Kurumlar ve kişiler…

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU dunyaweb@dunya.com

Gelişmiş ülkelerle aralarındaki gelir farklılığını kapatabilen ülkelerin bu işi nasıl becerdiklerine dair yapılan çalışmalar genellikle üç temel unsura dikkat çekiyorlar: Yüksek yatırım (tasarruf ) oranı, yüksek eğitim düzeyi ve ileri teknolojili ürün üretip ihraç edebilecek, böylelikle sanayi ihracatının önemli bir kısmı yüksek teknolojili ürünlerden oluşacak bir üretim düzeyi. 

Kalkınma alanındaki çalışmaların bir kısmı bu sonuçlarla yetinmiyorlar. Zenginleşmeyi beceren ve beceremeyen ülkelere bakıp şu soruları da soruyorlar: Neden bazı ülkeler eğitime önem verirken neden diğerleri vermiyor? Neden bazıları eğitimin niteliğini yükseltirken diğerleri yükseltemiyor? Neden bazı ülkeler eğitimde fırsat eşitliği yaratabilirken diğerleri neden yaratamıyor? Neden bazı ülkeler giderek daha fazla ileri teknoloji kullanabilir ve hatta yaratabilir hale gelirken diğerleri bunu yapamıyorlar? Neden bazı ülkelerde ileri teknoloji kullanabilmek ve giderek yaratabilmek için araştırma ve geliştirmeye önem veriliyor, bu alanlarda çalışanlar ödüllendiriliyor, araştırma ve geliştirme çabaları ticari ürüne dönüşebiliyor da neden bazı ülkeler oraya buraya inşaat yapmakla yetiniyorlar? 

Son yıllarda bu gibi ve benzeri ‘daha derin’ soruları yanıtlamaya amaçlayan çalışmaların sonuçları bir noktaya işaret ediyorlar: Kurumsal yapı. Yani şu: Özgürlükçü demokrasi, güçler ayrılığı, çağdaş bir hukuk sistemi, meslekte liyakat temelli bir yükselme sistemi, toplumsal uzlaşmayı kolaylaştıran kurumlar (mesela, sosyal güvenlik ve dayanışma sisteminin güçlü olması), araştırma ve geliştirmenin teşvik edilmesi, makroekonomik istikrarı gözeten kurumların güçlü olması, rekabeti engelleyen unsurları en aza indiren bir yapı, düzenleme ve denetleme otoritelerinin güçlü ve bağımsız olması… 

Yurtdışına seyahat edip çok sayıda ülke görenler hemen fark etmişlerdir: Bir yanda her tarafta karşınıza çıkan lider fotoğraflarının ve posterlerinin olduğu ülkeler. Bir yanda ise bu tür fotoğrafl arı ve posterleri görmediğiniz ülkeler. İlk gruptakilerin ezici çoğunluğu zenginlerle aralarında gelişmişlik düzeyi açısından uçurumlar olan ülkeler. İkinciler ise zaten zengin olanlar. Türkiye, bu sınıfl andırma açısından, muhtemelen arada bir yerde. Araf’ta. Ne orada ne burada. 

Cumhurbaşkanı seçimi sonrasındaki ekonomi yönetimi hakkında yapılan tartışmaya, bir de tartışmada adı geçen kişilerin niteliklerinden bağımsız olarak bu gözle bakın. Son günlerde ortalığı kaplayan “falanca kişi giderse ekonomik istikrar bozulabilir” korkusunun bizatihi kendisi aslında mevcut istikrarın pek de sağlam bir istikrar olmadığının kanıtı mı yoksa? Türkiye’nin ekonomik performansı, ne kadar değerli olurlarsa olsunlar, bu kadar mı kişilere bağlı? Kurumsal yapımız bu denli mi kırılgan? 

Peki, o zaman nasıl oluyor da ekonomik istikrar ve başarıdan söz edebiliyoruz? Burada yaman bir çelişki yok mu? Hem bir yandan “nasıl da istikrarı sağladık ve ekonomik açıdan başarılı olduk” diyoruz hem de diğer yandan “şu kişi giderse istikrar bozulur” diye düşünüyoruz. Böyle düşünmek, nedeni ne olursa olsun, bizatihi o kişilerin yıllarca başında bulundukları ekonomi yönetiminin aslında sağlam bir kurumsal yapı oluşturamadığı anlamına gelmez mi? Tamam başarılı bir bakanın yerinde kalması arzu edilebilir, bundan doğal bir şey olmayabilir ama az önce vurguladığım çelişkiye de düşülmez. Hiç olmazsa, o başarılı bulunan bakanın başarısına gölge düşürmemek için…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018