"Esad'ın Suriye'yi yönetme meşruiyeti kalmadı"

Cenevre-2 Konferansı'nın ilk oturumu sonrası soruları yanıtlayan Davutoğlu, katliamların 21.yy'ın ilk insanlık suçu olarak tarihe geçtiğini belirterek, "Artık Esad'ın Suriye'yi yönetme meşruiyeti kalmamıştır" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Cenevre-2 Konferansı'nda Türk gazetecilere yaptığı açıklamada, Suriye'de yaşanan durumun 2 ay sonra 3. yılını dolduracağını ve 20. yüzyılda ve modern dönem siyasi tarihinde böylesine büyük insani facialara yol açan bir krizin herhangi bir çözüm çabası olmaksızın sürmesinin uluslararası toplum için bir utanç vesilesi olduğunu belirtti.  

Suriye dışında 2,5 milyon ve Suriye içinde en az 7 milyon kişinin mülteci durumuna düştüğünü, milyonlarca insanın acil yiyecek ve ilaç ihtiyacında olduğu bir durumdan bahsettiğini dile getiren Davutoğlu, Türkiye olarak Cenevre-1'e katılırken de Cenevre-2'ye katılırken de tam bir iyi niyetle hazırlıklara katkıda bulunduklarını ve Türkiye'nin Cenevre-1 bildirgesini oluşturan ülkelerin başında geldiğini hatırlattı. 

Son bir haftada bütün taraflarla yoğun diplomasi yürüttüklerini belirten Davutoğlu, şöyle konuştu: 

"Ama samimi kanaatimi ifade etmek istersem ki bu sadece benim kanaatim değil, ikili görüşmeler ki aralarında birçok tanınmış önemli ülkelerin dışişleri bakanları da var. Maalesef ilk oturumda Suriye rejiminin dışişleri bakanının konuşması konferansın ruhuna, Cenevre-1 bildirisinin esasına aykırı bir nitelik taşıyordu. Bütün konuşmada, Cenevre-1 bildirisi ve anlaşmasının mutabakatının -ne derseniz deyin- esasını teşkil eden geçiş hükümeti kavramını bırakın, geçiş kavramına bile bir atıf olmaksızın, sadece saldırgan bir üslupla diğer ülkeleri suçlamaya dönük ve Suriye'deki yaşanan olayların gerçek yüzünü gizlemeye dönük bir çaba sergiledi. Bu büyük bir hayal kırıklığına yol açtı. Birçok ülke, daha sonra bu mantıkla konferanstan nasıl netice alınabileceğini sorguladı. Suriye rejiminin bu üslupla gerçekleştirdiği insanlık suçlarını örtmeye gücü yetmez. Her türlü yöntemle Suriye halkı katledilmiştir, etnik kıyım uygulanmıştır, insanlık suçu işlenmiştir. Denenmedik yöntem kalmamıştır. Buna rağmen bu faciadaki rollerini unutup başka ülkelere ve Türkiye'ye dönük de eleştirilerde bulunmuş olmaları kabul edilebilir bir durum değildir. Bütün bir halkı, şehirleri terörist ilan etmek, 2. Dünya Savaşı'ndaki Nazi yöntemlerini hatırlatan resimlerle bir halkı katletmeye çalışmak, Birleşmiş Milletler'in atıl kalmasından istifade uluslararası toplumla neredeyse alay edercesine bu katliamları sürdürmek, herhalde 21. yüzyılın ilk büyük suçunu da oluşturmaktadır.  

Gönül isterdi ki konferans daha olumlu bir atmosferde başlasın. Buna rağmen Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Ahmed El-Carba'nın konuşması çok daha serinkanlı ve doğrudan hedefe yönelikti. Provokatif saldırılara cevap vermeyen bir yaklaşım sergiledi." 

Bakan Davutoğlu, konferansın devamına ilişkin olarak BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile sabah konferans öncesinde bir toplantı gerçekleştirdiğini, dün akşam da Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu'nun temsilcileri ile gece geç saatlere kadar süren bir toplantı yaptığını hatırlatarak, "Bugün de akşam kendileriyle tekrar görüşeceğim" diye konuştu. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile kapsamlı bir durum değerlendirmesi yaptıklarını açıklayan Davutoğlu, Almanya, Hollanda ve İngiltere dışişleri bakanlarıyla da Suriye'yle ilgili konuları ele aldıklarını kaydetti. 

Cuma günü başlayacak müzakerelerin başarılı olabilmesi için her iki tarafın eşit şartlarda masaya oturması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, "Bugün elde edilen en önemli netice bence tarafların netleşmiş olmasıdır. Yani artık ortada bir Suriye rejimi tarafı, bir de Suriye Ulusal Koalisyonu tarafı var. Bunlar netleşti. Taraflar belli. Müzakere pozisyonları -çok aralarında uçurum da olsa - nihayet biliniyor" diye konuştu. 

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'la yaptıkları görüşmede de rejimin zamana dönük taktik diplomatik manevra yapmasına izin verilmemesi talebinde bulunduğunu belirten Davutoğlu, insani durumun hemen iyileştirilmesi yönünde güven artırıcı önlemlerin devreye sokulması ve Cenevre-1'in ruhuna uygun bir şekilde bir an önce tam yetkiye sahip geçiş hükümeti kurulması yönündeki genel irade ve hedefin de göz ardı edilmemesi gerektiğinin altını çizdi. 

Davutoğlu, Ban Ki-mun'a bir ayağında insani yardımları, insani durumun iyileştirmesi ve ateşkes görüşmeleri olan, diğer ayağında da en kısa zamanda bir geçiş hükümeti kurulmasıyla ilgili çalışmaların olduğu iki ayaklı bir müzakere yürütülmesinin doğru olacağı yönündeki görüşlerini aktardığını vurguladı. 

Ahmet Davutoğlu, Cuma günü başlayacak görüşmelerde bir an önce netice alınması için çalışmalara katkıda bulunacaklarını belirterek, hem Türkiye'nin hem de uluslararası toplumun Suriyelilere olan borçlarını gecikmiş de olsa ödeyecek kararlar alınmasını ümit ettiklerini söyledi. 

"Esad hangi şehre gidebilir" 

"Artık Esad'ın Suriye'yi hem ahlaki olarak yönetme meşruiyeti kalmamıştır hem de fiilen, siyasi olarak da yönetme kudreti kalmamıştır" diyen Davutoğlu, "Suriye'nin hangi şehrini alırsanız alın, bir devlet başkanı olduğunu iddia eden birisinin o şehre gidememesi düşünülür mü? Hangi şehre gidebilir Beşşar Esad?" diye konuştu. 

Bu konularda ilginizi çekebilir