TOBB Başkanına Açık Mektup

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Sayın Başkan,

Koç Üniversitesi yayınlarının dilimize kazandırdığı, James C. Scott’un “İlk Devletlerin Derin Tarihi/Tahıla Karşı” kitabının derinliklerine doğru ilerlerken zihnime bir soru takıldı: Organik enerjinin yarattığı geçim örgütlenmesi ve fosil yakıtları kullanan motorların kol gücünün uzantısı olan etkilerinin geçim örgütlenmesi birikimlerine sahibiz. Şimdi zihin gücünün uzantısı olan yarı iletken teknolojinin oluşturduğu yeni geçim koşullarına geçiş sürecindeyiz; geleceği nasıl inşa edeceğimiz hakkında birikimlerimiz yeterli değil. Bu son oluşumda treni kaçırmamak için hep birlikte harekete geçmeliyiz.

Üç eğilimi dikkate almalıyız

Michael G. Jacobidies gibi birçok yönetim bilimcisinin altını çizdikleri, baskın hale gelen üç eğilimin yarattığı fırsat ve tehlikeler karşısında sorumluluklarımız üzerinde düşündüklerimi paylaşmak isterim:

- Birinci eğilim, teknolojinin oluşturduğu bağlantı potansiyellerinin yarattığı fırsat ve tehditlerdir. Bir önceki aşamanın geçim örgütlenmesi, yeni platform yapılarını öne çıkaran bağlantı potansiyelleri nedeniyle köklü biçimde değişiyor. Müşterilerin taleplerini tek başına karşılayan şirketlerin önündeki engeller hızla aşılıyor. Dönüştürme ve işlem maliyetlerinin oluşumu, dikey ve yatay örgütlenme yapıları, işlevleri ve kültürü farklılaştırıyor.

- İkinci eğilim, bağlantı, iletişim ve işbirliği potansiyelleri, ürün ve hizmetlerin homojenleşmesini hızlandırıyor. Ürün bileşenlerindeki yeniliklerin hızlanması, çok farklı kombinasyonlar yapabilmeyi kolaylaştırıyor; ürünlerin kişiselleşmesine yardımcı oluyor.

- Üçüncüsü, müşterilere hizmet verme biçimleri değişiyor. Müşterilerin ihtiyaç, istek ve eğilimlerini daha nesnel izleme ve değerlendirme alanı genişliyor. Çok katmanlı hizmet sunumları yapılabiliyor; yeni kurumsal yapıların ölçekleri ve etkileşimi farklılaşıyor.
Üç eğilim, bir önceki üretim yapısını yönetirken geçerli olan zihni model varsayımlarını da köklü biçimde değiştiriyor. Varsayımlardaki değişmeleri yakından gözlemeyen, zihni modeline yeni varsayımlar eklemeyen iş yerleri yönetimleri ciddi sorunlarla yüzleşmek zorunda kalıyor.
Denebilir ki, eğilimlerin gözlenmesi, olası etkilerinin öngörülmesi öncelikle iş yöneticilerinin sorumluluğudur. Doğrudur; öncelikle iş insanlarının sorumluluğu vardır, ama bütünüyle toplumun seçkin azınlıkları da en az iş insanları kadar sorumludur.

İhtisas medyasının talebi

Bazılarının “aşırı değerlendirme” diye eleştirebileceği bir gözlemimi paylaşmak istiyorum: Ülkemizde 1980’lı yılların başlarında küçük ve orta ölçek iş yerleriyle yoğun biçimde ilgilenmeye başladığımızda, “ne üretsen satıyor; üret de ne üretirsen üret” anlayışı egemendi. Kimsenin, maliyet ve fiyat derdi yoktu. “Maliyet+kâr=fiyat” uygulaması yapılabiliyordu. Arz eksikliği vardı; korumalar en üst düzeylerdeydi. Dışa ve dünyaya açılış süreci, birçok iş yöneticisini şaşkına çevirdi…

Çok sancılı bir süreçten geçildi; geçmiş dönemin bütün sorunlarını ayıklayabildiğimiz bir aşamaya da geçilemedi. Hâlâ bugün, devletin elinde Musa’nın sihirli asası olduğuna inanmış olanlarımız var. Özellikle tarımsal üretimde “destek taleplerini” açıklayan gerekçeleri yakından izlemek bu iddianın gerçekliğini kanıtlar. Sanayi alanında da, yatırım yapılırken, küresel rekabet odağından bakan bir değerlendirme yerine, teşvik sistemine dayalı yatırım anlayışını geride bırakabilmiş değiliz. Değiliz, ama yukarıda altı çizilen üç eğilimin de yeni bir üretim aşamasına geçildiğinin kanıtı olduğunu da biliyoruz. Eğer geçiş sürecini ve uyumu düzgün yönetemezsek, toplum olarak kaybedenler kervanına katılırız.

Geçmişte, dışa ve dünyaya dönük yeni üretim ve ticaret yapılanmasının zorladığı nicelik ve nitelik değişmeleri ihtisas medyasının da önünü açtı. Zaruretler maharet yarattı; ihtisas medyasının ekonomiye odaklanmasının da talebini uyardı. Bugün de, yeni bir üretim ve ticaret yapısı oluşuyor; üretim sürecinin bütün aşamalarında yapı, işlev ve kültür değişmeleri oluyor. Tam da bu noktada, ihtisas medyasının yeni teknolojik oluşumların bileşenlerini, ekosistem ihtiyaçlarını, rekabet koşullarını anlatması hayati öneme sahip.

Çalıştay düzenlenmeli

Özellikle makro ve mikroekonomi üzerine yazanların, iş dünyası insanlarının, siyasi irade temsilcilerinin, sivil inisiyatiflerin katılacağı bir çalıştay yapılmasının tam zamanı. Ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar ve onların üst kuruluşu olan TOBB bir çalıştay düzenleyerek, ihtisas medyasının odaklanması gereken hususları sorgulayan, farkındalığı artırarak kaynak tahsisinde verimlilik düzeyini yükselten yol ve yöntemler üzerinde bir uzlaşı sağlamayı amaçlayan çalıştay düzenlemesi yararlı sonuçlar üretebilir.

Çalıştayda, dünya genelindeki genel eğilimleri, eğilimlerin üretimde değer yaratma zincirine olası etkileri konusunda “tebliğler” hazırlanarak; yazılı metinler üzerinden sorgulama yapılmadır. Böylesi bir çalışma, hem ülkenin geçmiş “birikimini” açığa çıkacaktır; hem de “alan körlüğü” içinde olanlarımızın kendilerini sorgulama fırsatı yaratacaktır. Böylesi bir çalışmada ihtisas medyası, bilginin yeniden üretiminde bir bakış açısı ayarlaması yapabileceği gibi, medya ile iş dünyası ilişkileri için doğru yol ve yöntem arayışlarına da ışık tutulabilecektir.
Dünya genelindeki gelişmeleri net olarak okuyabilmek için bir çalıştay yapılması düşüncesini ciddiye alacağınızı umut ediyorum…

Saygılarımla.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar