Banka genel müdürleri konuşursa herkes susar

Açıl SEZEN
Açıl SEZEN Dünyanın Parası acil.sezen@gmail.com

Ama onlar, yani banka genel müdürleri susarsa, herkes konuşur.

Uzun süredir Türkiye’de en önemli sorunun iletişim yönetimi olduğunu savunuyorum.

Geçmiş yıllarda, ekonominin farklı katmanlarında yer alan şirketler, yöneticiler, patronlar, sivil toplum örgütleri, eleştirilerini kamuyou ile paylaşarak yaparlardı.

Hükümetin yıllardır süren bir bakış açısı var. Bir sorun olduğunda, bunun kendileri ile doğrudan paylaşılmasını istiyor. Sorunların kamuoyu önünde tartışılmanın siyasi etkisi düşünülerek geliştirilmiş bir bakış açısı ve elbette anlaşılabilir.

Ancak sorun, bunun tüm bu saydığımız paydaşlarda bir konuşma fobisine dönüşmüş olması.

Artık kimse ve neredeyse hiçbir koşulda konuşmuyor.

Televizyonculuğa ilk başladığım yıllarda bankaların genel müdürlerini, yöneticilerini canlı yayına alma imkanımız olurdu.

Bankaları, makro ekonomik gidişatı, tüm düzenlemeleri sorduk. Yanıtlar aldık.

Bu tartışmaların faydasını tüm ülke olarak gördük.

Çünkü bu yayınlar ve kurulan iletişim, bazen iyi niyetli yapılan düzenlemelerin yan etkilerinin hafifletilmesine, reel sektör ile bankacılık sektörü arasında kriz sonrasında inanılmaz açılmış olan mesafenin kapanmasına hizmet etti.

Şimdi tam da buna yakın bir risk ortamı ile karşı karşıyayız.

Reel sektör şirketlerinde tablonun yüksek kur ve faiz nedeniyle bozulduğu, bankalar ile yapılandırmaların ardı ardına geldiği bir dönem.

Bu tür dönemler tehlike barındırıyor.

Zira insanların kötüyü görmeye teşne hale gelmesine neden oluyor. Algı bozuluyor. Sonra gelen irili ufaklı her haber, bazen doğru bazen yanlış, üst üste yığılarak bir sorun tepesi oluşturuyor.

Olumsuz bakış, daha olumsuzunu besliyor.

Çünkü Merkez Bankası Başkanı konuşmuyor.

BDDK Başkanı birebir konuşmuyor.

Banka Genel Müdürlerinin hemen hemen hiçbiri konuşmuyor.

“Bu işin aslı şudur, böyle değildir”i dile getirmek sadece yorumculara bırakılıyor.

O zaman da sorun aslında olmadığı kadar büyüyor.

Dahası sorun kendisi büyümese de insanların kafasında olduğundan daha çok büyük bir sorun olarak algılanmaya başlıyor.

Reel sektör bilançolarının bozulduğu doğru. Bunun %2.9 olan bankaların sorunlu alacaklarını artıracağı, beraberinde birçok yapılandırmanın geldiği de doğru.

Örneğin Moody’s raporunda çıkan tablo. Kredilerin risk değerlemesinde bazı bankalar daha ihtiyatlı bazı bankalar ise daha rahat davranıyorlar. Fark bundan kaynaklanıyor. Hassas olduğu için ödüllendirilmesi gereken, fiyatlamada cezalandırılıyor.

Dün Gökhan Şen’in Bloomberg HT’de yaptığımız Sabah Raporu programında çok doğru bir çağrısı oldu. BDDK eliyle acaba burada bankaların tüm kredi risk modellemelerinin standardize edildiği, aynı ölçekte açıklandığı bir raporlama görsek..

Bunun şeffaflığı bir daha speküle edilemeyecek ölçüde artıracağını düşünüyorum.

Sadece bu da değil.

Kredi risklerinin modellenmesinde kullanılan yöntemleri bankalar kamuoyu ve analistler ile paylaşmıyor. Dolayısıyla bu model eksikliği bankalara ilişkin rapor yazma eğiliminde olan analistler açısından da zorlayıcı, cesaret kırıcı oluyor.

Buradaki esaslar biraz daha paylaşılsa, analistler bankacılık sektörüne yönelik bu şeffaflığı rapora dökecek cesareti daha rahat bulabilecekler. Negatif algıyı kırabilecek netlikte raporlama, bunların banka analistleri tarafından teyidi belki de gereğinin üzerinde büyüyen bu yaklaşımı durdurabilir.

Ayrıca, BDDK tarafından yapılmış bir stres testi var ise bunun sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılması, gerekli sermaye yastıklarının bulunduğuna dair güvencenin sağlanması anlamına gelebilir.

Eğer bu testin sonucunda alınması gereken bir önlem var ise bunun da hızlı şekilde alınmasını sağlar. Çünkü bir sorun varsa herhangi bir bankanın bunu zaten ortaya koymadan çözme şansı yok.

Böylece sorunun krize dönüşmesine engel olunur.

Yerlisi, yabancısı, derecelendirme kuruluşu, vatandaşı, şirketi, herkesin ne olduğunu görmesi sağlanır.

Bu süreçte bence önemli bir rol de banka yöneticilerine düşüyor.

İlk yapılandırma haberleri çıktığında büyüyen soru işaretlerini, Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın’ın bir açıklaması hafifletmişti.

Sadece Bankalar Birliği olarak değil, genel müdür düzeyinde de bankaların kendilerini anlatma ihtiyacı var.

Konuşmanın bir maliyeti olduğu düşünülüyorsa, konuşmamanın maliyeti artık daha yüksek.

Zira sizler konuşmayınca, başkaları konuşuyor.

Ve sonuç hep daha kötü oluyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Eli yatırıma gitmemek... 21 Ağustos 2019
Acılara tutunmak... 03 Temmuz 2019