Dünya ekonomisi sorundan kurtulamıyor

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Küresel kriz uzun sürdü. İlk adımda krizden çıkışta gelişmekte olan ülkeler öncülük yapacakmış gibi göründü. Aralarında Türkiye ekonomisinin de yer aldığı bir dizi yeni gelişen ekonomi görece çabuk toparlandı. Örneğin bizim 2010 ve 2011 yıllarında büyüme hızımız bayağı yüksek oldu. Yeni gelişenlerdeki bu toparlanmanın gelişmişleri de peşine takıp sürükleyeceği, böylece dünya ekonomisinin hızla normale döneceği düşünüldü. Ama süreç böyle gelişmedi. Dünya ekonomisinin büyük motorları dururken küçük motorların gücüyle krizden çıkış mümkün olmadı. Başta büyük ekonomiler ardından da bizim gibiler süresi kestirilemeyen derin bir durgunluğun içine sürüklendiler. Bu durgunluk henüz tam olarak aşılmış değil. Tam bir toparlanma ve normalleşme için önce dünya ekonomisinin büyük motorlarının işlemeye başlaması gerektiği düşüncesi genel kabul gördü.

O tarihten bu yana hepimizi gözü iki büyükte oldu. Öncelikle ABD ekonomisindeki gelişmeleri hiç olmadığı kadar yakından izlemeye başladık. Çoğu gözlemci önceden hiç duymadığı değişkenleri yakından takip edip, sonuçlar üretir oldu. İkinci büyük olarak kabul edilen Avrupa ekonomisi ise daha da derin bir krize yuvarlanmış gibi görünüyordu. Malum, ABD'nin krizin dip noktasından görece daha erken dönmesi çok tereddüt etmeden oldukça agresif bir parasal genişleme politikasını uygulamaya koyması ile oldu. Avrupa'nın politika egemenleri bu rotaya hemen giremedi. Hızlanmak yerine dengeleri ve istikrarı korumak öncelik aldı. Bir süre parayı bollaştırmak yerine frene basma politikası yürütüldü. Dolayısıyla onların toparlanıp, hızlanması hem gecikti hem de daha güçleşti.

ABD'de büyümenin hızlanması son iki yılda gözle görülür hale geldi. Parasal genişlemenin talebi destekleyici etkisinin yanı sıra beklentilerin de düzeliyor olması büyüme açısından itici güç rolü oynadı. Büyümeyle beraber istihdam artıp işsizlik de azalınca ABD ekonomisinin normalleşme rotasına girdiği kabul edilmeye başlandı. Bu arada Başkanın değişmesi de başlangıçta olumlu beklentileri besledi. Trump'ın seçim sürecindeki vaatleri bu süreci hızlandırdı.  “Trump rallisi” olarak nitelenen ve büyümeyi hızlandırması umulan yeni bir süreç başladı. FED de parasal sıkılaştırmaya doğru adım atmaya başlayınca ABD ekonomisi olumlu bir büyüme rayına oturdu. Faizler yükseldi, dolar değer kazandı. Bu süreç içinde ABD ekonomisi sorunsuz gibi bir görüntü kazandı.

Avrupa başlangıçta bu sürece ayak uydurmadı. Ekonomiyi yönetenlerin istikrar adına talebi sıkmaya devam etmesi durgunluğun sürüp gitmesine neden oldu. Avrupa Merkez Bankası'nın başkanının değişmesi ile gidişin sonu geldi. Yeni Başkan Draghi para politikasının temel tercihini ters yüz etti. Avrupa da parasal genişlemeyle büyüme yolunu seçti. İçinde bulunduğumuz yıl içinde bunun meyvesini de almaya başladı. Öyle sıçrayıp gitme boyutunda olmasa da büyüme biraz kıpırdadı, istihdam artar gibi oldu. Bu süreçte, yavaş da olsa, aktörler güven kazandı, beklentiler olumluya döndü. Siyasi gelişmeler de normalleşmeye katkı sağladı. Yapılan seçimlerin sonucunda Avrupa Birliği'nde siyasi iktidar korkulduğu gibi ırkçı-popülist aktörlerin eline geçmedi. Bu da ekonomide olumlu bir hava yarattı, beklentileri güçlendirdi. Sonuçta Avrupa da görece sorunsuz bir rotaya oturacağı izlenim verdi.

Bu gelişmeler dünya ekonomisinin büyük motorlarının işlemeye başladığı ve uzun süreli durgunluğun aşılacağı beklentisini doğurdu. Bildiğiniz gibi süreç böyle olmadı. Önce ABD motoru tekledi. Bunda meteorolojik koşulların katkısı olduğu da söyleniyor ama siyasi üslubu, iş görmedeki beceriksizliği, sıkıntı yaratan kararları ve özellikle de vaatlerini yerine getirmekteki yetersizliği Başkan Trump'a olan güveni bütünüyle sarstı ve motorun teklemesinin temel nedeni olarak öne çıktı. ABD'deki bu ikim sanki Avrupa'nın ön alacağı ve küresel büyümeyi sürükleyeceği gibi bir izlenimi sahneye taşıdı. Avrupa bundan yararlandı. Özellikle Euro'nun hızla ve biraz da sürekli biçimde değer kazanması bu gelişmenin kanıtı olarak değerlendirildi. ABD'nin ayağı biraz kaymıştı ama Avrupa pek ala onun bıraktığı boşluğu doldurabilirdi.

Son günlerdeki gelişmeler bu beklentinin gerçekçi olmadığını gösterdi. Katalanların İspanya'da yarattığı ayrılıkçı hava Avrupa'nın pek de sorunsuz kalamayacağını kanıtladı adeta. Özellikle İngilizlerin Avrupa Birliği'ni terk etme kararından sonra Katalanların da benzer bir kopma yaratacağı ve bunun da Avrupa Birliği'nin sonu olacağı düşüncesi yaygınlaşmaya başladı. Bu karamsarlık ekonomiye de yansıdı tabii. Neredeyse yedi aydır değer kaybeden dolar değerlendi. Euro değer kaybetti. Bir kez daha koyu bir belirsizlik ortama egemen oldu. Böylece, dünya ekonomisinde sorunların aşıldığı beklentisi de güme gitti tabii.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018