Piyasalar ve olaylar

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Türkiye’deki protestoların mali piyasalar üzerindeki etkisini gelişmekte olan ülkelerdeki satış dalgasından ayırmak çok zor. Risk göstergesi olan CDS’lerdeki (kredi temerrüt takası, swap) yükseliş çok daha önceden başlamıştı ve Brezilya, Güney Afrika, Rusya vb ülkelerle çok yakın ilişki halinde, yüksek korelasyonla hareket ediliyor. Başlayan hareket denge dışı fiyatlama, yani alım-satım teklifleri arasındaki farkın çok açılarak “gerçek”, yüksek hacimde işlemlerin geçmediği bir hale bürünmüştü. Fed’in sinyaliyle olay iyice çığırından çıktı.

Aslında herkes Fed’in yavaş yavaş bu yola gireceğini biliyordu. Hatta mart ayında zaten faizler yukarı dönmeye başlamıştı, ki Japonya geldi. Fakat Fed’in hamlesiyle artık bir trend değişimi başlamıştır. Kimse göğü delen faizler, inanılmaz yükselen enflasyon, tamamen çöken borsalar beklemesin. Fiyatlama davranışı yerine oturacaktır. Ama Türkiye’de faiz ve kur eskisi gibi düşük seviyelerde dengelenemez.

Çıkışın tam olarak ne kadar olduğunu ROM çekişlerinden de izleyebiliriz. 2.20’lerde bir sepet ile yüzde 7 civarında bir enflasyon bekleyebiliriz, büyümenin yüzde 4’ü bulmayacağı ve 3’lerde kalacağı varsayımıyla. Bir reel faiz doğal olarak olacak çünkü bu piyasa ekonomisi ve kapitalizm. Risk priminin gelişmekte olan ülkelerin bütçe, dış açık, uluslararası yatırım pozisyonu, kısa vadeli borç ve beklentiler, “ülkenin hikayesi” açılarından teker teker incelenmesiyle yeniden belirleneceği ortada. Eskisi kadar bol likidite olmayacağını düşünen uluslararası yatırımcılar seçici davranacaklar. Potansiyeline yakın büyüyen bir ekonomide doğal olarak pozitif reel faiz olur. Şimdilik tek hanede kalacak olan DİBS gösterge faizi henüz geçici denge bile oluşmadığı için tam olarak nerede takılacak söylemek zor. Pozisyon versus likidite açısından bakınca, zaten işlemler otomatik-algoritmik gerçekleşiyor.

Kurdan enflasyona geçiş katsayısının düşmekte oluşu enflasyonist geçişi sınırlayacak. Buradan tek sonuç çıkar: Seçime doğru ilk çeyrekteki gibi neredeyse tamamen kamu harcamalarıyla yol alınacaktır. Yoksa büyüme daha da düşer. Nitekim ilk çeyrekte kamu harcamaları tarihi ortalamasında büyüseydi yüzde 1 ancak yakalanacaktı. Üretim fonksiyonuyla “atfedilen” büyüme şeklinde ölçülen mali kesimin yüzde 0.8 katkısı da ayrı bir konu. 2012-13 bir “çift” yıl –tıpatıp aynı değil- olmaya doğru ilerliyor. Tıpkı 2010-11’in beraber değerlendirilmesi gerektiği gibi.

Faizlerin yüzde 8.80’i geçtiği anda nasıl hacim yok ve fiyatlama “sanal” idiyse, 8.80 aşırı, yüzde 8 gayet doğal görünmeye başladı. Bugünkü ihalede kamuya vermemesi yarın en azından geri dönüşünü vereceğini düşündürüyor. Ne olursa olsun ihaleler geçilir, ama piyasanın gerçek hissiyatı hemen ortaya çıkmayacak. Yükselişin mevduat faizlerine etkisi de kısa süre sonra daha belirgin şekilde görülecektir. İyi tarafı ithalat azalacak ve turizm gelirlerinin aşırı etkilenmemesi halinde cari açık düşük kalacak. Öte yandan gerek ROM’dan 26 Nisan sonrası on gün öncesine kadar çekilen USD 5 milyar, gerek diğer çıkışlar bize net etkiyi henüz vermiyor. Kur rejimimiz sabit veya artış hızı sabit rejim olmadığı için –2001 öncesi Tablita gibi- yabancıların tümden çıkıp gitmesi zaten söz konusu değil.

Lakin net etki diğer kanallardan işleyecek. Hangileri? (a) Siyasi istikrar manzarası değişmiştir. (b) Bardağın boş tarafı, yani hızla artan ve vadesi kısalan dış borçlar dikkat çekmeye başlamıştır. (c) Uzun vadeli yatırımcıyı hem verim eğrisini aşırı dikleştirmeden çekmek, hem de diğer varlıklara çekmek zorlaşmıştır. (d) Büyüme potansiyelinin sanıldığından düşük olduğu algısı belirmeye başlıyor. Yabancı yatırımcılar kurumsaldır: Analist ve çok iyi eğitimli insanlar söz konusu. Geçmişte çok iyi getiriler elde etmiş olmaları anlam ifade etmiyor: Geleceğe bakıyorlar. Dediğim gibi, topyekun terk söz konusu olamaz. Fakat dengeler ve fiyatlama-risk-vade algısı değişiyor. Bu bir trend değişimidir. En büyük nedeni Fed ve olay şimdilik Türkiye’ye özgü değil. Önümüzdeki aylar bize ülkeye özgü risk algısının diğer gelişmekte olan ülkelere oranla hangi yöne gittiğini gösterecek.        

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019