Müzakere masasına daha güçlü oturacağız

Devlet Bakanı Egemen Bağış, Anayasa oylamasının ardından Türkiye'nin AB ile müzakere masasına daha güçlü oturacağını söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, 12 Eylül'deki referandum sonrasında Türkiye'nin bir dönüm noktasını geride bırakıp, anayasa değişikliğini onayladığını belirterek, "Bu sayede, AB ile katılım için müzakereleri sürdüren Türkiye, 12 Eylül'den itibaren müzakere masasına daha güçlü bir şekilde oturacaktır" dedi.

Bağış'ın ev sahipliğinde düzenlenen ve yaklaşık iki saat süren "Avrupa Birliği Üyelik Sürecinde 22. Reform İzleme Grubu Toplantısı"nın (RİG) ardından, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisinde, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in de katılımıyla basın toplantısı yapıldı.

Reform İzleme Grubu Toplantısında alınan kararları açıklayan Bağış, Türkiye'nin öncelikli devlet politikası olan AB'ye üyelik sürecindeki en önemli unsurlardan birinin, ülkedeki insan haklarının her alanda korunması, demokrasinin güçlendirilmesi ve hukukun üstünlüğü ilkesinin geliştirilmesine yönelik siyasi reformlar olduğuna dikkati çekerek, bu yönde atılan her adımla Türkiye'deki barış ve huzur ortamının daha da güçlendiğini, halkın refah düzeyi ile birlikte ülkenin uluslararası itibarının da arttığını belirtti.

Bağış, "12 Eylül 2010 tarihindeki referandum sonrasında ülkemiz bir dönüm noktasını geride bırakarak, anayasa değişikliğini onaylamıştır. Bu sayede, AB ile katılım için müzakereleri sürdüren Türkiye, 12 Eylül'den itibaren müzakere masasına daha güçlü bir şekilde oturacaktır. Referandum sonucunun verdiği heyecan ve coşkuyla tüm enerjimizi daha müreffeh ve daha demokratik bir Türkiye idealine adayarak, geçmişteki baskıcı dönemlerin izlerini tamamen sileceğiz" şeklinde konuştu.

"Bu toplantının sembolik önemi var"

Referandum sonrasında icra edilen bu ilk RİG toplantısının sembolik önemi olduğuna işaret eden Bağış, 17 Eylül tarihinin, Türk demokrasi tarihinin en önemli şahsiyetlerinden merhum Başbakan Adnan Menderes'in de ölüm yıl dönümü olduğunu anımsattı. Bağış, "Geçmişteki karanlık günleri artık geride bıraktığımız böyle bir dönemde, merhum Menderes'i anmak oldukça anlamlıdır" dedi.

Bağış, RİG üyesi bakanlar olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde özgürlüklerin, çoğulculuğun ve serbest piyasa ekonomisinin ülkede güçlenmesine eşsiz hizmetlerde bulunan merhum Menderes ve merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı bugün mezarları başında andıklarını hatırlatarak, şöyle devam etti:

"Özgüveni yüksek bir Türkiye için çabalarımızın ne kadar yerinde olduğu ve halkımızca takdir edildiği, referandum sonucu ile de kanıtlanmıştır. Vatandaşlarımızın yoğun desteğinden beslenen AB heyecanı ve azmi, bir hoşgörü ve diyalog ortamı yaratarak, yurtiçi ve yurtdışındaki aykırı sesleri yumuşatacak, bu sayede ülkemizi uluslararası camiada daha itibarlı bir seviyeye yükseltecektir. Halkımızın bu kararı doğrultusunda referandum sonrasında atılacak köklü adımlar, temel haklar ve özgürlükler bakımından önemli yenilikler getirecektir ve AB katılım sürecimizin en önemli ayağı olan siyasi reformları daha da hızlandıracaktır. Bu sebepten dolayı 22. RİG toplantısında alınan kararlar, önümüzdeki dönemdeki reform çalışmalarını şekillendirecek niteliktedir. Bu çalışmalarımızın her yıl olduğu gibi bu yıl da AB Komisyonu tarafından yayımlanacak olan Türkiye İlerleme Raporuna olumlu bir şekilde yansıyacağına inancımız tamdır."

"Türkiye'nin elini kuvvetlendirecek düzenlemeler"

Anayasa değişikliği paketinde yer alan unsurların, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecinde, siyasi kriterlerin eksiksiz olarak yerine getirilebilmesi açısından önemli ilerlemeler sağlayacak nitelikte olduğuna işaret eden Bağış, anayasa değişikliğinin, başta siyasi kriterler olmak üzere, Türkiye'nin AB uyum sürecinde temel aldığı kriterler ışığında hazırlandığını kaydetti.

Bağış, anayasa paketinde yer alan birçok düzenlemenin, 12 Eylül askeri rejiminin getirdiği kısıtlamaları kaldırmak suretiyle daha demokratik bir sistemde halkın temel haklardan daha iyi yararlanmasının yolunu açarken, bir yandan da 23. fasıl olan "Yargı ve Temel Haklar Faslı"nın müzakerelere açılması yönünde Türkiye'nin elini kuvvetlendirecek düzenlemeleri içerdiğini belirtti.

RİG'in bugünkü toplantısında, 12 Eylül 2010 referandumunun sonuçları değerlendirilerek, anayasa değişiklik paketinin ardından yapılması gereken yasal düzenlemelerin gözden geçirildiğini ve bu doğrultuda çıkarılması söz konusu yasaların ele alındığını anlatan Bağış, anayasa değişikliğinin siyasi kriterler açısından gerektirdiği mevzuat değişikliklerinin yer aldığı bir "Eylem Planı"nın, AB Genel Sekreterliği koordinasyonunda hazırlanmasına ve önümüzdeki ilk Bakanlar Kurulu toplantısına ve daha sonra da kamuoyuna sunulmasına karar verildiğini bildirdi.

Bağış ayrıca, 22 Eylül Çarşamba günü toplanacak İç Koordinasyon ve Uyum Komitesi (İKUK) vasıtasıyla, RİG bünyesi dışında kalan kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve yetki alanlarına giren ve anayasa değişikliği sonrası gündeme gelecek yasal düzenlemelerin de ele alınacağını ifade ederek, İKUK bünyesindeki mevcut çalışma platformlarının da anayasa değişikliği sonrası çalışmalar için uygun bir zemin teşkil edeceğini düşündüklerini aktardı.

RİG toplantısında, anayasa değişiklik paketinde yer alan hususlar doğrultusunda, mevcut insan hakları alanında başlatılan kurumsallaşma çalışmalarına ek olarak, Kamu Denetçiliği Kurumuna ilişkin yasal çalışmanın da hızla hazırlanması konusunun ele alındığını dile getiren Bağış, bu çerçevede, İçişleri Bakanı Atalay'ın eş güdümünde çalışmaları yürütülen ve Başbakanlığa sevk edilmiş olan "Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu Kanun Taslağı" kapsamında kurulacak "Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu"nun ve TBMM'ye sunulmuş olan "Türkiye Ulusal İnsan Hakları Kurumu Kanun Tasarısı"nın önemine dikkat çekildiğini söyledi.

Bağış ayrıca, BM İşkenceyle Mücadele Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün (OPCAT) onaylanmasına ilişkin kanun tasarısıyla öngörülecek denetim mekanizması ile "Kolluk Gözetim Komisyonu" kurulmasına yönelik çalışmaların da büyük önem taşıdığını vurguladı.

AB Genel Sekreterliği eş güdümünde hazırlıkları devam eden "Temel Haklar Ulusal Eylem Planı"nın ilk taslağı üzerindeki çalışmaların devam ettiğini ifade eden Bağış, "İstinaf Mahkemelerinin 2010 yılı sonundan önce faaliyete geçmesi öngörülmektedir" dedi.

Bağış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanabilmesi amacıyla hükümetin yapması gereken mevzuat ve uygulamaya ilişkin değişikliklerin de toplantıda tüm ayrıntılarıyla ele alındığını dile getirdi.

"AİHM'in Hırant Dink kararı"

AİHM'in, 2007'de suikast sonucu hayatını kaybeden gazeteci Hrant Dink ve yakınları tarafından yapılan başvuruya ilişkin kararını 14 Eylül'de açıkladığını anımsatan Bağış, karar aleyhine AİHM Büyük Daire'ye itiraz başvurusunda bulunulmaması yönünde verilen karar çerçevesinde, gelecekte benzer ihlallerin tekrarlanmasını da engelleyecek mümkün olan her önlemin alınmasının kararlaştırıldığını belirtti.

Bağış, 12 Eylül referandumu sonucunda kabul edilen değişiklikler ile, insan hakları ihlalleri için son çare olarak görülen AİHM'e başvurulmadan önce, ortaya çıkan olası haksızlıkları düzeltmek için vatandaşların haklarını arayabilecekleri bir mekanizmanın daha geliştirilmekte olduğunu kaydetti.

Türkiye'de hoşgörü ve karşılıklı anlayış ortamının güçlendirilmesi bakımından önemli gelişmeler yaşandığına dikkati çeken Bağış, bunun en güzel örneğinin 15 Ağustos 2010'da Trabzon'un Maçka ilçesinde 88 yıldır kapalı olan tarihi Sümela Manastırı'nda gerçekleştirilen ayin olduğunu, Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos'un yönettiği ayinin, yurtiçi ve yurtdışında son derece olumlu yankılar bulduğunu, ramazan ayına denk gelmesi dolayısıyla insanlığa barış ve huzur mesajları verildiğini söyledi.

Bağış, yine Van'ın Akdamar Adası'ndaki Surp Haç Ermeni Kilisesi'nde de 19 Eylül Pazar günü dini bir tören gerçekleştirileceğini, bunun, tüm vatandaşların eşit bireyler olarak yaşadığı daha demokratik ve özgür bir Türkiye idealine yaklaşılmasına da hizmet ettiğini vurguladı.

Egemen Bağış, ders kitaplarında ayrımcılık konusunda, Milli Eğitim Bakanlığınca yürütülen çalışmaların hızlandırılarak, herhangi bir ayrımcılık olmaması amacıyla tüm ders kitaplarının gözden geçirildiğini aktardı.

"Rorman açılımı"

Hükümetin başlattığı Roman açılımı ışığında Türkiye'deki Roman vatandaşların sorunlarına yönelik olarak, sivil toplum temsilcileri ve yabancı uzmanların da katılacağı geniş katılımlı uluslararası bir seminerin AB Genel Sekreterliği eş güdümünde Aralık ayı içinde gerçekleştirilmesinin de kararlaştırıldığını anlatan Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İltica, göç, sınır yönetimi, vize gibi önemli konuları içinde barındıran 'Adalet, Özgürlük ve Güvenlik' faslına yönelik çalışmalarımız da hızla devam etmektedir. Üyelik müzakerelerini sürdüren Türkiye ile AB arasında Ankara Anlaşması, Katma Protokol ve Gümrük Birliği'nden kaynaklanan hukuki taahhütler de göz önüne alınarak, AB'nin vatandaşlarımıza vize muafiyeti sağlamasına giden sürecin başlatılmasına yönelik girişimlerimiz sürdürülmektedir. AB Komisyonunun üye devletlerden alacağı yetkilendirme üzerine tarafımızca yapılması gerekecek teknik çalışmalar, bu toplantımızda tüm ayrıntılarıyla ele alınmıştır. AB Komisyonu ile yürütülen müzakerelerde son aşamasına gelinmiş olan Geri Kabul Anlaşmasının tamamlanma sürecinin, komisyonunun vatandaşlarımıza yönelik vize muafiyetine gidecek sürece ilişkin çalışmaları yürütmek üzere üye devletlerden alacağı yetkiye bağlı olarak sürdürülmesi hususunun altı çizilmiştir. Ülkemizin kara ve deniz sınırlarının daha etkin korunması, kontrolünü ve yönetimini sağlayacak entegre sınır yönetimi oluşturma çalışmalarımız sürmektedir. Ülkemizin göç ve iltica alanında temel politikalarının yeniden belirleneceği ve mevcut sisteminin ciddi şekilde geliştirileceği 'İltica Kanunu', 'Yabancılar Kanunu', 'İnsan Ticareti İle Mücadele ve Mağdurlarının Korunması Kanunu' ve 'Göç ve İltica İdaresi Kurulmasına İlişkin Kanun'a yönelik çalışmalar hızla sürdürülmektedir. Bu kanunlar ile aynı zamanda, AİHM'in son zamanlarda göç ve iltica alanında ülkemizle ilgili aldığı kararlarda belirtilen hususlarda da düzenleme yapılmış olacaktır. Söz konusu kanun taslaklarının, ilgili uluslararası kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ile üniversite öğretim üyelerinin görüşlerinin de alınması amacıyla kamuoyuna sunulması kararlaştırılmıştır."

Türkiye'nin AB'ye üyelik hedefi doğrultusunda, siyasi reformlar başta olmak üzere gerekli çalışmalara kararlılıkla devam edeceğini vurgulayan Bağış, üyelik süreci vesilesiyle vatandaşların hayatlarının her alanında hak ettikleri en yüksek standartlara kavuşturulmasının, hükümetinin her zaman en önemli önceliği ve hedefi olduğunu belirtti.

Bağış, "Bu çerçevede buradan bütün muhalefet partilerimize ve sivil toplum kuruluşlarımıza da bir çağrıda bulunmak ve onların da desteğini talep ettiğimizi ve bu süreci hep birlikte yürütmek arzusunda olduğumuzu da vurgulamak istiyoruz" dedi.

Egemen Bağış, 23. RİG toplantısının, İçişleri Bakanı Atalay'ın ev sahipliğinde Kasım ayında yapılmasına karar verildiğini kaydetti.

"AB'de yaşanan Roman krizi"

Bir gazetecinin, "AB'de yaşanan Roman krizi ile Türkiye'de yaşanan Roman açılımının aynı zamana denk gelmesi tesadüf mü ?" sorusu üzerine de Bağış, "Roman açılımının Fransa ile ilgisi yoktur. Roman vatandaşlarla buluşup, onların sorunlarını dinleyip, onlar ihmal edildiği için Roman vatandaşlardan özür dileyen bir Başbakan var. Türkiye artık sorunlarıyla helalleşiyor. Sorunlarını teşhis edip, tedavi ediyor. Başka ülkelerin iç işlerinde yaptığı hatalarla Roman açılımının alakası yoktur" dedi. 

Başka bir gazetecinin, "Hillary Clinton'dan, BM toplantısında, Türkiye'de dini özgürlükler konusunda eksiklikler olduğu yönündeki eleştirileri gündeme getirmesinin istendiğini" ifade etmesi üzerine de Bağış, "Türkiye'de 88 yıl aradan sonra Sümela'da ayin yapıldı. Bu pazar da Van Akdamar Kilisesi'nde bir ayin gerçekleşecek. Böyle bir dönemde 'Türkiye'de dini inançlarla ilgili sorun var' demek, 110 yıl geride kalmışlıktır" şeklinde konuştu.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir