Asil vekil çatışması

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

İktisat basit fakat aynı zamanda karmaşıktır. Nedeni de alanının geniş olması. Bundan dolayı da farklı disiplinlerle işbirliği yapmak durumda.  Hukukta bunlardan birisi. Bir firmanın üretimi iktisadi bir olgudur, ama işçi işveren ilişkileri, firma sahibi/ortakları ile    şirket yöneticileri arasındaki ilişki sadece iktisadi değil, aynı zaman hukuk temellidir. Bundan dolayı kimi zaman ortak/ortaklar şirket yöneticileri arasında çatışma ortaya çıkar.

İşletmecilerin profesyoneller diyerek yücelttikleri şirket yöneticileri, ortakların yerine kendi çıkarlarını (ücret, prim, havalı olma gibi) öne çıkartabilirler. İktisatçılar bu durumu asil vekil çatışması olarak (principleagent problem) adlandırmakta.

Bu problem 2007 krizinde, özellikle bankacılık sektöründe ABD ve Avrupa ülkelerinde gün yüzüne çıktı. Bankalar battı. Ortaklar (hissedarlar) sermaye kaybına uğrarken, banka yöneticilerinin milyonlarca dolar ücret ve prim ile çalıştığı görüldü.   Yani vekil asilin hakkını gasp etmiş.

Asil vekil çatışmasını hepimiz günlük hayatımızda yaşıyoruz. 

Nitekim eğer hukuk bilginiz yetersiz ise bir avukatı, mali konularda bilginiz yetersiz ise kendinize bir mali müşaviri vekil tayin ediyorsunuz. Şirketinizi yönetmek için de yine bir vekili, örneğin bir kişiyi genel müdür tayin edersiniz.

Tüm bu kişilerin avukatların, mali müşavirlerin ve şirket yöneticilerinin (yani vekillerin) görevi, asillerin  (sahip) çıkarlarını (haklarını) korumaktır.

Eğer bu görevlerini yerine getirmezlerse her birini görevlerinden azledebilirsiniz. Ya da ilgili kuruma (Baro, Mali Müşavirler Odası gibi) görevlerini  yerini getirmediler diyerek şikayet etmek hakkınız vardır.

Platon’un en kötü yönetim biçimleri arasında sıraladığı demokraside asiller (seçmenler) kendi çıkarlarını (haklarını) korumak ve ülkeyi yönetmek için birilerini vekil (milletvekili) seçerler.

Türkiye’deki sistemde böyle işliyor. Fakat ülkemizde vekiller asillerin haklarını korumak yerine kendi haklarını koruma yoluna gidiyorlar. Bununla da yetinmeyip, asillere hakaret ediyorlar.

Daha önce bir vekilimiz kadınların (asil kadınların) ne zaman güleceğini belirlemeye kalkmıştı. Bu hafta da bir vekil asillerin bir partisine (ana muhalefete) dinsiz dedi, yani o partiye oy veren 10 milyondan fazla asile kendince bir kimlik belirledi (yetkisizce).Üstelik bunu asillerin ödediği vergilerden maaşını alırken yapıyor (ilginç bir nokta da vekillerin asillerden daha fazla ücret almaları ve sosyal haklara sahip olmaları).

Yine bir başka vekil ulusalcı kalmadı diyor (Bunu seçmene sormadan yapıyor, seçim döneminde sorsa yanıtını alacak). Vekil, biraz okusa ya da okuduğunu anlasa idi, her ülkenin ulusalcı olduğunu idrak edecekti. (Daha da şaşırtıcı olan ise vekilin partisinin liderinin de, bu söyleme sessiz kalması).

Bundan önce de vekiller asillere karşı böyle söylemler tutturdular. Çoğu zaman yanlarına kaldı. Hatta vekiller kendilerini korumak, kendilerini asillerden ayrıcalıklı kılmak için yasalar çıkardılar.

Eğer Türkiye demokrasinin ve hukukun tam işlediği bir ülke olsa idi, vekiller böyle davranamazdı. 

Ancak MagnaCarte’den, Fransız Devrimine ve Cumhuriyet Aydınlanmasına değin uzanan bir tecrübeye sahip olan asiller (millet, ulus, seçmen), er ya da geç, vekillere vekil olduklarını hatırlatır, onları azleder.

Türkiye’nin vekilleri vekil nasıl olur diye öğrenmek istiyorsalar, Yunanistan Başbakanını izlesinler. Aleksis Çipras ulusunun çıkarlarını muhalefet ile işbirliği yaparak koruyor. Rakibi suçlamak yok, kendisini seçen ulusa red yok.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019