Ekmek buldum, katık yok(tu)!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Ekmek buldum, katık yok

Katık buldum, ekmek yok

Odun buldum, kibrit yok

Kibrit buldum, odun yok

Para buldum, cüzdan yok

Cüzdan buldum, para yok

Bir at buldum, meydan yok

Meydan buldum, bir at yok

Kalem buldum, defter yok

Defter buldum, kalem yok

Kitap buldum, gözlük yok

Gözlük buldum, kitap yok

***

Tekerleme değişti artık.

Ekmek de var, katık da... Odun da var, kibrit de... Para da var, cüzdan da... At da var, meydan da... Kalem de var, defter de... Kitap da var, gözlük de...

Bundan sonrası için ne ayakta pranga kaldı, ne patinaj yapılmasına yol açacak uygulamalar, ne vesayet odakları, ne bürokratik engeller.

"Bu yeni sisteme tam anlamıyla geçilmesine daha iki buçuk yıl var" denilebilir, doğrudur da. Ama en azından şu geçiş dönemi herhalde o yerden yere vurulan eski sistemden daha olumlu olacaktır, olmak zorundadır.

Yalnızca ekonomide de değil. Örneğin sandıktan evet çıktığı takdirde 16 Nisan'dan sonra terörün sona ereceği söylendi. Umarız bu söylem, bir seçim vaadi olarak kalmaz ve terör biter, bir daha şehit vermeyiz.

Umarız yabancı yatırımcılar, özellikle doğrudan yatırım yapmak üzere Türkiye'ye akın eder. Gazetemizin Ankara Temsilcisi Ferit Parlak'ın sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Bülent Gedikli, yatırım için "bekle-gör" politikası izleyenlerin kaybedeceğine işaret ediyor. Dileriz yabancı da bunu görür ve beklemek yerine bir an önce yatırıma yönelir.

Ama şu ayrımı da görelim artık. Son yıllarda doğrudan yatırım saydığımız yatırımların neredeyse tümü, mevcut işletmelerin hisselerinin devri yoluyla gerçekleşti. Kurulu bir tesis; üretim devam ediyor, yabancı bir şirket gelip o tesisin hisselerini alıyor. Ne yeni bir üretim söz konusu, ne yeni bir istihdam, ne yeni vergi! Ülkeye yalnızca döviz girmiş oluyor, hepsi o.

Bize sıfırdan yapılacak yatırım lazım. Kazmayı toprağa vurup, sıfırdan yapılacak yatırım! Ek üretim olsun, ek istihdam, ek vergi!

Batı ile barışmak zorundayız

Ne var ki hem doğrudan yatırım çekmek zorundayız, hem de bu yatırımların geleceği ülkelerle köprüleri adeta atma noktasındayız.

Biz doğrudan yatırım bekliyorsak, bunu Asya ülkelerinden ya da Ortadoğu'dan, Afrika'dan beklemiyoruz ki! Türkiye'de doğrudan yatırım yapacaklar, olsa olsa AB ve ABD şirketleridir.

Ama biz özellikle AB ile ilişkilerimizi her geçen gün geriyoruz. Batı ile ipleri bu kadar germek ekonomide kaybetmemize yol açacak. Kısa dönemli kayıplardan söz ediyor değiliz. Birazdan değineceğiz, portföy yatırımı yine gelir; ama bizim için aslolan doğrudan yatırımdır ve giderek bu tür yatırımları zora sokuyoruz.

Türkiye portföy yatırımı ile büyüyemez!

Portföy yatırımı otomobile konan motor yağı gibidir. Çarkların dönmesini sağlamak adına elzemdir; ama araca hareket gücü kazandırmaz.

İşte o hareket gücü, hareket enerjisi yakıttır. O yakıt da üretimdir ve yabancıdan bekliyorsak bu üretimin bir kısmını, o durumda doğrudan yatırımları artırmak da kaçınılmaz bir gerekliliktir.

Yeni yönetim biçimi portföy yatırımlarını çok etkiler mi, pek sanmıyoruz doğrusu. Portföy yatırımı yapacak yatırımcının nelere baktığı bellidir. Faiz oranı, girişteki kur düzeyi, kurun istikrarı gibi etkenlerdir bakılanlar.

Portföy yatırımı yapan gelir, kazancını elde eder ve gider. Ama önemli olan biraz önce vurguladığımız gibi doğrudan yatırımdır.

Kaş yapayım derken göz çıkaran açıklamalar!

Referandum geride kaldı ve bazı iş çevrelerinden; işadamı örgütleri ile sanayi ve ticaret odalarından o bildik açıklamalar yağmaya başladı:

"Artık ekonomiye odaklanılmalı..."

Yani bu açıklamayla örtülü biçimde "Referandumdan önceki dönemde ekonomiye de hiç bakmadınız, hiç ilgilenmediniz" denilmiş olmuyor mu? Ortada aslında ciddi ciddi bir eleştiri yok mu?

Gelin en iyisi bu tür açıklamaları hiç yapmayın! Belli ki farkına varmadan hükümeti bir dönem "hükümet olmanın gereklerini yerine getirmemekle" suçlamış oluyorsunuz...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar