Venedik Bienali’nden üç öykü

Edip Emil ÖYMEN
Edip Emil ÖYMEN YENİLEŞİM edip.oymen@outlook.com

Venedik Bienali 58’inci Uluslararası Sanat Sergisi’nde bu yılki Türkiye Pavyonu, yaratıcı-yenilikçi özellikleriyle yabancı basının ilgisini çekti. Örneğin, Fransız popüler gazetesi Le Figaro, “Bienal’de sansasyon yaratan 10 eser” arasına aldığı Türkiye Pavyonu’nu şöyle özetledi: “Büyük sanatçı (La grande artiste) İnci Eviner, dijital sanatın bütün yapı taşlarını, antik tiyatronun duygularını, en şekilsiz, en korkutucu olanı, sansürle baskı arasında kalışı, “Biz, Başka Yerde”yi harmanlıyor. İki kata yayılan bu yerleştirme, çizimler, fotoğraflar, tablolar ve sahne dekorlarıyla oluşturuldu. Bir adam bir köşede sessizce ağlıyor. İnsanları koyun gibi [pasif] görüyoruz [çünkü onlar, yaşam ortamlarında değil, “başka bir yerdeler” artık. Onlar sığınmacı, yersiz, yurtsuzlar]. https://bit.ly/2R7Gxh0 

Güzel sanatların nabzını tutan önemli kaynaklardan Artnet’de de “Bienal’de 10 En Mükemmel Ulusal Pavyon” başlıklı seçkide yorumcu özetle şöyle diyor:

“Size yalan söylemeyeceğim-ama gerçekten ben bu pavyonu anlamadım. Ama yine de, çok ileri düzeyde yaratıcı bir zihnin içine adım atmak gibiydi. Bu nedenle “anlamamamı” önemsemiyorum. Türk sanatçı İnci Eviner, çoklu-ortamlı bir gösteri yaratmış. Rampalardan yürüyüp küçük odalara giriyorsunuz. Köşelerde, duvarlara yansıtılan tuhaf videolar, hiyeroglif gibi duvar resimleri, yarısı olmayan iskemlelerden oluşan bir heykel ormanında eğilen bükülen akrobatlar. Eviner, kendi estetik dilini çeşitli medyalarla anlatmış. Orası sanki lüks bir restoran: Tatmin olmuş ve memnun ayrılıyorsunuz.” https://bit.ly/2Vw54C1 

Güzel sanatların gündelik gazetesi ArtNewspaper’ın “Görülmesi şart pavyonlar” arasına aldığı Türkiye Pavyonu hakkındaki yorumu da özetle:

“[Tüm yaratıcı sanatlar arasında eşzamanlı bir diyaloğu tanımlayan tümel/bütüncül
sanat anlamına gelen Almanca sözcük] gesamtkunstwerk’in acaba Türkçe’de karşılığı nedir? Belki de İnci Eviner’in yerleştirmesi için yeni bir sözcük icat edilmeli: Büyük, yayvan platform/sahneler çoklu-medyayı (film yansıtma, yerden yükselen sesler, çizimler, çelik korkuluklar, yarısı kesik iskemleler, yarısı kesilmiş gibi bir yatak) bir araya getiriyor… Bütün bunların anlamı nedir? Eserin adı “Biz, Başka Yerde” çok az ipucu veriyor. Eviner’in kendi açıklaması da… Ama yerleştirme o kadar başarılı ki, ziyaretçileri adım adım dolaştırıyor, sürekli oraya buraya baktırıyor. Bu esnada bir sıra-dışı egzantrik zihnin hiperaktif iç mekanizmasında dolaşıyormuş gibi hissettiriyor.” https://bit.ly/2PYceZN 

Sanatçı ile mimarın zihin birliği

Mimar; sanatçının kavramsallığını betona, ahşaba, demire nasıl tercüme eder? Türkiye Pavyonu’nda Eviner’in kavramlarını somuta dönüştüren mimar çift Birge Yıldırım Okta ve Gürkan Okta’ya sordum, eposta ile cevapladılar:

“Sanatçı İnci Eviner’in objeler, videolar ve seslerden oluşan eserinin sunumu için bir sahne oluşturmayı hedefledik. Sanatçının “Biz, Başka Yerde” adlı yerleştirmesi, göçlerin, ilticanın, toplu yer değiştirmelerin birey üzerindeki olumsuz etkilerine dikkati çekmeyi amaçlıyordu. Bunu sağlamak için, kişinin, Türkiye Pavyonu’nda kendisini sarmalayan, algısını dönüştüren bir mekânın içinde bulması, hissetmesi gerekiyordu. Bu mekânın tasarımında izleyiciyi duraksatacak, dolaştıracak, farklı kotlardan eserlerin algılanmasını sağlayacak bir sirkülasyon kurgusu oluşturduk. Mekânın içinde kesitleri alınmış, “yarısı olmayan” sandalyeler, pisuarlar, ranzalar ve projeksiyonlarla yansıtılan figürler yer alıyor. Mimari tasarımımız, izleyiciyi görünmez bir rotada dolaştırıyor. Kişi yürüdükçe tekrar eden sesler, diğer yarılarını bulmaya çalışan eksik figürler, hayvanlar ile karşılaşıyor. Bu mekânı oluştururken Eviner’in bizden talebi “bir ada” yaratmamızdı. Bu adanın tasarımı, mekânı ve Eviner’in yapıtlarını bir obje/nesne olarak algılamak yerine izleyiciyi içine alarak farklı perspektifler sunuyor. Dolayısıyla her bir desen, figür ve sesin ayrıştırılarak algılanmasını sağlıyor. Mekânı Eviner’in sanat üretimi için izleyici ile diyaloğa giren düşsel bir mekân olarak kurguladık. Mimari proje süreci sanat için mekân kurgusunu araştırdığımız 6 aylık bir sürecin sonunda tamamlandı. Bu kurguya Tolga Tüzün’ün ses tasarımı da eşlik etti. Böylece, kişi mekânla bütünleşirken, kendisini çok-katmanlı sayısız çağrışımların içinde buluyor.”

Sanal gerçeklik sanat sayıldı

Sanat eserleri, görülmek ve üzerinde konuşulmak amacıyla “tanımlı” bir mekânda (salonda, binada, açık havada) sergilenir. Bunları oraya giderek görmek gerekir. Ama dijital teknoloji sayesinde, bazı sergileri ekran başında da (sınırlı bir kapasitede) görmek mümkün olmaya başladı. Venedik Bienali’nde üç sanatçının Galleria Giorgio Franchetti alla Ca' d'Oro adlı özel koleksiyonlu bir sanat müzesindeki yerleştirmelerini https://bit.ly/2KDrM4w adresinden izleyebilirsiniz. Google Street View benzeri bir yöntemle, müzenin içinde dolaşarak burada eser sergileyen 22 sanatçıdan üçünün eserleri hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.

Venedik’e kadar gidemeyecek sanatseverlere yenilikçi bir hizmet bu. İster Google Street View, isterse artırılmış gerçeklik (AR) olsun, sergiyi ekrana getirme uygulamaları artacak. Örneğin Fransız Le Figaro gazetesi, önemli bulduğu sergilerin haberine Google Street View ekler oldu. Böylece, sergi hakkında sadece yazı düzeyinde kalmadan, bir miktar etkileşimli görsellik de mümkün oluyor.

Sanal gerçeklik (VR) Venedik Bienali’nde bir “sanat yöntemi” sayıldı bu yıl. Bienal’e davet edilen Fransız sanatçı Dominique Gonzalez-Foerster, bir VR eseriyle katıldı. https://bit.ly/2K73z7c adresinde, bu sanatçının neleri nasıl yaptığına dair bir fikir edinebilirsiniz. Kavramsal çağdaş sanat, anlatılsa bile anlatılamaz, ille görmek gerekir. Ama bunun için bile Bienal’de epey zahmete katlanmak zorunlu: Bu eseri bir seferde sadece 5 kişi “görebiliyor.” İzleme süresi sadece 8 dakika.

Litvanya en başarılı pavyon

Baltık ülkesi Litvanya, Bienal’deki en başarılı pavyon seçildi, Altın Arslan Ödülü’nü kazandı. Bu başarıyı neye borçlu? Akla gelmeyecek kadar sıradan, ama yine de yaratıcı, esprili, ciddi mesajı olan bir yerleştirmeye: Bir plajda insanlar güneşleniyor. Evet, şuraya bakarsanız https://bit.ly/2WGCTfW güneşi de, plajı da göreceksiniz. Şairimiz Orhan Veli’nin “Bir elinde cımbız, bir elinde ayna, umurunda mı dünya” dizesinin tıpkısı. Bir yanda küresel ısınmayla birlikte kuraklık güneyden kuzeye doğru ilerlerken, doğa olayları tuhaflaşmaya başlamışken, Dünya Altıncı Yok Oluş’a doğru adım adım giderken, insanlık her şey çok normalmiş gibi umursamaz bir tavırla yaşamaya devam ediyor.

Litvanya, küresel iklim değişikliğine dikkat çeken “Güneş ve Deniz (Marina)” adlı yerleştirmesiyle haklı olarak en başarılı seçildi. Bu ilginç yerleştirme sadece Cumartesi günleri “açık.”
Ulusal pavyonların bulunduğu eski tersane (Arsenale) binasındaki yerleştirmeyi ziyaretçiler, ikinci kattaki bir balkondan aşağıya bakarak izliyorlar: Plajda cepteliyle oynayanlar, plaj şemsiyeleri altında okuyanlar, konuşanlar, hatta ara sıra şarkı söyleyenler… Diyaloglar İngilizce. Bir yaşlı kadın, “Kimse, köpeğinin kakasını yerden temizlemiyor” diye şarkı söylerken, bir genç adam, “Geçen Yılbaşında kar yağmadı” diyor: Plajda, sıradan bir gün. Uzaktan martı sesleri, dondurmacı çağrıları… Her şey olağan, normal. Ama değil: İnsanların doğaya egemen olup doğayı mahvettiği yeni jeolojik çağ Antroposen, bu egemenliğe rağmen, insanlığın yarattığı çözülemeyecek sorunlarla yüklü olarak Dünya’nın sonunu hazırlıyor. Bilinçli birkaç ülkenin çabaları, geri kalan 190 ülkenin bilinçsizliği içinde istisnadan ibaret.•

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hollywood’a yapay zekâ 02 Ağustos 2019