Demografik değişiklikler dünya ekonomisini zorlayacak

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

Nüfus yaşlanması daha çok Avrupa ülkelerinin sorunu olarak görülürdü. Son yıllardaki gelişmeler, Avrupa’dan sonra Asya’nın da benzer sorunla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. 7 milyarı aşan dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 12’sinin yaşadığı Avrupa karşısında Asya Kıtası’nın toplam nüfusun yüzde 60’ını barındırdığı düşünüldüğünde, Asya ülkelerindeki yaşlanan nüfusun dünya genelinde ciddi ekonomik ve sosyal sorunlara yol açması olasılığı yüksek. Resesyon döneminde yüksek büyüme hızlarıyla dünya ekonomisine katkıda bulunan Asya ülkelerinin önümüzdeki yıllarda hızlı büyümelerini sürdürüp sürdüremeyecekleri belli değil. Dünyada 65 yaş ve üstü 211 milyon kişi, Doğu Asya ve Pasifik Bölgesi'nde yaşıyor. Bu rakam söz konusu yaş grubundaki dünya nüfusunun yüzde 36’sı. Projeksiyonlara göre 2040’a kadar bölgedeki yaşlı nüfusun sayısı ikiye katlanırken, çalışma çağındaki nüfus Kore, Çin ve Tayland gibi önde gelen ekonomilerde yüzde 10-15 oranında azalacak. 2050’ye kadar ise 60 yaş üstü dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisinin Asya ülkelerinde yaşayacağı tahmin ediliyor. İşgücü, tasarruflar ve yatırımlarda daralmaya yol açacak bu değişim ister istemez büyümeyi de yavaşlatacaktır. Demografik yapının değiştirilmesi, bir başka deyişle nüfusun gençleştirilmesi hemen hemen imkansız. Zira bir ülke nüfusunun gençleşmesi, doğurganlık ve ölüm oranlarının yüksek ve birbirine yakın olmasına bağlı.

Dünyada, özellikle Batı’nın gelişmiş ülkelerinde görülen trend ise bunun tersi. Doğum ve ölüm oranları, nüfusun kendini yenilemesi için gerekli oranın çok altında. Son yıllarda işgücüne katılım oranlarının arttırılması taleplerinde ve göçmenlerle ilgili politikalarda görülen yumuşamalarda, yaşlanan nüfus sorununa çözüm arayışlarının etkisi büyük.

***

Gelişmiş ülkelerde yabancı işçilere talep artıyor. Almanya’nın, çoğunluğunu Suriye ve Irak’ta devam eden iç savaştan kaçan 800 bin göçmene kapılarını açma kararının en önemli nedeni, Avrupa’nın en yaşlı nüfusa sahip ülkesi olması. Almanya aynı zamanda, dünyada doğurganlığın en düşük olduğu ülkelerden biri. Ülkenin, dünyanın önde gelen ekonomilerinden biri olmasında 1960’lardan 70’lerin sonuna kadar devam eden dönemde aralarında Türkiye’nin de yer aldığı Avrupa’nın gelişmekte olan ülkelerinden gelen göçmen işçilerin katkısı büyük. Mülteci akınının, Almanya’da kısa vadede tüketim ve kamu harcamalarını arttırırken ekonomik büyümeyi hızlandırması, uzun vadede ise kalifiye işgücü açığının azaltılmasına katkıda bulunması bekleniyor. Şimdiye kadar sıkı göçmen politikaları izleyen Uzakdoğu’nun zengin ülkelerinde de bu yöndeki talepler artıyor. Bölgenin önde gelen ekonomilerinden Japonya ve Singapur’daki doğum oranları dünya ortalamasının çok altında. 130 milyon civarında insanın yaşadığı Japonya’da doğum oranında ciddi bir artış olmazsa–ki bu çok zor–yüzyılın sonuna doğru nüfusun 50 milyona gerileyeceği söyleniyor.

***

Dünya Bankası’nın yayınladığı bir rapora göre, Doğu Asya ve Pasifik bölgelerinde yaşayan nüfus içindeki yaşlanma dünyanın diğer bölgelerinden çok daha hızlı. Bölgede yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ülkeden ülkeye değişiyor. Çin, Kore, Japonya, Hong-Kong, Nepal ve Pakistan nüfusu süratle yaşlanan Asya ülkeleri arasında öne çıkanlar. İlk dört ülke dışında Nepal ve Pakistan düşük gelirli ülkeler. Bu gruptakilerin işi daha zor. Bölgenin en büyük ekonomisi Çin’de 60 yaş üzerindeki nüfusun 2020’ye kadar 234 milyona ulaşması bekleniyor. Yaşlı nüfusun ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli ekonomik kaynaklar Çin dahil diğer gelişmekte olan ekonomilerin önemli handikaplarından biri. Büyümeye ivme kazandırması beklenen göçler, adaptasyon güçlüklerinden dolayı sosyal sorunları da beraberinde getirebilir. Toplumların demografik anlamda önlerinde iki seçenek var; ya çoğalacaklar ya da yaşlanıp azalacaklar. Hiç bir ülkenin nüfusu sürekli artmayacağına göre, er veya geç her ülke yaşlanacaktır. Azalan kaynaklar ve çevresel sorunlara ilaveten demografik değişikliklerin de dünyayı derinden etkileyeceği bir döneme yaklaşıyoruz. Ortaya çıkacak ekonomik, sosyal ve siyasi sorunların çözümü tüm ülkelerin sıkı işbirliğine bağlı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016