Ağacın e-posta adresi

Edip Emil ÖYMEN
Edip Emil ÖYMEN YENİLEŞİM edip.oymen@outlook.com

Son 20 yıldır Danimarka’da dişbudak ağaçlarının yüzde 90’ına musallat olan virüs yüzünden milyonlarca ağaç öldü ve kesildi. Salgın sadece burayı değil, Kuzey Batı Avrupa’daki diğer ülkeleri de etkiledi. 

Danimarkalı yetkililer bir yandan bu dertle uğraşırken, bir yandan da parklarda kesilen ağaçlara “ne olduğunu” soran vatandaşa bilgi yetiştirmeye çalışıyordu. 20 yıl önce buldukları çözüm, her kesilen ağacın kütüğüne “ağacı biz kestik” işareti koyup altına bir telefon numarası yazmaktı. 20 yıl önce internet, ceptel bebekti, sosyal medya yoktu. Yerel yönetim, şehrine sahip çıkan vatandaşın sorusunu yanıtlamak için ona başvuracağı bir telefon numarasını ağaçlara yazmıştı. 

Bugün ise her şeylerin interneti var. Bu iletişim bolluğundan ağaçlar da yararlanıyor. Avustralya’da Melbourne yönetimi, şehirdeki her ağaca bir kimlik numarası ve e-posta adresi verdi. Tıpkı elektrik, gaz sayaçları gibi... Bundan amaç, vatandaşın, ağaçların durumuna dair sorunları yetkili makamlara bildirmesini kolaylaştırmaktı. Evet gerçekten, “şu ağacın dalları tehlikeli eğilmiş” diyenler falan vardı ama resmi makamların en beklemediği şey oldu: Vatandaş, ağaçlara e-posta yollamaya başladı. 

Yanlış okumadınız: Bizde hoyratça, estetikten yoksun, herhalde bilimsel de olmayan biçimde ağaçlar cascavlak budanırken, ağaca saygı gösterilen yerlerde millet, ağaca e-posta atıp “ona” sevgisini anlatmaya hazırmış meğer. Yollanan e-postalar binleri buldu. Haber oldu. 

Örneğin, 1037148 numaralı ağaca birisi 21 Mayıs’ta şöyle yazmış: “Sen yakında ölecekmişsin. Buna üzüldüm. Alt dallarını, gelip geçen kamyonlar kırıyor. Bu inşaatlardan sen de bizim kadar yorgun musun?”

1032705 numaralı bir meşe ağacına 2 Şubat’ta şu mesaj: “Sevgili Cezayir Meşesi, bize oksijen verdiğin için sana teşekkür ediyoruz. Bu kadar güzel olduğun için de ayrıca teşekkürler. Sen olmasan, karbondioksiti nasıl toplardık? Lütfen bu kalabalığın ortasında uzun boyunla güçlü kal. Sen, bize karşılık beklemeden hep sunum yapan bir hediyesin. Dilerim bir gün çevremiz, önceliğimiz olur.” 

Bir vatandaş da 1037148 numaralı ağaca şunu yazmış: “Senin bir rakam değil, bir isminin olması gerekir.”

Melbourne ağaçlarına sadece şehirden değil, uzak diyarlardan da e-posta gelmiş. Hem de ABD’de bir “ağaçtan” (!)

11 Şubat tarihli e-posta 1070546 numaralı meşeye: “Benim adım Quercus Alba. Bana kısaca Al diyebilirsin. 350 yaşındayım. Boyum 80 feet (24 metre), gövdem 16 feet (5 metre). Fazla seyahat etmiyorum. Hatta diyebilirim ki yerimden hiç kıpırdamadım. Sadece öylece duruyorum ve kuşlara, sincaplara dallarımı uzatıyorum.” 

Bize, “buralarda” deli saçması, zıpırlık, olmadık işlerle uğraşmak gibi gelebilir bu e-postalar ve dile getirilen (gerçek veya rol icabı) duyarlılık. Ama ağaçlara e-posta adresi vererek, bunu dünya alemin bilmesini sağlamak, Avustralya’dan 7 saat dilimi uzakta (Türkiye-New York kadar) bir memleketin ekonomi gazetesine yazı konusu olacak bir uygulama haline geliştirmek, o şehrin tanıtımı için yapılabilecek en başarılı yenilikçilik.

Zaten Melbourne, akıllı şehir ve yenilikçi uygulamalarıyla Economist Intelligence Unit ekonomi analiz kurumu değerlendirmesinde (2015 Global Livability Ranking) beş yıldır dünyanın “1 numaralı” yaşanacak şehri. Bu yıl Melbourne’un 100 üzerinden aldığı 97.5 puanın bir altında 97.4’le Viyana var. Onu Kanada’dan Vancouver ve Toronto izliyor. Sonra Adelaide (Avustralya) ve Calgary (Kanada) geliyor. Evet, hepsi “orta boy” hatta küçük şehirler. Buralarda yaşam kalitesini yükseltmek, yüksekte tutmak daha kolay. Hepsi de zengin G8 ülkelerinden. İstanbul ise 109’uncu sırada. 2011’de de aynı yerdeydi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hollywood’a yapay zekâ 02 Ağustos 2019