Döviz açığı bazıları için hiç sorun değil, alım garantisi veren kamu sağ olsun!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Finansal kesim dışında kalan firmaların, yani reel sektörün dövizdeki açık pozisyonu ekim ayında 212.6 milyar dolar düzeyinde oluştu. Bir önceki aya göre 373 milyon dolarlık bir azalma var. Bu rakamlar toplamı gösteriyor. Bir yıldan kısa vadeli olan döviz pozisyonu ise uzun süre pozitif seyrettikten sonra eylülde negatif 1.1 milyar olmuştu. Kısa vadeli açık pozisyon büyümeye devam etti ve ekimde 1.4 milyar doları aştı.

Reel sektör bu açık pozisyonu “normal koşullarda” gayet rahat döndürebilecek durumda. Ama içinde bulunduğumuz koşullara “normal” demek mümkün mü. Tabii ki hızlı kur artışından söz ediyoruz. Kurdaki her artış, yaklaşık 213 milyar dolar düzeyindeki açık pozisyonun ödenmesi sırasında firmalara daha fazla yük bindiriyor.

Ama hepsine değil

Ama bu yük tüm açık pozisyon taşıyan firmalara aynı şekilde dağılmıyor. Bir kere döviz kazananlar var, onlar için çok büyük bir sorundan söz edilemez. Çok az döviz kazananlar ise kara kara ne yapabileceklerini düşünüyorlar.

Yıllar önce daha çok bakkal dükkanlarının duvarlarını süsleyen bir resim vardı. Veresiye satan ve peşin satan iki esnafın yer aldığı resim.

İşte pek döviz kazancı olmadığı halde döviz kredisi kullanıp kur arttığı için ne yapacağını bilemez halde düşünenler biraz veresiye satanları andırıyor. Peşin satanlar mı, onlar daha ellerinde olmayanı, üretmediklerini, hizmete sunmadıklarını satmış olmanın rahatlığı içindeler.

Yap-işlet-devret garantisi

Henüz elde olmayan, yani üretilmeyen veya bir başka ifadeyle hizmete sunulmadan satılan... Ne mi demek istiyoruz, Merkez Bankası’nın geçen yıl kasımda yayınladığı son finansal istikrar raporunda bu konuya dikkat çekilirken bakın ne deniliyor:

“Çin hariç gelişen piyasalar ortalamasına göre Türkiye’de firma borçluluğu daha yüksek oranda artmıştır. Bu gelişmede bilhassa son yıllardaki kamu-özel sektör işbirliği (KÖİ) projelerinin (enerji santralleri, havalimanları, şehir hastaneleri vb.) önemli bir katkısı olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim Türkiye gelişen piyasa ekonomileri içinde GSYH’sine oranla en çok KÖİ yatırımı yapan ülkelerden biridir.” Bundan sonraki ifadelere dikkat:

“Bu projelerin önemli bir kısmı reel sektör riski olmasına rağmen, üstlenici firmalara kamu kesiminin dövize endeksli fiyatlar üzerinden hizmet satın alma garantisi vermesi ve genel olarak ürün fiyatlamasının döviz üzerinden yapılması, finansal risklere karşı şirketlere koruma sağlamaktadır. Bu yatırımlara bağlı alınan borçların zaman içerisinde ödenmesi reel sektör borçluluğunu aşağı çeken bir unsur olacaktır.”

İşte bu kadar! Demek ki neymiş, kur artmış, tırmanmış gitmiş; bu durum devlete hizmet satma garantisiyle döviz kredisini kullanan firmaların umurunda değilmiş! Onlar, “geçenden bir, geçmeyenden iki” mantığıyla paralarını almaya devam edeceklermiş.

Bakın burada da düşünmesi gerekenler yine gariban firmalar. Yanılıp döviz kredisi kullanan KOBİ’ler, yani küçükler...

Borcun yüzde 75’i 1114 firmanın
Merkez Bankası’nın finansal istikrar raporunda yabancı para kredi borcu bulunan firma sayısının yaklaşık 27 bin olduğu belirtiliyor. Raporda, toplam borcun yüzde 75’inin, 100 milyon lira üstü yabancı para borca sahip 1114 firmaya ait olduğu ifade ediliyor. Bu firmaların kullandığı tüm yabancı para kredilerin ağırlıklı ortalama vadesinin 7 yılın üstünde olduğuna dikkat çekilen raporda daha sonra şu görüşlere yer veriliyor:

“Ayrıca toplam yabancı para kredilerinin yüzde 20’sini oluşturan en yüksek montanlarda yabancı para kredi kullanan 30 firma incelendiğinde yatırımların daha çok enerji, havalimanı, otoyol, şehir hastanesi ve telekomünikasyon gibi kamu-özel işbirliği projeleri ile yüksek ihracata sahip otomotiv ve metal sanayi gibi sektörlerde toplandığı gözlenmektedir.”
Bu durumun firmaları kur şoklarına karşı koruduğunun altı bir kez daha çizilerek şöyle devam ediliyor:

“Altyapı yatırımlarında büyük oranda devlet hizmet satın alma garantisinin bulunması ve ihracat yoğun sektörlerin döviz riskine karşı korumaya sahip olması, oluşabilecek talep ve kur şoklarına karşı firmalara ek direnç sağlamaktadır.”

21 bin firmanın borcu 10 milyonun altında
Merkez Bankası’nın finansal istikrar raporunda yer alan Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi kaynaklı verilere göre, yabancı para kredi borcu bulunan firma sayısı 26 bin 562. Ancak bu borcun çok büyük bir bölümü her birinin borcu 100 milyon liranın üstünde bulunan firmalara ait.

Bankalar Birliği verilerine göre yabancı para cinsi kredilerin tutara göre firma sayısı itibariyle dağılımı şöyle:

“2741 firmanın 100 bin liranın altında, 8362 firmanın 100 bin lira ile 1 milyon lira arasında, 7335 firmanın 1 milyon lira ile 5 milyon lira arasında, 2341 firmanın 5 milyon lira ile 10 milyon lira arasında, 3833 firmanın 10 milyon lira ile 50 milyon lira arasında, 836 firmanın 50 milyon lira ile 100 milyon lira arasında, 1009 firmanın 100 milyon lira ile 1 milyar lira arasında, 105 firmanın ise 1 milyar liranın üstünde borcu bulunuyor.”

İşte borcu 10 milyon liranın altındaki yaklaşık 21 bin firmanın toplam borçtaki payı yüzde 5 dolayında. Kalan yaklaşık 6 bin firmanın payı ise yüzde 95’e ulaşıyor.

Dünya Bankası’ndan al haberi!

Türkiye altyapı yatırımlarına ne kadar yatırım yapıyor, ne kadar kamu-özel işbirliği projesiyle yatırım gerçekleştiriyor, bunlar için Dünya Bankası kayıtlarına başvurmak olur mu, oluyor; oluyor çünkü öyle anlaşılıyor ki bu konuda bizde sağlıklı kaynak yok.

Merkez Bankası’nın finansal istikrar raporuna dönelim yeniden:

Kamu-özel işbirliği projeleri kapsamında reel sektör firmaları Türkiye’de altyapı ve şehir hastaneleri projelerine yatırım yapmaktadır. Genel olarak yap-işlet-devret ve benzeri modeller esas alınarak yapılan bu yatırımların toplam miktarı Dünya Bankası ve Sağlık Bakanlığı verilerine göre son on yılda 140 milyar dolara ulaşmıştır. İşletme sürelerinin oldukça uzun olduğu (sektör farklılıklarına göre ortalama 10 ile 49 yıl arası) KÖİ projeleri genellikle çok uzun vadeli (10-15 yıl arası) yabancı para kredilerle finanse edilmektedir. Projelerin bilhassa inşaat aşamasında gelir üretmemesi sebebiyle sektör yapısına göre ödemelerin ilk 1-5 yıl arası ertelendiği göz önünde bulundurulduğunda son on yılda yapılan yatırımlar için kullandırılan kredilerin geri ödemelerinin devam ettiği değerlendirilmektedir. Dolayısıyla ilgili projelerin reel sektör yabancı para borç bakiyesine önemli bir etkisinin olduğu ortaya çıkmaktadır. Nitekim yabancı para açık pozisyonunun 2006 sonrasındaki keskin artış eğilimine benzer olarak altyapı yatırımlarında da güçlü bir artış kaydedilmiştir.”

Raporda, “Dünya Bankası verilerine göre Türkiye’de 2006 ve sonrasında 130.4 milyar dolar değerinde 197 altyapı projesi yapılmış veya yapımı devam etmektedir” deniliyor.

Yani Türkiye’deki altyapı yatırımlarının tutarını Dünya Bankası’ndan öğreniyoruz. Dünya Bankası toplam rakamı verip bırakacak değil ya, detayını da vermiş neyse ki, aktaralım.

2006 yılından bu yana Türkiye 51.1 milyar dolarlık elektrik, 42.1 milyar dolarlık havalimanı, 33.6 milyar dolarlık otoyol, 3.4 milyar dolarlık liman ve 300 milyon dolarlık doğalgaz yatırımı yapmış.

Ne diyelim, yatırım yapıyoruz yapmaya da, iyi ki Dünya Bankası var da bunların tutarlarını da öğrenebiliyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar