24 Temmuz kararı var ya 24 Temmuz!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Dövizde geçen yıl yaşanan aşırı tırmanış gerçekten dış güçlerin oyunu muydu, değil miydi, bilemeyiz. Bu tırmanışın bir oyun sonucu mu yaşandığını, yoksa ekonomik nedenlere mi dayandığını somut olarak ortaya koyacak bir ölçü yok elimizde.

Ama şimdi şunu gözlüyoruz. Döviz tepe noktaya göre önemli ölçüde geriledi ya, sanki bu sürede oluşan çan eğrisi ekonomide hiçbir tahribata yol açmamış gibi davranıyor, sorunu geride bıraktığımızı düşünüyoruz.

Meyve sebzede belediyelerin tanzim satışına kadar uzanan süreçte bile geçen yıl yaşadığımız o hızlı kur artışının da etkisi olduğunu hiç hesaba katmıyoruz. Meyve sebzedeki aşırı fiyat hareketini “ekonomik terör” olarak lanse ediyoruz etmeye ama bir anlamda “terörist” damgası vurduğumuz kişilerin kimler olduğunu da düşünmemiz gerekiyor.

Hadi üreticiyi geçelim; tarladaki ürünü alan, nakleden, haldeki toptancı, pazardaki esnaf ve marketler, yani çok geniş bir kesim bir anlamda ekonomik terör estiren ya da estirmeye çalışan durumuna düşmüyor mu?

Meyve sebze fiyatlarındaki hızlı artışın temel nedenini biliyoruz. Arz-talep dengesi arz yönüyle bozuldu. Doğa koşullarına karşı gelemezsiniz. Daha önce yazmıştık. Çukurova’da üretici göle dönen bahçelerde botlarla mandalina topluyordu. 100 kilo hasat elde edeceğini hesaplarken 50 kiloyla yetinmek durumunda kalan bir üretici, kilosunu 2 liradan satmayı planladığı mandalinayı bu sefer 4 liradan satmak zorunda kalacaktır. Bu kaçınılmaz. Yaşadığımız büyük ölçüde bu.

Arada fırsattan istifade vurgun peşinde olanlar da tabii ki vardır. Bu vurgunu önlemenin yolu yalnızca iki kentte ve belli noktalarda tanzim satış yapmak mıdır, yoksa soruna temelden eğilmek mi?

24 Temmuz niye pas geçildi?

Gelelim başlıkta ısrarla vurguladığımız 24 Temmuz’a... Bu tarihte ne olduğunu, daha doğrusu ne olmadığını unutmuş olabiliriz. Hatırlatacağız...

Tanzim satışlara kadar uzanan olumsuz sürecin başlangıcında da, sanayide işlerin çok kötü gitmesinin altında da, Türkiye ekonomisindeki büyümenin çok yavaşlaması ve son çeyrekte küçülme yaşanacak olmasının temelinde de o günkü tercih yatıyor.

Geçen yıl 24 Temmuz’da Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplandı. Döviz kuru kıpır kıpırdı o günlerde, herkeste bir tedirginlik. Merkez Bankası’nın göstermelik de olsa, çok düşük de olsa faiz artışına gitmesi gerektiği dile getiriliyordu. Biliyoruz ki bunu ekonomi yönetimi içinden de isteyenler vardı. Ama Merkez Bankası o gün faizlere dokunmadı. Ve dövizin fitili ateşleniverdi.

İlginç olan ne biliyor musunuz, Merkez Bankası o günkü toplantıyla ilgili açıklamada öyle görüşler dile getirdi ki, hem bunları söyleyip hem faize dokunmamak nasıl olabiliyordu, bir türlü anlaşılamadı. Buyurun, o günkü açıklamadan bir özet:

“Yakın dönemde maliyet yönlü gelişmeler ve gıda fiyatlarındaki oynaklık enflasyon üzerinde etkili olmuştur. Öte yandan, fiyat artışlarının alt kalemler bazında genele yayılan bir nitelik gösterdiği dikkat çekmektedir. İç talep koşullarının etkisinin azalacağı öngörülmekle birlikte enflasyon ve enfl asyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir.”

Bu açıklamanın yapıldığı tarih itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 15.39’du, dört ay sonra yüzde 25’i gördük.

24 Temmuz’dan sonraki dönemi biliyoruz; kur fırladı gitti, işler bıçak gibi kesildi, reel sektör kuruluşları zor duruma düştü, piyasa canlansın ve enflasyon çok artmasın diye vergi indirimlerine gidildi, yani Maliye vergi kaybına uğradı, akaryakıt zamları askıya alındı ve tabii ki tarımdaki maliyetler de arttı. Bütün bunlar olup bittikten sonra çare kalmadı ve faiz yüzde 24’e çıkarıldı.

Şimdi sormaya hakkımız yok mu, 24 Temmuz’da nerelerdeydiniz? Hem olacakları görüp hem neden adım atmadınız da kurun tırmanmasına ve bünyede kalıcı hasarlar yapmasına göz yumdunuz?

Bugün yaşadığımız olumsuzlukların tohumları o gün atıldı. Ceremesini şimdi çekiyoruz.

Bir sanal, üç gerçek bakan

Amerikan CBS kanalının dizilerinden, Türkiye’de de yayınlanmakta olan Madam Secretary’de bir süre önce çok ilginç bir bölüm vardı. Dizi, Amerikan Dışişleri Bakanı Elizabeth McCord’un (Tea Leoni) politik kariyeri ve özel hayatını anlatıyor. McCord’un makamında üç konuk. Üç eski Dışişleri Bakanı. Hillary Clinton, Colin Powell ve Madeleine Albright.

Eski bakanları oyuncular canlandırmıyordu, dizide bizzat kendileri yer aldılar.

Dizideki Amerikan Dışişleri Bakanı, çok önemli bir konuda görüş almak için eski bakanları davet etmişti.

ABD tüm dünyaya ne kadar demokratik olduğuna ilişkin mesaj da vermiş oluyordu böylece. Gerçek hayatta işler böyle yürümüyor ama algı boyutu da hiç göz ardı edilmemeli.

★★★

Bizde ise geçen yıl 24 Temmuz kararından önce bırakın eski Merkez Bankacılarla görüşmeyi, ekonomi çevreleri, akademi dünyası, medya dinlenseydi...

Ekonomi yönetiminden gelen seslere kulak verilmiş olsaydı...

“Enflasyon tehlikeli gidiyor” diye toplantı açıklaması yazan Kurul üyeleri, “Hem enflasyon artacak diyoruz, hem faizi sabit tutuyoruz, biz ne yapıyoruz” diye kendilerine sorabilseydi...

Yani faiz sembolik de olsa artırılsaydı ne dövizin tırmanıp gitmesi ve ekonomiyi güçsüz düşürmesi söz konusu olurdu, ne tanzim satışlara gerek kalırdı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar