Hamzadere Havzası'nda ortak sorumluluklarımız

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

 

Ülkemizin Batı'sında,Meriç Irmağı kıyılarını ve Saros Körfezi'ni kuşatan üç şirin ilçemiz var: Keşan, İpsala ve Enez. Bu üç ilçe Hamzadere Barajı sahasında olduğu için Hamzadere Havzası diye adlandırılıyor. Tarımın ağırlıklı üretim alanı olduğu, gümrük kapasının bulunduğu, Saros'un turizm umutlarını yeşerttiği, özellikle gıda yatırımları konusunda beklentileri olan insanların yaşadığı bir yurt parçasından söz ediyoruz.

Hamzadere Havzası'nın sorunları ülkenin diğer yerlerindeki sorunlarından çok farklı değil. Hep aynı konulara odaklanılıyor: Envanter ve bilgi eksikliği gelecekle ilgili tutarlı projelerin geliştirilmesini engelliyor; bir strateji kavramına dayalı tutarlı gerekçeleriyle strateji tasarlanamıyor. Toprakların ıslahı, rekabet edebilir işletme oluşturabilmek için parçalı arazilerin toplulaştırılması,münavebe ile toprakların dinlendirilmesi,tohum ıslahı ve sürekli geliştirme,gübre ve ilaç kullanma bilinci gündemdeki sorunlar. Sulama yönetimi ve su maliyetleri, üretimde rekabet edebilir verimliliklere ulaşma, depolama sistemleri, ürün yapısına göre finansmana erişilebilirlik konusunda yapıların oluşturulması gibi daha bir dizi sorunun çözülmesini bekleyen uzun yol var. Pazarlama, tanıtım ve tutundurma,turizm potansiyelinin değerlendirilmesi, gümrük kapısından yararlanma,üniversitenin rehberliği,eğitim ihtiyacı her yerde olduğu gibi Hamzadere Havzası'nda da gündeminin ilk sıralarında yerini alıyorlar.

Net bilgi ihtiyacı

Hamzadere Havzası' nın bir numaralı sorunu net bilgi sahibi olmak. İçtenlikle sorulduğu zaman herkes Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) bilgilerinin bile yeterli olmadığını,hayatın hakikatini yansıtmadığını söylüyor. Dinamik bir envantere dayalı net bilgimiz yoksa, bilincin temel bileşeni olan çevremizi sezme ve anlamayı tam olarak gerçekleşmez. Dinamik bir envantere sahip değilsek,kendimizi tanıyamaz;aşırı ve noksan değerlendirmeler yaparak ya abartır ya da kendimizi vurmaya dönük öz güvensizlik batağına saplanırız. Hepsinden önemlisi, dinamik bir envanter,net bilgi yoksa kaynakları koordine edemez,belli alanlara odaklanarak enerjilerimizi etkin kullanamayız. Hamzadere Havzası net bilgi konusunu öncelikle çözmek zorundayız. Bölgede muhtarlar, ticaret ve sanayi odaları, belediyeler iş birliği yaparak bilgi sorununu çözebiliriz. Yerel kanaat önderlerinin bu konuda işbirliği yapmaları, bilgi sorununa birinci önceliği vermeleri bütün sorunların toplamından da önemlidir. TEPAV'a yaptırılan çalışmalar, daha önce resmi ve STK'ların çalışmaları ile birleştirilmeli, dinamik bir envanter oluşumu yörenin "ortak projesi" olarak hayata mutlaka taşınmalıdır ki söyleyecek sözümüzün ağırlığı olsun.

Kalkınmanın temel kurallarından biri, elimizin menzili altındaki kaynakları etkin ve verimli kullanmaktır. Elinini menzilinde kaynakları etkin kullanamayanlar,dışarıdan şu ya da bu yolla kaynak girse bile onu israf etmektedir. Bu açıdan bakıldığında " topraklarımız ve tarımsal üretim" elimizin menzilinde olan en önemli kaynağımızdır.
Hamzadere Havzası'nın topraklarıyla ilgili sorunların başlıcalarını şöyle toparlayabiliriz:

• Ülkemizin her yerinde olduğu gibi, Hamzadere Havzası'nda arazilerin küçük parçalara ayrılması verimli işletmeler kurmanın önündeki engeldir. Toprakları "hizmette birleştirmeyi" teşvik ederek rekabet edebilir ölçekte işletmelere dönüştürmeliyiz. Ülkelerin ve bölgelerin kendi yapısal ve ekonomik özellikleri, kültürel algıları, alışkanlıkları, toplumsal bilinç düzeyleri çözümlerin "kendine özgü" yapı, işlev ve kültürde olmasını gerektiriyor. Hazır formüller, masa başı oluşturulmuş yargılar yerine, sahada yapılan, insanların paylaşım ve katılımı ile oluşturdukları "kapsayıcı kurumsal yapılar" oluşturulması ile çözülürse uzun soluklu olabilir.

• Son dönemde görece büyük topraklara sahip olanların, küçük arazilerin sahipleri üzerinde baskı kurarak toprakları değerinin altında satın aldığı algısı yaygınlaşıyor. Bu algının önüne geçilmesi için başarılı olamayan toplulaştırmaya alternatif olarak "hizmette birleşmeleri ciddi biçimde destekleyen" bir "tarımsal destekleme stratejisi" oluşturulmak gerekiyor. Toprakların işleyen ve geçimini toprağa bağlamamış olanların elinde tutulması mülkiyet birleştirmelerini zorluyor. Üç yüzyılda oluşun mülkiyet parçalanmasının yasayla hemen çözmeyi beklemek de yanlış olur. İnsan aklı çözüm bulmak için vardır; yöre insanı ile uygun yöntemlerle tartışılırsa, çözümü kendileri üretecektir.
Toprakların işlenmesinde "lazerleme" diye tanımlanan,su dengesini kuran işlemler yaygınlaşmıştır. Tarımsal araç-gereç bakımından İtalya düzeyinde olduğumuzu söylen çiftçilerimiz yaygındır. Bu olumlu gelişmeye başka boyutlar eklemek gerekiyor:Örneğin, toprağın dinlendirilmesi, analiz edilerek zenginleştirilmesi konusunda "ortak plan" yaparak, siyasi irade ve kolektif kaynak yönlendiren sorumlulara ciddi projeler ve tutarlı fizibilite çalışmaları ile gitmek gerekiyor. Toprağını bir yıl dinlendirme sabrı olmayanların,toprağın yüzyılını tehlike altına attıklarını öğrenmesi, bilmesi ve anlaması gerekiyor. Toprakların zenginleşmesi ve sürdürülebilir üretimin güven altına alınması merkez düşüncesini "kitle bilinci" haline getirmeliyiz.

Yöredeki kanaat önderleri "ilaçlama ve gübreleme" konusunda yaygın bir bilinçlenme olmadığı kanısını taşıyor. Bilindiği gibi,akıllı,bağlantılı üretim tarımsal alanda hızla yaygınlaşıyor. Tarlaları sensörlerle donatarak sürme, ekme, gübreleme,ilaçlama zamanlarını belirlemede bilimsel ve teknolojik gelişmeni ileri teknolojik araç-gereçlerinden yararlanılıyor. Bu konuların, fizibilite çalışmaları yapılarak, nasıl realize edileceği net verilere dayandırılmalıdır.
• Arazilerin 6-7 bin TL/dönüm fiyatına satıldığı,yıllık kiralamanın 350-500 TL/dönüm düzeyine çıktığını dikkate alarak, yörede çeltik yetiştiriciliğinin temel girdileri analiz edilmelidir."Mehmet'in çıkarları ile memleketin çıkarları her zaman örtüşmez" .Kısa dönemli yararlara saplanarak; fındık ve çayda yapılan yanlışlar çeltik üretiminde tekrarlanırsa ülkeye yazık etmiş oluruz. Toprakların dinlendirilmesi, analizi, işlenmesi, sulama, gübreleme,ilaçlama sistemle ile sürdürebilirlik arasında dengelerin gözetilmesi gerekiyor. Bir yıl sonraki geliri düşünen,ama gelecek nesli düşünmeyen anlayışın esiri olursak yazık etmiş oluruz.

Tohum ıslahı hala gündemde

"Osmancık 97" adıyla ıslah edilen tohumdan iyi sonuçlar alındığı halde, fikr-i takip yapılması nedeniyle dirençlerini yitirdiği yaygın bir kanı. Hastalıklara yakalanma ve verim düşmesi nedeniyle İtalya'dan tohum ithalatı eğilimi güç kazanıyor. Bu gibi sorunların ortak değerler,ortak irade,ortak yararlar,ortak projeler ve ortak kurumlarla çözülmesi,aynı zamanda gelişmişliğin de göstergesidir. Böylesi önemli konularda "işbirliği" yapamıyorsak, hangi konuda yapabiliriz?

Yöre insanından edindiğimiz bilgilere göre tohumun tonu 3 bin 500 liradır. Dönüm başına 25 kg düzeyinde tohum gerekmektedir.

Çiftçimiz tohumun tarımsal üretimin verimini artıran önemli bir girdi olduğun bilincindedir. Bu nedenle tohum ıslahı ve verimlilik konusunun bölge toprak,iklim ve sulama olanaklarını dikkate alan bütünselliği gözeten araştırmaların sürekli yapılması gerekiyor.

Dönüm başına 50 lira ile 130 lira arasında ilaçlama gideri hesaplaması yapılıyor. İlaç konusunda satıcı firmaların etkisi dile getiriliyor. Uygulamacıların verdiği bilgiler birbiriyle çelişiyor. Bu durum,yöre açısından savunulabilir bir tutum olmamalı, olamamalı.

Yörede makine ile üretim yapılması nedeniyle iş gücü maliyetleri konusunda yaygın bir yakınma yok.
Hamzadere Havzası kanaat önderleri, "monokültür üretimin" avantajları kadar sakıncılarının da farkında bu nedenle "meyvecilik" ve "hayvancılık" gibi farklı alanlar kadar, çeltik ekiminde de ürün desenini farklılaştıracak arayışları hızlandırmak istiyor. Tek ürüne bağlı gelir, tütünde,pamukta, çeltikle olduğu gibi, bir başka sakınca daha yaratıyor. Çiftçi yılda bir kez aldığı parayı yönetmesini bilemediği için borçlanıyor. Biga yöresinde hayvancılıktan pirinç üretimine geçişte gözlenen bu olgu Hamzadere Havzası için de geçerli. Finans sistemi ve bankalar bu kültürel olguya çözüm bulacak yerel karakterli çözümler üretebilir; üretmelidir.

Havzada hububat üretimi yapan çiftçi de buğday tohumundaki çeşitlilikten yakınıyor; sınırlı sayıda uygun tohumlara geçişin uygun olacağını ileri sürüyor. Bu ülkede hala bugün "buğday tohumu" sorumuz varsa; bu başlı başına hepimizin ortak ayıbı olmaz mı?

Çeltik ve sulama sistemi

Hamzadere Havzası'nın ağırlıklı üretimi çeltik bol su isteyen bir ürün. Hamzadere Barajı ve Çakmak Barajı'nın su biriktirmesinin sulamaya dönüştürülmesi için "sulama yönetimi" şimdiden yöre halkının gündemine taşınmalı, katılımı sağlanmalı ve eğitimler sürekli yapılmalıdır. Sulama Birliği yöneticileriyle görüşme yaptığımız üreticilerini anlatımlarında çelişkiler var. Bilgilendirme eksikliği, birbirlerini anlamada araya haklı haksız gürültülerin girdiği çok net.

Yöredeki siyasi irade, bürokrasi ve STK'ların ortak çalıştayda sorunları ele alarak, yasal dayanakları, fiziki altyapıyı, yönetim ilkelerini ve uygulamalarda başarılı ve başarısız yanları paylaşırlarsa yararlı olacaktır. Ayrıca sulama sisteminin işleyişi ve yönetimine ilişkin çok açık ilkelerin belirlenmesi, kuralların saptanması ve düzenlemelerin yapılması yanlış anlama ve anlatımların önüne geçilmesi gerekiyor. Sorunları ortaklaşa çözmenin, işbirliği bilincini geliştirmenin en etkin aracı "şeffaflıktır".

Eli taşın altında olanların dünya ortalamasının üzerinde bir verimlilik düzeyine eşildiğini belirtmeleri sevindiricidir. Verimlilikte sürdürebilirliği güven altına almanın önemlerinin alınması, ödünsüz gözetim ve denetimi, öngörme ve önlem alma disiplinini birlikte hareket geçirmeyi gerektirdiğini de unutmayalım. Verimlilik açısından bakıldığında önerilerimizi şöyle sıralamak isteriz:

• Dünya çeltik üretimindeki gelişmeleri aktaran en önemli periyodik yayınlarda abone olunmalı,önemli olan haber ve yorumlar özetlenerek elektronik ortamda üreticilerle paylaşılmalı.Bilgiler sürekli güncellenmelidir ki insanlar nasıl bir rekabet ortamına doğru sürüklendiğinin farkına varsın.
• Sektörün bir entelektüele ihtiyacı var. Türkiye çeltik üretiminin yüzde 25' ini ürettiğini ileri süren bir havzada, dil bilen, fikri-i takip alışkanlığı olan, dünyayı ve ülkeyi sahada araştıran,yazdıklarını kitlelerin bir "rasyonel otorite" olarak değerlendirdiği insanlar yetiştirmesinin büyük bir kazanç olduğu üzerinde kafa yormalıyız. Çağımızın çok değerli varlığı olan bilgiye bedel ödemesini öğrenmeden sağlıklı bir gelişme yaratabilmemiz imkansızdır.
• Arazi bakımı, mevcut durumda aksaklıklar,geleceğe yönelik olası tehditler mutlaka üreticilerle tartışılarak,günlük sohbetlerin parçası haline getirilmeli ve toplumsal bilinç düzeyi yükseltilmelidir.
• İlaçlama ve gübreleme konusunda satıcı firmaların koşullandırmasını aşan, gerçek ihtiyaçları yanıtlayan bir anlayışa erişilmesi gerekiyor. Eğer devlet,üretici, üniversiteler ve STK'lar güçlü işbirliklerini sürdürebilir kılarsa,yanlış yönlendirmeler en aza inebilir.
• Yeni teknik araç-gereçlerle iklim koşullarının sürekli izlenmesi, kayıtların tutulması, "alışkanlıkla iş yapmanın analizle iş yapmaya taşınması" çalışmaları hemen başlatılmalıdır. Ekoloji ile evrim arasında tutarlı dengeler kurmanın yol ve yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak, rekabet gücünü artıran verimliliklere ulaşmanın ilk adımıdır.
• İklim koşullarından tarla işlenmesine, ilaçlamadan gübrelemeye, hasattan kurutmaya,depolamadan pazarlamaya değer yaratma zincirinin bütün halkalarını iyi bilmeliyiz, değer yaratma zincirinin dışına düşen eğilimlerden uzak durmalıyız ki, geleceği güven altına alabilelim.

Depolama deyip geçmeyelim

Çeltik gibi kurutulunca dayanma ömrü olan bir üründe lisansız ve lisanslı depolama sistemi, ürünün yapısal ve ekonomik özelliklerine göre finansmana erişebilirlik birlikte ele alınmalıdır. Bu konuda İtalya ve İspanya örneklerindeki uygulamalar ayrıntılarıyla incelenmelidir. Rutubet, kalite ve randıman konusunda standartlara ulaşmak gerekiyor. "Yerinde Emanet Sistemi" değerlendirilerek, yapıya,işleve ve kültüre aykırı yanları varsa düzeltilmeli, kapsayıcı ve işleyen kurumlar yaratılmasına çaba gösterilmelidir.

Sağlıklı üretim,sağlıklı hasat,sağlıklı kurutma,sağlıklı depolama ve sağlıklı lojistik imkanlarını bir bütün olarak ele almazsak,israfın batağından kurtulamayız. Eğer sağlıklı fiziki altyapılar oluşturamazsak, pazarlama ve satış konularında eksiklerimizi tamamlayamaz,fırsatları değerlendiremez,yakınmalardan kurtulamayız.

İyi bir altyapımız, standarda uygun ürünümüz yoksa,marka ve imaj oluşturamaz, tanıtım ve tutundurma ihtiyacımızı karşılayamayız. Hindistan ve Portekiz'den gelen kalitesiz ürünlerin tağşiş ettiği ürünlerimizi insanımıza yedirmek gibi bir açmaza düşmemeliyiz,sistem kapasitesi ve yurttaş sorumluluğu ile haksız uygulamaların fırsat kapılarını kapatmalıyız. Çiftçi Birliklerini işletemezsek, özgül ağırlığımız olmaz, taleplerimiz yeteri kadar dikkate alınmaz. Çifti Birliklerinde neden etkili olamadığımız da kendimize sormalı, suçu başkalarında arama kolaycılığını tercih etmemeliyiz.

Gümrük kapısının değerlendirilmesi

Ipsala Gümrük Kapası' ndan her yıl iki milyona yakın insan geçtiği halde,bunun İpsala ekonomisi katkısı son derece sınırlı. Bu potansiyeli değerlendirmek için, kapı girişinde yerel ürünlerini sunan dükkanların,yöre yemeklerini sunan lokanta hizmetlerinin, özel Balkan salatalarının, çekici balık türlerinin sunulduğu hizmetler üretmek gerekir.
Saroz körfezi ve turizminin canlanması Hamzadere Havzası'nda değer katması için yapılacaklar da çok net: Önce,1/25.000 ve 1/5000'lık planlar hızla yapılmalıdır. Bu planın yapılması için yöredeki güç odakları işbirliği içinde olmalıdır.

Körfezde çirkin,yaşam tadı ve zevki olmayan yapılaşmaya izin verilmemelidir; yerel örgütler plansızlığın karşısında diri durmalıdır.

Bir başka adım, Saros Körfezi'nin deniz,kum, dalma imkanları yanında Trakya bütününde diğer kültürel potansiyeller saptanarak turizm operatörlerinin ilgisine sunulmalıdır.

Endüstri kuruluşları ve istihdam yaratma için Hamzadere Havzası'na özgü İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri oluşturulmalıdır. Örneğin, Gıda OSB' si ilk girişim olmalı. Bu bölge eki yaratacak destekleme sistemleriyle beslenmelidir. Yöreyi zenginleştirecek teşvikleri,yeterli zamanda sağlama güveni yaratılırsa dışarıdan yatırımcı gelecektir.

Üniversiteyi,Ar-Ge'nın, tasarımın,marka oluşturmanın ve inovasyonun merkezi yapmalıyız. Potansiyele sahip olan üniversitemizde proje-odaklı ortak çalışmalar kritik eşiğindeyiz. Üniversite birikimlerini ticari değere dönüştürecek proje-odaklı çalışmalar, fizibiliteye dayalı önerilere hızla geçilmelidir.

Yadırgamayın

Bu yazıda "- melidir, -malıdır" diye biten cümleleri yadırgayanlar olmuştur. Söylediklerimizi," Bizim dışımızdakiler yapsın, biz seyirci olalım" anlamında söylemiyoruz. Hamzadere Havzası çağırdı, kendilerini dinledik,bildiklerimizi paylaştık; daha da paylaşmaya hazırız.

Yapılan toplantılarda heyecanlanan, içimizde "iş yapma güdüsü" yaratan duyguları toplantı sonrasında unutan tavrı değiştirelim.

Ekonominin aktörleri; siyasi irade, bürokrasi, STK'lar ve girişimcilerdir. Medya mensupları da bu sorumluluğun dışında değildir. Hamzadere Havzası'nda birbirini tamamlayan çalışmaları birlikte yapmalıyız: Önce envanter...Sonra çeltik çalıştayı, çeltikle ilgili somut çözüm önerilerini bir strateji konsepti bağlamında net bir fizibiliteye dönüştürme...Sonra Turizm ve Hayvancılıkla ilgili projelerin fizibilite raporlarının sunulması, "yatırım rehberliği" için gerekli bilgilere herkesin erişebilirliğini sağlamak. Ne kadar uçuk olursa olsun, ticari yapılabilirliği olabilecek projelerin fizibilitelerini hazırlayarak kendimizi geleceğe hazırlamalıyız. OSB konusunda gerçekçi taleplerle yetkililer huzuruna çıkmalıyız.

Hamzadere Havzası'nda iş birliği ve güç birliği ruhunu somut maddi ve kültürel zenginliklere dönüştürmeli,ülkenin her yerinde "rol modeli" olacak bir örnek yaratmalıyız.

İnsanı diğer canlılardan ayıran önemli özelliği  "geri-bildirim metodunu" geliştirmiş olmasıdır. İpsala'da yaptığımız bir günlük çalışma bana göre bir "umut kıvılcımıdır" ama oturduğumuz masanın üstünde kalmamalıdır.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar