Kuruyemiş sektörü ‘fındık, fıstık’ algısını aşmak istiyor

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Kuruyemiş sektörü: 2 

Kuruyemiş sektörünün bazı sorununa daha önce değinildi. Bu yazı kapsamında 4 alt-başlıkta sorunlara değinerek, gözlemlerimizden çıkarsadığımız sonuçları paylaşacağız.

Sektörde stratejik kamu destekleri

Üretim alanlarının çoğunda olduğu gibi, kuruyemiş üretiminde de kamu destekleri önemli. Ülkemizde tarımsal alan desteklerinin dayandırıldığı gerekçenin net olmadığı gözleniyor. İnsanların gıdası olduğu için destek talebi yeterli olamaz. Serbest ve adil piyasa koşullarında haklı bir destek talebinin temel gerekçesi, rakiplerle şans eşitliği yaratılması olmalıdır 

Başka ülkelerin rakip üreticilere verdiği desteklerin yarattığı haksız rekabetin önlenmesini talep etmemiz, reddedilmesi mümkün olmayan temel bir istektir. Bu açıdan bakıldığında, kamu destekleri talebinin önce rakiplerle karşılaştırma yapan verileri içermesi gerekir. 

Diğer bir gerekçe, fındık gibi özel konumda olduğumuz bir üründe, rekabet konumumuzu sürdürebilmek için kamu destekleri talebidir. Ürünün stratejik konumu, fiyat istikrarı, rakip oluşturmama gerekçeleri bir bütün olarak değerlendirilebilir. Daha da önemlisi tahıllar, buğday, mısır ve pirinç gibi temel gıdaların korunması, ülkenin bekası strateji üzerine kurgulanabilir.

Ürünle ilgili ülke ihtiyacı kadar ihracat içinde stratejik olabilir. Bu açıdan önceden belirlenmiş sağlıklı gerekçelere dayalı "destekler" formüle edilebilir. Kuruyemiş temel hammaddelerinde önceliklerinin belirlenerek, açık, herkesin anladığı bir strateji kavramı çerçevesinde meşrulaştırılmış politikaları siyasi irade ve bürokrasiye sunmak gerekiyor.

Finansa erişebilirlikteki engeller

Gelişmekte olan ülkelerde sermaye yetersizliği temel sorunlardan biridir. Öz kaynaklara dayalı organik büyüme ülkenin ihtiyaçlarına uygun bir üretim altyapısı kurulması için yetmemektedir. Kuruyemiş sektöründe de "finansal erişebilirliklerin artırılması"  yaygın bir şekilde dile getiriliyor. Finansmana erişebilirlik, finans kurumları kadar bir algı sorunudur da. Ülkemizde banka sistemi ile iş dünyasının tanışması, barışması ve birlikte iş yapmasının tarihi çok eski değildir. Özellikle tarım gibi ağırlıklı çok küçük işletmelere dayalı sektörlerde erişilebilir finansman aracı yetersiz olduğu gibi, finans kurumlarının da yaygın çabaları yeni yeni gelişmektedir.

Kuru yemiş sektörü için de ihtisaslaşmış finansman kurumları ve yeterli finansal araca erişilebilirlik sorunu genel kurulda sıklıkla dile getirildi. Bu açıdan lisanslı depo sisteminin özendirilmesi, ürünlerin yapısal ve ekonomik özellikleri dikkate alan finansman özelliklerine göre finans araçlarının geliştirilmesi gerekiyor. Genellikle mevsimsel ürünlere dayalı olan sektörde bekleme dönemlerinde üreticinin eline paranın ulaşma şekli sorunlar yaratıyor. Örneğin, tek ödemenin yapıldığı ürünlerde çiftçi parasını etkin yönetemediği için ciddi biçimde borçlanmalar ortaya çıkıyor.

TÜKSİAD Genel Kurulu'nda ortaya konan sorunlar arasında, üreticinin kültürel algılarını, değer, beklenti ve davranışlarını bilerek finansman sağlamanın önemi çok sayıda katılımcı tarafından dile getirildi.

Kuruyemiş sektöründe değer yaratma zincirine katılan bütün aktörlerin yararlarını dengeleyen, üretimi geliştiren, ihracat ölçeklerini büyüten sonuçlar alabilmemiz için kamu desteklerinin bütünlükçü finansmanı geliştiren, sistemi yaygınlaştıran ve derinleştiren, sisteme erişilebilirliği kolaylaştıran yeni bir yapılanmanın tasarlanması gerekiyor.
İlerde değinilecek olan sektör içi iletişim, karşılıklı etkileşim ve örgütlenmeyi güçlendirmede finansmana erişebilirlikleri artıran bir araç olarak önem taşıyor.

Pazarlama, tanıtım ve algı yönetimi

Kuruyemiş sektörü, geleneksel pazarlama anlayışını bir ölçüde değiştirmiş olsa da pazarlama bilincinin geliştirilmesi, geleneksel yapıların irdelenerek günün koşullarına uydurulması gerekiyor. Genel Kurula katılanlar, pazarlamada da gelenek taassubunu aşarak, dinamik ve gelişen bir pazar oluşturmanın gereğine sıklıkla gönderme yapıyor.

Sektördeki ürün deseni, ürünlerin tüketim aşamasında tek başına mı, başka ürünlerle birlikte mi, sofrada ya da günün başka saatlerindeki tüketme biçimlerinin saptanması, orta sınıftaki gelişmelerle tüketim kalıplarındaki değişmenin ne yönde geliştiğinin sorgulanması üzerinde duruluyor. Müşteri talebindeki eğilimleri bilerek satış geliştirmenin giderek artan önemi de tartışılıyor.

Pazar araştırmaları, satış geliştirme gibi etkinliklerin güçlendirilmesi için "çerez algısının" neredeyse "değersiz" algısıyla özleştiği; "fındık fıstık" anlatımı ile önemsiz bir üretim alanıymış gibi kavrandığı, bu algının değişmesi gerektiği yaygın bir kabul görüyor.

Çiftçi örgütlenmesindeki eksiklikler

TÜKSİAD Genel Kurulu'nda ortak aklın öne çıkardığı sorunlardan biri de çiftçi örgütlenmesindeki yetersizliklerdir. Birçok tarımsal ürün "stratejik ürün",  "temel gıda maddesi", "toplumu korumanın gereği" gibi bir dizi gerekçe ile yönetimler tarafından desteklenmektedir. Ayrıca, teknolojik gelişmeler hızla tarımsal alanda da uygulama alanı bulmaktadır. Bu açıdan, işletmelerin uyum sağlayabilmeleri için de kolektif güce, işbirlikleri ve güç birlikleri yapılmasına ihtiyaçları artmaktadır.

Bugün dünyanın önemli tartışma konularından biri de küçük ve orta ölçek tarımsal işletmelerden, büyük endüstriyel üretime geçiştir. Bu iki toprak işletme biçimi farklı örgütlenmeler gerektirmektedir. Büyük işletmeler sermaye-odaklı ölçek ekonomisi yaratırken, küçük ve orta ölçek işletmelerin hizmette birleşerek rekabet etmelerinin gereğini savunanlar bulunmaktadır.

Özellikle küçük işletmeciliğin yaygın olduğu, bu yazı kapsamında anlatılan mekanda örgütlenmelerin yetersiz kaldığı, tarım politikası ve sektör stratejilerinin netleşmediği yapılar, söz konusu olduğu ülkelerde, doğaldır ki ülkemizde "çiftçi örgütlenmesi" değer yaratmanın bütün aşamaları için önem taşıyor.

Sektörün değerlendirilmesi

Genel Kurul nedeniyle yapılan ortak akıl toplantısında, sektörde değer yaratmanın değişik yerlerinde konumlanan üyeler, yaşadıkları sorunları kendi açılarından dile getiriyor. Toplantıda yaptığımız kısa değerlendirmede de altını çizdiğimiz gibi, uzun yıllardır tartıştığımız sorunları bir çözüme taşıyamamışsak, önce kendimizi sorgulamalıyız: "Metot o kadar önemsizdir ki, sadece esası etkiler" sözünden yola çıkarak, bugüne kadar sorunları tartışma, ilgili aktörlerle paylaşma yöntemini gözden geçirmeliyiz. TÜKSİAD yetkililerine önereceğimiz iş yapma tarzının çerçevesi şöyle olacaktır:

1.Genel Kurul'da başlıklar halinde anlatılan, bizim bu yazıda kısmen kategorize ettiğimiz sorunlar ve çözüm yolları, konuyu bilenler tarafından değerlendirilmeli, eksikler tamamlanmalı, yanlışlar düzeltilmeli; TÜKSİAD'ın ortak değerleri, iradesi, yararları, projeleri ve önerdiği kurumlarla ilgili görüşler net biçimde bir rapora bağlanmalıdır.

2.Daha önce yapılan çalışmaların kronolojik özeti çıkarılmalı, kime hangi önerilerin götürüldüğünün dökümü yapılarak; gerekli olanların her fırsatta hatırlatılması, gereksiz hale gelenlerin de söylem dışına çıkarılması sağlanmalıdır.

3.Kuruyemiş sektörü nde bugünkü yapının daha üst düzeye çıkarılması için önerilen örgütlenme biçimi üzerinde çoğunluğun görüşü netleştirilmeli, azınlıkta kalanların ise ortak yararlar doğrultusunda çoğunluğa uymalarının gereği kendilerine anlatılmalıdır.

4.Genel Kurul'daki tartışmalarda ele alınan konuların tasnif edilmiş şekli üyelerin tümüne gönderilmeli, zaman içinde gelişen önerileri varsa, bir iletişim ağında interaktif ilişkilerle öneriler yenilenmelidir.

5.Dünya genelinde, bize rakip olan ve olma olasılığı bulunan ürünlerde ne gibi gelişmelerin olduğu yakından izlenmeli, haber bülteninde gelişmeler üyelerle paylaşılmalıdır.

6.Üniversitelerde ve medyada sektörle ilgili gelişmeleri birebir izleyen entelektüellerin yetişmesi, onların yazı ve anlatımlarıyla hem üyelerin hem de kamuoyunun nezdinde "rasyonel otorite" kazanmasının sağlanması, siyasi irade ve bürokrasiyi ikna bakımından etkili olacaktır.

TÜKSİAD Yönetimi, sektörü örgütleyerek ortak değerlerin belirlenmesi, ortak iradenin oluşturulması, ortak yararların paylaşılması, ortak projelerin oluşturulması ve ortak kurumların hayata taşınarak içlerine hayat katılması konusunda ortak adımlar atıyor. İş yaşamı bisikletteki insan gibidir. Pedallara sürekli basılmazsa düşme kaçınılmazdır. Gelişmek için söz konusu çalışmaların derinleştirilerek sürdürülmesi gerekiyor.

Bu yazıda dışardan gözlem yapan birinin başlıklar halinde kısa değinmeleri yer aldı. Yazıdaki genellemenin eksikleri ve yanlışları olacaktır. Eksikleri tamamlayan, yanlışları düzelten katkılar yapılırsa bilgilerimiz artar, düşüncelerimiz zenginleştir ve ürettiğimiz yararın ölçeği büyür. Sorunlara ilişkin sözü olan herkesi katkı yapmaya çağırıyorum. Can Yücel' i bir kez daha analım:" En uzak mesafe/ Ne Çin'dir / Ne Hindistan/ Ne Afrika/ Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan/ En uzak mesafe/ İki kafa arasındadır birbirini anlamayan." Birbirimizi anlamaya dönük alıcı bir ruhla ilerlemeliyiz... En değerli başlangıç, önyargısız birbirimizi anlamaya çalışmaktır.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar