Altın, gümüş, pırlanta… Kim mutlu olmuş dünyada?

Nazlı SARP
Nazlı SARP nazli.sarp@dunya.com

Kimilerinin servetine servet kattığı, kimilerinin ise geçim hesabında sınıfta kaldığı, masum insanların devletlerin hırsı uğruna canından olduğu (umarım ki son BMGK kararından sonra ABD’nin zalim ama yalnız oluşu bu defa durumu biraz olsun eşitler) hızla gelişen teknolojinin ve pandemide uzaktan eğitimin gençlerde dikkat dağınıklığı sorununa neden olduğu (PISA skorları 2022 araştırmasında dünya ortalamalarında önemli oranda düşüş var), yolsuzluklar ve geniş kitlelerin yoksunluklarıyla yeni bir yıla giriyoruz.

O nedenle emtia piyasasının ekonomiyle etkileşimine değinirken, biraz iç acıcı bir başlık seçeyim istedim ve Sezen Aksu’nun Olmaz Olsun şarkısının bir nakaratını aldım ki tek kalıcı değerimiz olan maneviyatımız en azından bu zor günlerde kılavuzumuz olsun.

En klasik güvenli liman altın, geçtiğimiz hafta başında onsu 2134 dolara kadar ve bir aylık periyotta yüzde 8’i aşkın değer kazanarak, bir ralli başlattı. Bu rallinin en bariz nedeni ABD 10 yıllıklardaki reel getirinin Ekim ayındaki zirvesinden düşüş kaydetmiş olmasıydı. Diğer taraftan Ekim ayında manşet enflasyonun yüzde 3,2’e gerilemesi zaten piyasada hisse bazında bir ralliyi başlatmıştı.

2024 yılının hangi noktasında Fed’in faiz indirimlerine başlayacağı bir tartışma konusu haline gelmişti. Bu durum dolar endeksinde de düşüşleri beraberinde getirirken, altın açısından ikinci bir çekici güç de ABD dışındaki altın alımlarına fiyat avantajı doğması olarak görülebilir.

Jeopolitik riskler kısmına gelindiğinde ise 7 Ekim’de başlayan İsrail Filistin savaşında da altın yüzde 6 düzeyinde primlenmişti ancak savaşın daha fazla genişlemeyeceğine yönelik algıyla bir sonraki ay, bu etkinin kaybolduğu görüldü.

Bir diğer etken de bir süredir, küreselleşmeden tavizler verilmesiyle BRICS ülkelerinin ABD tahvillerinden çıkarak, merkez bankalarındaki altın rezervlerini güçlendirmeleri olarak görülebilir ancak tüm bu etkenler alt alta sıralandığında dahi altının güçlenmesi için çok yeni bir neden var gibi gelmiyor. Özellikle ilk kısımda söylediğim tahvil faizleri etkisinin ise bana göre bir süre daha kalıcılığı olmayacak. Bunun belki ilk belirtisini geçtiğimiz hafta sonu açıklanan tarım dışı istihdam verisiyle görmüş olduk.

Aslında büyük ölçüde otomotiv endüstrisindeki grevlerin son bulması nedeniyle on binlerce kişinin (doğrudan sektör için 30k, bağlantılı sektörlere ilişkin kesin bir rakam yok) istihdam piyasasına dahil olması belki verinin 199k ile beklentinin üstünde gelmesini ve işsizlik oranında yine tarihi seviye olan 3,7’lere düşürülmüş gibi gösterse de bu durum Fed’in bu hafta Salı ve Çarşamba günü yapılacak toplantısında daha temkinli olmasını beraberinde getirecek. Ayrıca ben bir kez daha ABD 10 yıllıkların yüzde 5 ve üstünü test edeceğini düşünenlerdenim.

Bu nedenledir ki altından ziyade gümüşü daha sağlıklı bir yükseliş trendinde görüyorum, önümüzdeki dönemlerde. Bakır tarafında ise hem yenilenebilir enerji hem de elektrikli arabalarda talep görmesine karşın hala önemli bir üretim ve stok açığı var. O nedenle önümüzdeki dönemlerde fiyatı yükselecektir.

Stoklar açısından bakıldığında paladyum ve platinle lityum noktasında da çok yüksek fiyat hareketinin önünde engel olabilir. Ayrıca Çin’in batarya üretiminde lityum yerine sodyuma geçişi bu piyasada fiyat hareketi ve maliyet açısından önemli bir devrim sayılabilir.

Petroldeki görüşümü yine koruyorum zira başka bir yazımda aylar önce ABD’nin 2017 yılı itibariyle yaptığı dönüşümle dünyada en büyük petrol üreticisi ve enerjide net ihracatçı pozisyonuna geldiğini belirtmiştim. Tüm bu trajik savaşlar ve OPEC+’nın çabaları dahil artık başka bir fosil enerji evrenini işaret ediyor. Diğer taraftan petroldeki vaziyet büyük olasılıkla etil alkol üretiminden şeker üretimine geçiş yapılmasıyla El Nino’nun büyük oranda tehdit ettiği şeker fiyatlarında rahatlamaya yol açabilir. Yine düşük akaryakıt fiyatları tarımsal girdi maliyetleri açısından olumlu olacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Kur, faiz, enflasyon 25 Mart 2024