FED varlığını sürdürmeli mi?

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

ABD’de istihdamdaki iyileşme devam ediyor. Ekim’de yüzde 7.3 olan işsizlik oranının kasımda yüzde 7’ye gerilemesiyle piyasalarda gözler yeniden FED’e çevrildi. Merak edilen, FED’in bu ayki toplantısından para politikası konusunda bir kararın çıkıp çıkmayacağı. Genel görüş, yılın son üç aylık dönemine ilişkin veriler gelmeden politikada bir değişiklik olmayacağı yönünde. Ekonomideki belirsizlikler devam ediyor. İşgücü piyasasında iyileşme sürmekle birlikte, istihdam artışının düşük ücretli işkollarında olması, belirsizliğin sürmesinin en önemli nedenlerinden biri. Tarım dışı sektörde istihdam artışı 203 bin. İstihdamdaki artışa paralel olarak ekonomideki büyüme de sürüyor. Üçüncü çeyrekte daha önce yüzde 2.8 olarak açıklanan büyüme hızı, geçen ayki düzeltmelerden sonra yüzde 3.6 olarak revize edildi. Büyük ölçüde stok yatırımlarındaki artışlardan kaynaklanan büyümeye yatırım ve tüketim harcamalarının katkısı yeterli değil. Gevşek para politikası yatırımlar üzerinde etkili olmazken, dolarda değer kaybına yol açarak ihracatı ve büyümeyi arttırıyor. 

CNN’de Fareed Zakaria’nın programına katılan FED’in önceki Başkanı Alan Greenspan Amerikan ekonomisinin gidişatından memnun değil. Greenspan’e göre, yıllardan beri faizler en düşük seviyelerde olmasına rağmen bankaların açtığı kredilerin yetersiz olmasının nedeni beklentilerdeki olumsuzluk. Belirsizlik firmaların yeni yatırımlar konusunda karar vermelerini zorlaştırırken bankaları da krediler konusunda ihtiyatlı davranmaya zorluyor. Geçmişte şimdikine benzer bir belirsizliğin yaşanmadığı görüşünde olan Greenspan, bunun nedenini ise devletin ekonomide özellikle Büyük Resesyon sonrası artan ağırlığına bağlıyor. Belirsizlik sadece yatırımları etkilemiyor, tüketim harcamaları da 2009’dan bu yana en düşük seviyesinde. Yılın üçüncü çeyreği itibariyle tüketim harcamalarındaki artış yıllık bazda yüzde 1.4.

Amerika’nın liberal görüşleriyle bilinen, devletin ekonomideki ağırlığının azaltılması görüşündeki düşünce grubu Cato Enstitüsü’nün Başkanı John Allison da Greenspan gibi düşünüyor. Kuruluşun kasım ayında yapılan toplantısının konusu, FED’in iyi bir fikir olup olmadığı idi. Finansal sistemin düzenlenmesi işlevi merkez bankaları eliyle mi yapılmalı, yoksa piyasaya mı verilmeli? John Allison FED’in ekonomideki ağırlığının azaltılması, daha doğrusu finansal piyasaların düzenlenmesi görevinin FED’den alınarak piyasalara verilmesinin daha doğru olacağı düşüncesinde. Bundan yüzyıl önce FED’in olmadığını, bankacılığın eyaletler eliyle düzenlendiğini belirten Allison, artan kamu borçlarının sorumlusunun devlet harcamalarını finanse eden FED olduğu görüşünde. Cato Başkanı gevşek para politikası sonucu artan likiditenin yeni finansal krizlere zemin hazırladığını söylüyor. Bu görüşün doğru olup olmadığı bilinmese de, gerileyen faizlerin ABD Hazinesi’nin borçlanma maliyetini düşürdüğü bir gerçek. Farklı bir ifadeyle, faizler normal düzeylerde seyretmiş olsaydı, ekonominin durumu bugünkünden muhtemelen daha kötü olurdu.

Fiyat istikrarı dışında yüksek istihdamı hedefleyen politikasından dolayı FED, ABD’deki aşırı liberaller dışında kimi yabancı ülkeleri de rahatsız ediyor. Gevşek para politikasının ABD ekonomisini iyileştirirken diğer ekonomilerde finansal krizleri tetiklediği görüşü yaygınlaşıyor. İşletmelerin yatırım yapma konusundaki isteksizliklerinde FED’in gevşek para politikası etkili olmuş mudur? Dolar bolluğu beklentileri olumlu mu, olumsuz mu etkiliyor? Bu konuda görüşler farklı. FED’in politikasına karşı çıkanlar olduğu kadar destekleyenler de var. Fakat şu gerçeğin altını çizmeliyiz; FED kimilerinin tenkit ettiği bu politikayı uygulamamış olsaydı, ne bizim de aralarında olduğumuz birçok gelişmekte olan ülke kriz döneminde büyümesini sürdürebilir, ne de dünya ekonomisi resesyondan çıkmış olurdu.

Hemen hemen bütün ekonomilerde en önemli sorun işsizlik. Özellikle, gençler arasındaki yüksek işsizlik beraberinde getirdiği sosyal sorunların dışında beşeri sermaye kaybına da yol açarak büyümenin sürekliliğini tehdit ediyor. İktisadın genel kabul gören tanımı, değişen insan ihtiyaçlarını karşılamak için kıt kaynakların en optimal şekilde kullanılmasıyla uğraşan bilim dalı olduğu şeklindedir. Acaba bu tanım, ekonomilerin bugün içinde bulunduğu duruma ne ölçüde uyuyor? İşsizliğe karşı şirketlerin kayıtsız kaldığı düşünüldüğünde, kıt kaynakların optimal olarak kullanıldığı, iktisadın işlevini yerine getirdiği söylenebilir mi?  

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016