Geçen hafta

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Hatırlarsanız yaz sonuna doğru genel bir söylem oluşmaya başladı. Dünya ekonomisi en sonunda krizden çıkmıştı. Bunun başını ABD çekiyordu. Bu iyi bir gelişmeydi. ABD kendisi büyürken dünya ekonomisi için de çekici bir motor işlevi görecekti. Öteki ülkeleri de peşine takıp, büyümelerine katkı sağlayacaktı. Böylece küresel sistem içine sürüklendiği kriz ve durgunluk illetinden kurtulacaktı. 

Aslında bu görüşleri doğrulayan bilgiler de geliyordu. ABD ekonomisine ilişkin veriler gittikçe olumluya dönmeye başladı. Bu özellikle büyüme açısından böyleydi. Bu veriler algıları da olumluya döndürdü. Algı kayması finans piyasalarına da yansıdı. Riskten kaçan aktörler daha fazla risk almaya yatkın hale geldiler. Finansal piyasalar da canlandı, mali varlık getirileri yükseldi. 

Bu iklim, daha da yoğunlaşarak, sürdü gitti. Arada ikaz niteliğinde gelişmeler de oluyordu ama artan risk iştahı bunları görmezden geldi. Örneğin, ABD’de başladığı söylenen yeni büyüme dinamiği öteki ülkelere doğru dengeli bir yayılma göstermiyordu. Bu bir riskti. Ekonomi dışı risklerde de yükselme ve yayılma eğilimi gözleniyordu. Jeopolitik riskler dediğimiz, çoğu da çatışmacı yönde hareket eden bu riskler dünyanın pek çok bölgesini aşırı riskli hale getiriyordu. Bu da dikkate alınmadı. 

Ekonomik açıdan da riskler vardı. Örneğin, mali piyasalarda oynaklığın (volatilite) yükseliyor olması böyle bir riskti. Bazı varlıklarda, özellikle gayrimenkulde, fiyat balonu oluştuğuna dair işaretler de böyle bir oluşumdu. Bu optikten bakınca başladığı düşünülen büyüme sürecinin sürdürülebilirliği kuşkulu hale geliyordu. 

Bütün bunlara sürüp giden olumlu hava geçtiğimiz hafta birden ters döndü. Mali piyasalar alt üst oldu. Aktörlerin risk iştahı hızla geriledi. Risk alma hevesi riskten kaçma davranışına döndü. Başlayan süreç kasılmalara ve likiditenin kurumasına yol açtı. Oynaklık tepe yaptı. Başlayan bu olumsuz esinti yaygın bir ‘yeni bir kriz’ korkusu yarattı. 

Geçen hafta adeta bir kriz provası gibi geçti anlayacağınız. Bu haftanın ilk adımları sanki fırtınanın geçtiği izlenimini veriyor. Hafta başı açılışında piyasalar biraz toparlanmış izlenimi veriyor. Oynaklıkta azalma var. Korku ve karamsarlık modu da yumuşuyor gibi. 

Geldi geçti, hiçbir şey olmadı demek mümkün değil kuşkusuz. Tersine, bu ani altüst olmanın nedenleri araştırılıyor şimdi. Tabiri mazur görürseniz, ‘her kafadan bir ses çıkıyor’ denilebilecek bir durum var ortada. Piyasaların aniden böylesine sert bir düzeltmenin içine kaymalarına dönük birçok neden sıralanıyor. 

Örneğin, spekülatif pozisyonlardan çıkıldığı ve bütün patırtının buradan kaynaklandığı söyleniyor. Özellikle Avrupa’nın daraltıcı sıkı politikalarda ısrar etmesinin sonuçta böyle bir düzeltmenin tetiğini çektiğini söyleyenler de var. Petrol fiyatlarındaki gerilemenin yarattığı sürecin de etkili olduğu görüşü ileri sürülüyor. Rivayet muhtelif anlayacağınız. Kendi adıma büyümeye dönük olumlu hava ve beklentinin tersine dönmesinin temel etken olduğunu ileri süren görüşün mevcutlar içinde en ikna edici açıklama olduğunu düşünüyorum. Büyüme beklentilerinin tersine dönmeye başlamasının bütün bu çözülme sürecinin tetiğini çektiği anlaşılıyor. 

Belki şöyle demek daha doğru olabilir. Özellikle büyük ekonomilerin krizden çıktığı, olumlu bir büyüme rayına oturdukları, sorunların artık aşıldığı yönündeki görüşlerin kamuoyuna biraz abartılı biçimde aktarıldığı kanısındayım. Bu anlaşılabilir bir durum olabilir. Kriz sürecinde harcama korkağı haline gelmiş olan insanlara güven verip, tekrar harcayan aktörler haline getirerek büyümeyi desteklemek hedefl enmiştir diye düşünülebilir. Ama bu sürecin başarılı olması için olumlu veri akışının uzun bir süre kesintisiz sürmesi gerekir. Bütün mekanizmayı ateşleyen büyüme söyleminin devam ettirilememesi halinde önce beklentilerin ardından da pozisyonların tersine döneceği açık. 
Geçtiğimiz haftaki gelişmelerin çıkış noktasında böyle bir dönüşün olduğunu düşünüyorum. Son haftalarda peş peşe gelen bazı açıklamalar büyüme masalını adeta ters yüz etti. Önce eylül ayının ortasında OECD, başta ABD, büyük ekonomiler için yaptığı büyüme tahminlerini düşürdü. Sonra IMF’nin yaptığı sonbahar tahminlerinde benzer bir indirim yapıldı. Bardağı taşıran damla da Alman ekonomisinin yavaşladığına, resesyona sürüklenebileceğine ilişkin söylemler oldu. 

Büyüme beklentisinin kaybedilmesi ufk u bir kez daha kararttı. Herkes bir yana kaçtı. Bence geçen hafta olanın özü budur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018