“Baba, mahremiyet neydi?”

Edip Emil ÖYMEN
Edip Emil ÖYMEN YENİLEŞİM edip.oymen@outlook.com


Dünyayı yöneten başkentin gayet önemli gazetesi Washington Post, hükümetle
Microsoft arasında “mahrem verileri paylaşmaya” 11 Eylül 2007’de başlandığını açıkladı geçen hafta. Ardından, diğer şirketler sıraya girmiş. 3 Aralık 2008 Yahoo. 14 Ocak 2009 Google. 3 Haziran 2009 Facebook. 12 Temmuz 2009 PalTalk. 24 Eylül 2010 YouTube. 6 Şubat 2011 Skype. 31 Mart 2011 AOL. Apple’a Ekim 2012’de hükümet bu konuda başvurmuş.

Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) ile şirketler arasındaki ilişkiyi PRISM adlı algoritma sisteminin ayarladığını artık biliyoruz. Böyle bir şeyin varlığını, zaten bilenler biliyordu. Ama halk bilmiyordu. Washington Post yine nasıl bir araştırmacı gazetecilik mabedi olduğunu gösterdi: İngiliz Guardian gazetesinin öncülük yaptığı bu konuyu daha derinleştirdi ve yayınladı. Halen Batı medyasında bu konu, ön sayfada.

Bir haftadır Washington’daydım. Ve orada izleyebildiğim web sitelerinde, televizyon
ve gazetelerde bu konunun nasıl didik didik edildiğini yerinde gördüm. Özellikle Washington Post, 1970’lerde de “hükümetin, halkın bilmesini istemediği” gizli kapaklı katakulli işlerini bulup çıkartarak dikkat çekmişti. Watergate’den önce, Savunma Bakanlığı’na ait bazı “örtbas” bilgilerini yayınlamıştı. Sonra bir kaç yıl süren bir dizi gibi Watergate bilgilerini, Nixon Yönetimi’nin bütün “örtbas” çabalarına rağmen yine bu gazete gıdım gıdım ortaya çıkarttı. ABD Başkanı istifa zorunda kaldı. Şimdi de G.W.Bush ve Obama dönemini kapsayan PRISM ortalığa saçıldı. Facebook’un Zuckerberg’inden Google’ın CEO’suna kadar “büyük başlar,” koro halinde, “Aaa! Nasıl olur? Her halde şöyle olmuştur” gibi aşırıteknik açıklamalar yaptılar. İnanan olmadı tabii.

NSA Başkanı, “Bütün bunları halkımızın iyiliği için yapıyoruz, bu sayede şu bu o gibi olaylara karşı önlemler aldık” dedi senato araştırma komisyonunda. Wikileaks dosyalarını, mahrem yazışmalara erişim hakkı olan bir “er” kopyalayıp Assange ekibine
vermişti. Şimdi de, NSA’ya taşaron hizmet sunan Booz Allen Hamilton şirketinin, üniversite mezunu bile olmadığı halde mahrem yazışmalara erişim hakkı olan bir çalışanı, PRISM’in foyasını dünyaya açıkladı. Yani, bu kadar mülti milyar Dolarlık sistemler, bu kadar sıradan ve “casus” falan olmayan birileri tarafından bu kadar kolay mı sızdırılabildi?
Bu haberlerin ortasında koca bir de kitap yayınlandı geçen hafta: Büyük Veri (Big Data). Oxford Üniversitesi’nden Viktor Meyer-Schönberger ve The  Economist dergisinin veri editörü Kenneth Cukier, yazarlar. Bir çok konu arasında, her gün çağlayan gibi akarak barajlar dolduran verinin, hükümetler için nasıl mükemmel bir “arama tarama” kaynağı olacağına da değiniyorlar. Hükümetlerin, “büyük veri” den yararlanmayı düşünmemesi artık mümkün değil. Bütün sorun, yararlanmanın “nereye kadar” gideceği? Her mobil telefonunun, aslında bir GPS aracı olması, zaten özel yaşamın tanımını değiştirmedi mi? Washington Post’ta 7 Haziran tarihli makale çok anlamlıydı: İlerki bir zamanda bir çocuk, babasına soruyor: Baba, mahremiyet neydi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hollywood’a yapay zekâ 02 Ağustos 2019