Cari açık: Biz ayrılamayız

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Türkiye son yıllarda öyle hale geldi ki, ilkokulu birkaç yıl okumuş çocuğa Türkiye'nin en uzun nehri neresi diye sorsanız, yanıt alamaya  bilirsiniz. Fakat cari açık nedir diye sorsanız, büyük sorun diyebilir. Çocuklar böyle, büyükler ise (özellikle çok büyükler, bürokratlar, bakanlar, politikacılar) cari açık ile yatıp, cari açık ile kalkıyorlar. Büyükler arasında süre giden bu cari açık arttı, azaldı tartışması ise gittikçe sığ bir noktaya taşınmış durumda. 

Ocak ayı cari açık rakamları Salı günü açıklandı. Yılın ilk ayında cari açık 2012 Ocak ayına göre 99 milyon dolar azaldı ve 5.632 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. Tabi yine bu düzey yüksek, düşük tartışması gündeme taşındı. Biz bu sığ tartışmadan çıkalım, işin özüne bakalım: 
 
Aslında tartışmanın nedeni iktisatçı olmağı halde ya da iktisadı öğrenmeden bu konuda konuşanlar ve yazanlar. Bu kesim ikiye ayrılıyor. Birinci kesim  hükümet yanlısı olanlar. Onlara göre  cari açık finanse ediliyor ise sorun yoktur. Ne yazık ki iktisat teorisinde finanse edilebilir cari açık diye bir şey yok. Bu bir uydurma. İkinci kesim hükümete karşı olanlar. Bunlar için cari açık kötüdür, hükümette bunun tek sorumlusudur. 
 
Gerçek nedir? Gerçek cari açığın kaynaklarında. Eğer bir ülke toplam tasarrufundan daha fazla yatırım yapıyorsa ya da vergi gelirlerinden daha fazla kamu harcaması yapıyorsa, cari açık var demektir. Yani cari açık bir tasarruf açığıdır. Tasarruf oranı düşük olan buna karşın ekonomide büyümeyi öngören iktisat politikaları uygulayan ülkelerde cari açık kaçınılmazdır. Üstelik gereklidir de. 
 
Cari açığın sorun olmasının nedeni, cari açık verirken, bu açığın kaynaklarının ne olduğu ve kullanımının hangi kalemlerden kaynaklandığıdır. Çünkü cari açık ile birlikte ortaya çıkan döviz cinsinden borçlar er ya da geç döviz cinsinden ödenecektir. Lafı dolaştırmayın dediğinizi duyar gibi oluyorum. Şunu söylemek istiyorum: Eğer ülkenize dış borç (ister kamu, ister özel sektör kredi borçlanması) ya da sermaye akımı (tahvil, hisse senedi alımı gibi) şeklinde döviz girişi var, buna karşın siz bu kaynağı dış ticarete konu olmayan alanlara aktarıyorsanız, yani gelen kaynağı siz konuta, kamu binası yapımına yani inşaat sektörüne aktarıyorsanız, ya da sosyal güvenlik kurumları açığını kapatmakta kullanıyorsanız,  bu cari açık başa bela olur.  
 
Cari açığı azaltmanın yollarından birisi yatırım ve tüketim için gerekli olan aramalı ithalatını azaltmak gerekir. Türkiye'nin böyle bir şansı yok. Çünkü en önemli aramalı enerji üretimi için gerekli olan petrol ve doğalgaz. Bundan dolayı ithalat cephesinde fazla bir hareket alanı yok.  Türkiye'nin üretim yapısı öyle bir hale geldi ki, ithalat azaldığı an da büyüme oranı da düşmeye başlıyor. Cari açığı azaltmadaki ikinci yol ise tasarruf oranını artırmak. Tasarruf üç kaynaktan geliyor, hanehalkı, özel kesim (kurumsa)  ve kamu.  Türkiye'de  gelir dağılımı bozuk olduğu için en fakir %60'lık kesimin tasarruf yapmaya gücü yok. Geriye kalan %40'lık kesim ise Türkiye'ye yetmez. Özel kesimin KOBİ kısmının ise kar oranları düştüğü için tasarruf yapması mümkün değil. Kamu kesiminin de  özellikle önümüzdeki iki yıl seçimlere kitlenmiş olması nedeni ile, tasarruf yapması çok zor gözüküyor.
 
Özetle en iki yıl daha biz cari açıkla birlikteyiz. Tıpkı bir şarkıda söylendiği gibi "Biz ayrılamayız."
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019