünya hevesleri ve oynamak istediği büyük oyuna engel olmaya başladı gibi görünüyor. Malum sermaye hareketinin serbest olduğu ekonomilerde para ve döviz politikalarını aynı anda kullanıp, faizi ve döviz kurunu belirlemek mümkün olmuyor. İlla bu kontroller elde tutulacaksa, sermaye liberasyonundan vaz geçmek gerekiyor. Mesela, şimdilerde Çin’de başlayan döviz kaçışını sermaye hareketini kısıtlayarak yavaşlatmak mümkün. Rezerv erimesinin önüne de böyle geçilebilir. Ama bunu yapınca liberasyondan vazgeçmek, renminbiyi uluslararası rezerv para haline getirmek rüyasını da unutmak gerekiyor. Böyle kısıtlarla çevrilen bir ekonominin sermaye girişi açısından bütün cazibesini kaybedeceği de açık. Bu durumda da Çin’in bütün pırıltısı ortadan kalkar. Çin işinin yürümediği nokta da burası galiba.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018