Merkez Bankası’nın bağımsızlığı

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

AKP iktidarının başından bu yana faiz meselesi bir türlü olması gereken yerde tutulamıyor. İşte bu günlerde de gündemin tepesinde bu mesele. Siyasi iktidar faizin mevcut düzeyinin yanlış olduğunu, düşmesi gerektiğini, hem de bu düşüşün öyle 0.50 puan falan değil 4-5 puan mertebesinde olması gerektiğini söylüyor. Üstelik bu söylemini gittikçe sertleşen, tehditkar renklere bürünen bir üslupla dile getiriyor. 

Şimdilerde yaklaşım belli. Toplumun bir kesimi “mevcut iktidar son yıllarda yapılan seçimlerin tümünde oyların görece daha fazlasını kazanmış bir iktidardır, beğenmediğini söyler, doğru bildiğini yapar” görüşündedir. Bu siyasi kararlar açısından doğru bir saptama olarak nitelenebilir. Ekonomiyle ilgili pek çok karar da iktidarın kendi tercihleri yönünde aldığı siyasi kararlar olabilir. Bu noktaya kadar pek bir mesele yok. 

Ekonominin para alanının yönetilmesi ve bu bağlamda herkesi bağlayıcı kararlar alınması işin içine girince sorun çıkıyor. Bu bağlamda insanlığın çok farklı deneyler yaşadığı, çok farklı aşamalardan geçtiği biliniyor. Uzmanlaşma ve piyasaya dönük üretimin yapılmaya başlanmasıyla birlikte para kullanımı da devreye giriyor. 

Paranın yönetilmesi gerekiyor. İlk etapta siyasi güce bırakılıyor bu. Siyaset, sahip olduğu güce yaslanarak, paranın yönetimini siyasi çıkarlarını kollayacak yönde kötüye kullanınca ekonomik dengesizlikler ortaya çıkıyor. Örneğin, büyük enflasyonlar yaşanıyor. Sonuçta, para yönetiminin münhasıran bu işle yükümlü bir para otoritesine devredilmesi görüşü benimseniyor. Merkez bankacılığının başlama noktasıdır bu.

Sonraki aşamada bu kez merkez bankaları ile siyasi iktidarların arasındaki ilişkilerin tanımlanması, düzenlenmesi ve uygulanması meselesi gündemi işgal ediyor. Yine sorunlar çıkıyor. Seçilmiş iktidarların ellerindeki bu büyük yetki ve imkanın bir kısmını dahi yetkili kılınan ama siyaseten sorumsuz bir kuruma devretmeye yanaşmamasından kaynaklanıyor bu sorunlar. Sonuçta, siyaset direniyor, bir ölçüde de olsa merkez bankalarının elindeki parasal imkanları kendi öncelikleri yönünde kullanmayı sürdürüyorlar. Para yönetiminden kaynaklanan ekonomik dengesizlik sorununun tam anlamıyla aşılamadığı anlamına geliyor bu. Arayışlar sürüyor.
Günümüzde gelinen nokta bu arayışların ürünüdür. Bulunan çözüm seçilmiş iktidarların para yönetimi açısından güçlendirilmesi değil merkez bankalarının bağımsızlaştırılması yönünde olmuştur. Yani tarihte geriye gitmek uygun bulunmamış, tersine, para yönetimi sorunsalının tarihsel yolcuğunda bir adım daha ileri gidilmiştir.

Bağımsız merkez bankacığının birçok özelliği var. Tarihi gelişimi de göz önünde tutarak, bunlardan ikisinin temel olduğunu düşünüyorum. Bunlardan birisi para otoritesi (merkez bankası) ile siyasi iktidar arasında para alış verişinin bütünüyle sonlandırılmasıdır. Yani hangi nedenle olursa olsun, siyasi otorite merkez bankasının parasal kaynaklarını kullanmayacak, bu kaynaklara erişimi yasa buyruğu olarak engellenecektir. İkincisi ise, para yönetimi sürecinde para otoritesinin siyasi iktidardan emir ya da direktif almaması, buyruklara muhatap olmaması hatta mümkün olursa ima yoluyla dahi bu tür bir baskı altında bırakılmamasıdır. İnsanlığın parayı yönetme serüveninde gelinen son nokta budur. 

Bütün bunlar siyasi iktidar ile merkez bankası arasındaki bağların bütünüyle kopartılacağı anlamına gelmiyor. Tersine, merkez bankalarının yöneteceği parasal değişkenlere ait bütün hedefler bu ikili arasında belirleniyor ve siyasi sorumluluğu taşıyan iktidarın bu noktada kendi önceliklerini merkez bankasına empoze etmesinin bir sakıncası yaratmayacağı düşünülüyor. Para otoritesinin bağımsızlığı bu noktadan sonra başlıyor. Merkez bankası iktidarla birlikte belirledikleri parasal hedeflere hangi yaklaşımla, hangi araçları, ne dozda kullanarak ulaşacağına, hiçbir etki ve baskı altında kalmadan, kendisi karar veriyor. Bu noktada bir güncel referansa izin verin. Bu açıdan bakarsanız faiz oranının ne düzeyde belirleneceği münhasıran merkez bankasının alacağı bir karar olmak zorunda. Tersi bir durum bağımsızlığın ihlali olarak değerlendiriliyor.  

Bağımsızlık böyle bir şey. Siz bakmayın bizim burada bütün süreci bir sayfada anlatmaya kalkışma münasebetsizliğimize. Yüzyılların bilgi ve deneyiminden süzülerek gelmiş, dünya savaşlarından geçmiş, kavga ve kana bulaşmış bir süreçten söz ediyoruz. Bir tür insanlık mirası yani. Dikkatli olmak lazım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018