Bu iki konuda samimi adım atılmadan döviz düşmez!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Birinci adım olağanüstü haldir. İkinci adım ise Merkez Bankası’na gerçekten bağımsız çalışabileceği koşulların sağlanmasıdır.

Bir süre öncesine kadar OHAL’i kaldırma konusunda yalnızca muhalefet partilerinin cumhurbaşkanı adayları vaatte bulunmaktaydı. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan da OHAL’in kaldırılmasından söz etmeye başladı. Erdoğan başlangıçta seçimin ardından OHAL’in kaldırılmasının gündeme gelebileceğini söyledi, daha sonra ise somut ifadeler kullanarak OHAL’i kaldırabileceklerini açıkladı. OHAL, süre bir kez daha uzatılmayarak sona erdirilebilirdi, söylenen buydu.

Ama kabul edelim tuhaf bir durum söz konusu. Vaatler tamam ama bu vaatlerin doğurması gereken olumlu sonuçlar yok ortada.

Tüm siyasi partilerin cumhurbaşkanı adayları seçimden galip çıktıkları takdirde OHAL’i sona erdireceklerini söylüyorlar mı, söylüyorlar.

Muhalefet adayları Merkez Bankası’nın bağımsız çalışmasını sağlayacaklarını dile getiriyorlar mı, getiriyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Merkez Bankası’nın son iki faiz artırımı ve sadeleşme adımı karşısında sessiz kalmış durumda mı, evet.

Yani OHAL ve Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konuları Türkiye’nin gündeminden çıkmış görünüyor, değil mi.

Ama döviz kuru, bu iki konuda verilen sözlerin gerçekleşeceğini doğrular şekilde gelişmiyor.

Kur, geniş bir kesimin bakış açısının ve bir takım verilerin bir özetidir. İster yurtiçi yerleşikler dövize çok talep gösterdikleri için olsun, ister yurtdışından döviz gelmediği için olsun; arz talep dengesi bozulduğu için kur yükselir.

Peki şimdi ne oluyor dersiniz... OHAL ve Merkez Bankası konuları Türkiye’nin gündeminden çıktığına, verilen sözlere göre çıkmış olması gerektiğine göre ne oluyor da döviz bir türlü düşmüyor.

Sakın bu iki konuda verilen sözlerin tutulacağına olan inancın zayıfl ığı bu duruma yol açıyor olmasın!

O zaman işimiz zor, hem de çok zor. Cumhurbaşkanı seçiyoruz, üstelik ilk kez böylesine geniş yetkilerle donatılmış bir cumhurbaşkanı seçiyoruz; ama öyle görünüyor ki Türk halkı ya da yabancılar seçimi kazanabileceğini tahmin ettikleri aday veya adayların bu iki konudaki vaatlerinde pek de samimi olmadıklarını düşünüyorlar.

Aksi olsaydı, OHAL’in kaldırılacağına ve Merkez Bankası’nın gerçekten bağımsız çalışılacağına inanılsaydı kur hala buralarda mı olurdu yoksa çoktan yönünü aşağı mı çevirirdi? Üstelik kurdaki bu direnci Merkez Bankası faizi iki hafta için 4.25 puan artırdığı halde yaşıyoruz.

Var değil mi, bir terslik var!

Bu kadar yükümlülük ve ödeme varken...
Döviz kurunun yukarı gitmesinin, en azından Merkez Bankası’nın iki hamlede gerçekleştirdiği 4.25 puanlık faiz artışının beklenen etkiyi doğurmamasının tek nedeni cumhurbaşkanı adaylarının sözlerine pek itibar edilmemesi mi, yoksa başka etkenler de söz konusu olabilir mi?
Reel sektörün mart ayı itibarıyla 337 milyar dolar döviz yükümlülüğüne karşılık yalnızca 115 milyar dolar döviz varlığı bulunuyor. Yani açık tam 222 milyar dolar. Bu açık döviz kurları üstünde baskı yapmayacak mı yani?
Cari açık yıllık bazda nisan itibarıyla 57 milyar doları aşmış ve son dört yılın en yüksek düzeyine çıkmış durumda. İthalattaki hızlı artış yüzünden cari açığın daha da büyüyeceği tahmin ediliyor.
Marttan itibaren önümüzdeki bir yılda 148 milyar doları özel sektör, 34 milyar doları kamu tarafından olmak üzere 182 milyar dolar dış borç ödemesi gerçekleştirilecek.
Haliyle bütün bunlar da biraz keyif kaçırıcı, biraz moral bozucu ve “Ne olacak bu doların hali” dedirtici bir tablo anlamına gelmiyor mu?

Yurtdışı etkisi de göz ardı edilemez
Varsayalım ki Türkiye’de her şey çok iyi gidiyor. Ne OHAL var ve dolayısıyla ne kaldırılması gibi bir tartışma söz konusu... Merkez Bankası’na değil müdahale etmek, müdahale edilmesi bile akıllara gelmiyor... Seçim mi, ona da daha yıllar var.
Türk parası yine de değer yitirebilirdi. Dünyadaki dolar bolluğunun sonuna gelindi çünkü. Olmayan ya da kıt bulunan parayı, istediğiniz kadar faiz verin çekemezsiniz ki...
ABD faizi yükseltiyor, ABD dolar çekiyor ve bizim gibi ülkelere gelen parada bir azalma yaşanması kaçınılmaz.
Biz de tutup yaraya pansuman tedavisi bile yapmayıp tuz biber ekiyoruz, o da ayrı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar