Döviz üzerine çeşitlemeler...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Döviz kurları tırmandıkça dedikodudan geçilmiyor. Yetkililerin her platformda dile getirdikleri yalanlamalara rağmen bu dedikodular sürüyor.

Bu köşede dün de değinmiştik. Bankalardaki döviz hesaplarına el konulacağı da ileri sürülüyor, döviz hesaplarının TL’ye çevrileceği de, bankaların mevduat sahiplerine paralarını ödeyemeyecekleri de.

Bunların hepsi boş iddialar, ama ne yazık ki böylesi günlerde bu iddiaları öyle bir anda kesmek mümkün olmuyor.

Bu arada yeri gelmişken, bankalardan yüklü miktarda para çekmenin hiçbir zaman anında mümkün olmadığını belirtmekte yarar var. Şubenin o anki kasa durumuna göre değişmekle birlikte çoğu bankada öyle gittiğiniz an 50 bin lira, 100 bin lira çekmeniz mümkün olmaz. Daha önceden paranızı çekeceğinizi haber verirsiniz, size genellikle ertesi gün için bir randevu verilir ve ancak o zaman paranızı alabilirsiniz. Dolayısıyla son dönemde bankaya gidip parasını alamayan varsa, ki vardır ama genel uygulamadan dolayı böyle olmuştur, bu durumu içinde bulunduğumuz koşulların bir sonucu gibi görmek yanlış olur. Dedikodu furyası sürüyor ama vatandaşın bu dedikodulara pek itibar etmediği de ortada. Aksi halde banka şubeleri önünde uzun kuyruklar görürdük.

MASAK incelemesi iddiası
Şimdi kulaktan kulağa yayılan yeni bir iddia var. MASAK, yani Mali Suçları Araştırma Kurulu, özellikle devlet memurları içinde döviz alan ve bankada dövizi bulunanları araştıracakmış.

MASAK’ın web sayfasına (masak.gov.tr) girdiğinizde şu ifadeyi görürsünüz: “Türkiye’nin Mali İstihbarat Birimi.” Bu MASAK’ın kendini nasıl tanımladığını ortaya koyan bir ifadedir.

Peki bu Kurul ne yapar, temel görevi nedir, yine MASAK’ın tanımını aktaralım:

“MASAK suç gelirlerinin aklanmasının ve terörün finansmanının önlenmesi kapsamında veri toplar, şüpheli işlem bildirimlerini alır, ulaştığı sonuçları ilgili birimlerle paylaşır ve yükümlülük denetimi yapar.”

Yani MASAK, “Döviz artacak, tasarrufumu dövize çevirip üç kuruş kazanayım” diye hareket eden bir devlet memurunun peşine düşmez.

Bu dedikoduyu yayanlar en hafifinden MASAK’ın misyonunu küçümsemiş oluyorlar. 
Kaldı ki artık Türkiye döviz tutmanın yasak olduğu bir ülke mi ki herhangi bir kurum döviz sahiplerinin peşine düşecek? Çok eskide kaldı o günler ve oralara artık istesek de dönemeyiz.

Kur artışı vatandaşı nasıl mı etkiliyor?

Döviz kurundaki artışın yaşamımıza henüz tam olarak dokunduğunu söyleyemeyiz. Ama etki başladı ve bu etki giderek büyüyecek:

Fiyatlar artacak, ekonomik büyüme yavaşlayacak, belki daralma olacak ve bu da zaten mevsimsel olarak artma eğilimine girecek işsizliği daha da yukarı çekecek; yani sonuçta yaşam kalitemiz düşecek:

Ama bugün sizlerle bir okurdan aldığım mektupta dile getirilen sıkıntıyı paylaşmak istiyorum. Döviz kurundaki artışın nasıl sorunlar doğurduğuna ve kafaları nasıl karıştırdığına ilişkin tipik bir örnek. “Biz karı koca doktoruz ve kamuda çalışıyoruz” diye başlıyor okurum mektubuna ve şöyle devam ediyor:

“Oğlumuz üniversite eğitimini Almanya’da sürdürüyor. Bu eğitimin devam edebilmesi için her yıl aylık 800 eurodan on bir aylık 8 bin 800 euronun peşinen yatırılması gerekiyor. Okul ücretli değil, ama Almanya öğrencilerin oradaki bir yıllık harcamasının peşin ödenmesini şart koşuyor.

2019’un ortasına doğru gelecek öğretim yılının parasını yatırmak durumundayız. Kara kara düşünüyoruz; 2019’un mayısında haziranında euro ne olur, diye. Acaba şimdi bankadan ihtiyaç kredisi çekip bununla euro alsak ve bir kenara koysak iyi mi olur, kararsızız. Bunun için 65 bin lira kredi çekmemiz gerekiyor ve bu kredi için iki yıl boyunca her ay 3 bin 500 lira civarında ödememiz olacak. Euronun gelecek mayıs haziran gibi hangi düzeyde olacağını kestirememek çok kötü. Sonraki yılları ise hiç düşünemiyoruz bile. “

Doktor okurum bana ne yapmasının daha doğru olacağını soruyor; döviz almak için ödemeyi yapacağı 2019 ortasını beklemesinin mi, yoksa kredi kullanıp o dövizi şimdiden alıp bir kenara koymasının mı?

Ekonomide en büyük sıkıntı bu işte. Dövizi, faizi, enflasyonu ya da benzer değerleri öngörmekte yaşanan zorluk.

Siz olsaydınız bu doktor okuruma oğlu için ne yapmasını önerirdiniz?

“Bakın bakın dövizimi bozdurdum” 

Nasıl tanımlamak gerektiğini pek kestiremiyoruz doğrusu. Vatandaşlar, şirketler, sivil toplum kuruluşları, hatta siyasi partiler çıkıyor ve büyük bir gururla ilan ediyorlar:

“Milli olmak ve bu ekonomik mücadeleye destek vermek amacıyla dövizimizi bozdurduk, TL’ye geçtik...”

İyi güzel de, zamanında neden döviz almıştınız ki? Bunu da bir açıklasanız...

Vatandaşı anlamak mümkün, şirketleri de. Vatandaş biraz para kazanacağını düşünür, zaten kendi birikimidir; şirket belki döviz borcu vardır, önceden hazırlık yapmak amacıyla döviz almıştır.

Peki ya siyasi partilere ne demeli? Partiler para kazanmadıklarına göre nakit varlıkları Hazine yardımı değil mi? Hazine’den gelen parayı dövize yatır, hatırı sayılır bir kazanç elde et, sonra da bu dövizi büyük bir fedakarlık yapıyormuş gibi sat!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar