İyi bir marka mısınız?

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

Önemli olan ne?

Park yerindeki lüks arabanın yanındaki boş yere arabamla girdim. Lüks arabanın içindeki adam sanki benim gelişimi bekliyormuş gibi arabadan çıktı. Ama baktım bir başka araba daha parka gelmişti. Onun içinden de bir kadın çıktı, adama katıldı. Yürüme yoluna yöneldiler. Ben de arabadan inip yola doğru yürürken biraz çarpık park ettiğimi fark ettim. Tekrar arabaya binip duruşumu düzelttim. Sonra arabadan inip yürüme yoluna yöneldim.

Biraz önce yürüme yoluna çıkan kadın ve erkekle göz göze geldik. Yanlarından geçerken “Günaydın” dedim. Biraz da takılmak istedim: “ Baktım arabamı çarpık park etmişim. Böyle güzel bir markanın yanına çarpık park etmek yakışmaz diye düşünüp, düzelttim” dedim. Kadın güldü “Arabanın markası önemli değil. Önemli olan, içindeki kişinin markası” dedi.

Araba ve sürücüsü

Kadına hak verdim. Gerçekten de önemli olan, kişinin markası, modelidir. Buna yaşamın her boyutunda tanık oluruz. Yazımızın ilhamı, arabadan kaynaklandı; oradan devam edeyim. Bakıyorsunuz kişinin teknoloji harikası, son derece lüks, son model bir arabası var. Ama tutum ve davranışı, bir mağara devri kişisi kadar ilkel; modeli o kadar eski. Trafiğe çıkıyor, ne kural dinliyor, ne de kimsenin hakkına saygı gösteriyor. Örneğin, “Sollamayı zevk edindim; sağda neş’e ne arar” mantığı ile oto yolda herkesi tehlikeye atarak slalom yapıyor. “Önündeki araba ile güvenilir bir fren mesafesi olması gerekir” ilkesini hiç düşünmüyor. Egzoz kokusunu ciğerlerine taze taze çekmek istercesine öndeki arabaya kıl payı yaklaşıyor. Emniyet şeridinin kendisi için yapıldığını sanıyor; “Yakalanırsak, ne ise cezası öderiz” diyor; yasalara saygı duymuyor. Engelliler için ayrılmış park yerine, sanki orası zihin engelliler için yapılmış gibi, park ediyor.

Makam ve makam sahibi

“Araba ve içindeki kişinin markası” analojisini, “koltuk ve oturan kişinin markası” durumu için de genişletebiliriz. Profesyonel iş yaşamımda, markası-modeli, oturduğu koltukla bağdaşmayan çok örnek görmüşümdür. Bakarsınız kişi, kuruluşta çok önemli bir pozisyondadır. Ama o koltuğa oturacak kişide bulunması gereken becerilerin çoğundan yoksundur.  Kafa yapısı, birkaç yüzyıl öncesinin modelidir. Vizyonu, dardır. Olaylar arasındaki ilişkilere bütünsel olarak bakamaz. Koltuğun gerektirdiği teknik beceriler yönünden çok zayıftır. Ve insani boyutta ise tam bir enkazdır. İnsanlık, bedenini terk etmiştir. Şefkat duygusu dumura uğramıştır. “Kalıbının adamı” değildir. Kalıbına bakarak “delikanlı” zannedersiniz. Ama, zoru görünce kıvırır. İşine gelmeyen bir şey olunca söylediğini inkâr eder. Utanma duvarını aşmıştır. Çıkarı için kolayca yalan söyler. Markasının düşüklüğünü, saldırganlığı ile kapatmaya çalışır. Kurumuna ve çevresine zarar verir.

Bazen koltukta oturan kişinin markası-modeli, sizi olumlu yönde de şaşırtabilir. Bakarsınız, kuruluşun en alt kademesinde çalışan bir kişidir. Ama işgal ettiği pozisyonun çok ötesinde bir niteliğe sahiptir. Vizyonu geniştir. Teknik bilgisi, görev tanımının ötesindedir. Davranışları ile çevresinde olağanüstü saygı uyandırır. 

Organizasyonlara bu marka-model analojisi ile baktığımızda, çok geçerli olan bir ilkeden söz edebiliriz. Bir organizasyonun marka-modeli, tepesindeki kişinin marka-modeli ile yukardan sınırlıdır.

Organizasyonlar, yukarıdan aşağıya doğru örülür. Tepedeki kişinin marka-modeli düşük ise, alttakilerin marka-modeli bunun üstünde olamaz. Eğer böyle istisnalar çıkarsa, markası düşük yönetici bu kişileri ezer, yükseltmez.

Sonuç

Önemli olan kişinin markası-modelidir. Kişinin değeri, üstündeki giysileri, takıları, bindiği araba, aldığı diplomalar, oturduğu makam, yaşadığı ev ile ölçülmez. Çevrenize bakın, kurumunuzdaki kişilerin markası-modeli nedir? Sizi, markası-modeli düşük yöneticiler mi yönetiyor?  Şimdi çuvaldızı kendinize batırınız; kendinizi değerlendiriniz. İyi bir marka mısınız?

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019