AB'de sosyal politikada dönüşüm

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Kriz sürecinde bazı ülkelerde, işsizlik yardımlarından yararlanma ve hak kazanma koşullarını sınırlayan yeni düzenlemeleri uygulamaya koyuldu.

Türkiye geleneklerine bağlı bir ülke olarak görülür. Fakat bu ikirciklidir. Çünkü günlük yaşamda gelenekçidir, hatta bunu savunanlar egemen güçtür. Ancak bu güç nedense kurumsal gelenek sözkonusu olunca ortalıkta gözükmez. Hatta yıkıcı güç olur. Kurumsal gelenekleri yok etmek ister. Bundan dolayı da ülkemizde iki yüz yıllık şirket yoktur. Olanları da batırırız. Örneğin, 2001 krizi öncesinde batan Türkbank 1900’li yılların başında kurulan Adapazarı İslam Ticaret bankasının devamı idi. Allahtan bu konuda olumlu bir gelişme oldu. Geçenlerde gazetelerde okudum, Türkbank’a yeniden bankacılık yapabileceğine yönelik izin verildiğini duydum sevindim. Devlette de durum farklı değildir. devlette kurumlarını yok etmeye bayılır. Sümerbank, Devlet Planlama Teşkilatı  artık yok. Sokak isimlerine bile dayanamayız, Ankara’nın ebedi Belediye Başkanı Melih Gökçek bu konuda tam bir yok edicidir. Sokakların, caddelerin adını değiştirdi, kendi adını, akrabalarının adını verdi. Şimdilerde Hakan Şükür’ün adını oradan buradan siliyorlar. Normal. Çünkü gözden düştü. Yurtdışında, özellikle batı ülkelerinde ise bunun tam tersini görürsünüz. Sokak ismi, kurum ismi onlarca, yüzlerce yıl aynıdır. 

Türkiye’de bu yıkıcılığın işlemediği birkaç kurum var. Onlara bakıp oyalanıyoruz. Bu kurumsal yapılardan birisi de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti tam yetmiş bir yıldır faaliyetini sürdürüyor. Üstelik bunu akademik faaliyetler ile birlikte yürütüyor. Bu hafta da (8-10 Nisan) üç günlük bir toplantı yaptı. Toplantının başlığı da oldukça günceldi. Türkiye’de İktisat ve Siyaset: Büyüme Bölüşüm ve Demokrasi. Üç günde altı oturumda Türkiye’yi masaya yatırdılar. 
Bu köşenin yazarı da, ikinci gün öğleden sonra “Sosyal Politikada Dönüşüm” başlıklı oturumda (Değerli Yazar ve Çevirmen Nail Satlıgan’ın anısına yapıldı), “Kriz ve Sosyal Politikada Dönüşüm” başlıklı bir tebliğ sundu.

Bu başlığı seçtim. Çünkü kriz özellikle AB’de beklenilmeyen bir şekilde Sosyal Devletin aşınmasına neden oldu. Krizi aşmaya yönelik politikalar AB’de işsizlik oranını yükseltirken, Yunanistan ve İspanya’da oranı %25’lerin üzerine çıkarttı. Gençlerde işsizlik oranı bu iki ülkede %50’leri buldu. AB buraya nasıl geldi diye baktığımızda, özellikle Almanya’nın baskısı ile, krizdeki ülkelerin borçlarını ödeyebilmeleri için bütçe dengesinin öne çıkartmaları etkili olduğunu görmekteyiz.
Kriz sürecinde bazı ülkelerde, işsizlik yardımlarından yararlanma ve hak kazanma koşullarını sınırlayan yeni düzenlemeleri uygulamaya koyuldu. Örneğin, işsizlik sigortasından yararlanma süresi kısaltıldı, işsizlik sigortası ödenek miktarı azaltıldı, aile yardımları ve aile destek programlarına sınırlama getirildi. Almanya’da bile asgari ücret uygulamasına geçildi.

Bu ve benzeri kararlar sonucunda yoksulluk ve sosyal dışlanmada hızlı bir artış başladı, bu durum fakir sınıftan orta sınıfa kadar yaygınlaştı. AB’nin bu yapıyı uzun süre taşıması zor. Tersine bir dönüşüm için krizi tekrar masaya yatırıp, nedenlerini daha iyi sorgulanması gerekiyor. Bu istem birçok ülkede yüksek sesle dile getiriliyor. Bu yapılırsa görülecektir ki, AB’nin de, küresel ekonominin de sağlıklı hale gelmesi için, öncelikle finans sektörüne kısıtlamalar ve kurallar getirilmesi gerektiği ortaya çıkacaktır.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019