Tarih tekerrür edecek mi?

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

2015 yılına dünya ekonomisinde ve piyasalarda ayrışmanın belirginleştiği bir konjonktürde giriyoruz. Yılın geneline hakim olacak üç ana eğilim görüyoruz. Euro Bölgesi ve Japonya’nın durgunluk- defl asyon sarmalından çıkamamasına ve gelişmekte olan ülkelerdeki yavaşlamaya rağmen ABD ekonomisi küresel kriz öncesi gücüne kavuşuyor. Büyüme farklılıkları nedeniyle ayrışan para politikası doların küresel olarak güçlenmesine yol açıyor. Güçlü dolar, küresel büyümedeki yavaşlama ve arzdaki artış nedeniyle petrol fiyatları geriliyor. 

“Tarih tekerrür eder” görüşüne inanmıyoruz. Ama mevcut durum ile 1990’ların sonundaki dünya ekonomisi arasındaki benzerlik dikkat çekici. Geçmiş dönemin incelenmesinin, aynı hataların bugün tekrarlanmaması açısından önemli olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, ilgi duyan okuyucularımızla birlikte kısa bir zaman yolculuğuna çıkacağız. 

Dünya ekonomisi ‘tek motorlu uçak’ Dijital teknolojiyi arkasına alan ABD ekonomisi 2000’li yıllara %3’ün üzerindeki büyüme ve %4’lere gerileyen işsizlik ile girmişti. Avrupa o yılarda da emek piyasasındaki katılık nedeniyle durgunluk tehdidi ile karşı karşıyaydı. Yüksek borçlu Japonya defl asyon-durgunluk sarmalıyla boğuşuyordu. Güçlü dolar Brezilya, Rusya, Taylan gibi gelişmekte olan ülke paralarında devasa değer kayıplarına yol açıyordu. 

1990’lı yıllar ile bugün arasındaki benzerliğin temelinde giderek güçlenen küreselleşme yatıyor. 1990’lı yıllarda olduğu gibi günümüzde de uluslararası mal, hizmet ve sermaye hareketlerindeki serbestleşmeye paralel dünya ekonomisinin büyümesi hızlanıyor. Küresel sermaye katma değerin düşük olduğu alanlarda gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yöneliyor. 

ABD ekonomisi yüksek teknolojiye ve inovasyona dayalı ekonomisi sayesinde küreselleşmeden yararlanırken, Avrupa ve Japonya ekonomileri yavaşlıyor. ABD Hazine Bakanı Larry Summers’ın “dünya ekonomisini tek motorlu bir uçağa” benzettiği 1990’lı yıllar Fed’in faizleri artırması sonrasında ABD ekonomisinin durgunluğa girmesi ve dünya borsalarındaki çöküşle sona ermişti. Doların güçlenmesi ve faizlerdeki artış döviz borcu yüksek olan bazı gelişmekte olan ülkelerde finansal krize yol açmıştı. 

Tarihin tekerrür edeceğine inanmıyoruz. 1990’lı yıllarla 2015 arasında önemli farklılıklar var. Dünya ekonomisi artık tek motorla uçan bir uçak değil. Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler küresel büyümeye ABD ekonomisi kadar katkıda bulunuyor. Söz konusu katkının yavaşlayarak da olsa önümüzdeki yıllarda devam etmesi bekleniyor. 

Petrol tüketen ülkelere gelir transferi 

Petrol fiyatlarındaki gerileme petrol üreticisi ülkelerden petrol tüketen ülkelere bir gelir transferi sağlıyor. Petrol üreticisi ülkelerin fakirleşmesi dünya piyasalarına akan petrol-dolarları azaltarak mali piyasalarda satışlara yol açabilir. Ancak hane halkının enerji dışındaki alanlara harcayabileceği gelirinde görülen aylık 50 dolara yakın artış küresel büyümeye katkı sağlayacak. 2013 yılında milli gelirin %6’sına yaklaşan enerji ithalatı ile Türkiye petrol fiyatlarındaki gerilemeden en çok fayda sağlayacak ülkelerden birisi. 

Gelişen piyasalar artık daha dayanıklı 

Türkiye’nin de arasında bulunduğu gelişmekte olan ülkeler son on yılda gerçekleştirdikleri reformlar sayesinde dışsal şoklara karşı çok daha dayanıklılar. 2013 yılında Fed’in varlık alımlarını azaltacağı beklentisiyle yaşanan dalgalanma bunun en iyi örneği. Mayıs ayında başlayan dışsal şok nedeniyle mali piyasalardaki sert dalgalanmaya rağmen reel ekonomide önemli bir tahribat yaşanmadı. 2015 yılında yaşanabilecek bir Fed dalgasında durumun çok da farklı olması beklenmiyor. 

Ancak dünya ekonomisinin 1995’li yıllara göre göre daha kötü olduğu alanların olduğunu kabul etmemiz lazım. Gelişmiş ülkelerin kamu maliyesi ve gelişmekte olan ülkelerdeki özel sektörün finansal kaldıracı 20 yıl öncesine göre önemli ölçüde bozulmuş durumda. İşlerin kötüye gittiği bir durumda gelişmiş ülkelerin maliye politikasını kullanarak müdahale etme şansı yok. 

Gelişmiş ülkelerde politika faizleri tarihi olarak en düşük seviyelere gerilemiş durumda. Faizlerin sıfıra dayanması nedeniyle ABD, Avrupa ve Japonya Merkez Bankaları varlık alımları ve repo kanalıyla bilançolarını tarihi olarak gördüğü en yüksek seviyelere çıkarmış durumdalar. Durgunluğun arttığı bir dönemde gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikasında ilave gevşemeye giderek işleri yoluna koyma şansı yok. 

Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler maliye ve para politikasını kullanarak dışsal şoklara karşı mücadele şansına sahipler. Kamu borcu düşük ve finansal sistemi, görece sağlam olduğu için gelişmekte olan ülkelerin durgunluk riski karşısında genişleyici maliye politikası kullanma şansı var. 

Faiz oranlarının yüksek olması gelişmekte olan ülkelerin para politikasını gevşeterek durgunluk riskine karşı savaşmasına kağıt üstünde imkan sağlıyor. Ancak doların güçlendiği ve gelişmekte olan ülke paralarının baskı altında olduğu bir ortamda Merkez Bankalarının ekonomilerini faiz indirerek uyarma şansı sınırlı. 

Toparlayacak olursak. Tarih tekerrür etmez, ancak hatalar tekerrür edebilir. Mevcut şartlar yatırımcıları hiç patlamayacakmış gibi finansal piyasalardaki balonun içinde olmaya, her an patlayacakmış gibi de likiditesi yüksek yatırım araçlarında olmaya zorluyor. 2015 yılı dalga boyunun yüksek olduğu bir yıl olmaya devam edecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019