Eğitim harcamaları

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Son zamanlarda sık karşılaştığım sorulardan bir bu: “kriz ne zaman”. Soruyu soranın aklında ne var tam bilmiyorum ama umarım bu soruyu soranın kafasındaki resim 1929 Büyük Buhran’ı temsil eden birçoğunuzun gördüğünü tahmin ettiğim o siyah beyaz fotoğraftakiler gibi bir şey değildir. Muhtemelen bu soruyu soranın kafasında 2001 yılı vardır diye düşünüyorum. Mali kesimin sıkıntıya düştüğü, kredilerin geri çağrılması gibi durumlar nedeniyle büyük bir kısmı zaten özkaynak eksikliği ile çalışan reel sektör firmalarının sırayla kepenk kapattığı, hazinenin finansman ihtiyacını karşılayamadığı bir tablo var bu soruyu soranın kafasında. Bu tip karmaşık ve zahmetli düşüncelere karşı benim cevabım, soru soranı tatmin etmekten çok uzak, yetersiz ve bazen de kızdırıcı olacak kadar basit. Bilmediğimi, iktisatçı olmadığımı söylüyorum. Ama arkasından da, artık öyle bir krizin olma olasılığının çok düşük olduğunu eklemeden de edemiyorum. Böyle bir kriz olmayacak çünkü ekonominin yapısı, varlıkların ve yükümlülüklerin dağılımı değişti her şeyden önce. Yani kriz olacaksa da benzer resmi görme olasılığımızın çok düşük olduğunu söylemeliyiz.

Krizin olup olmayacağını önceden kestirmek zaten güç bir iştir ama daha büyük güçlük kriz dediğimiz zaman neyden bahsettiğimiz konusunda anlaşabilmekte sanırım. Yukarıda şematize ve hatta karikatürize etmeye çalıştığım bir krizin olmayacağını tahmin etmekle birlikte birçok sektörde faaliyet gösteren şirketlerin ciddi sıkıntılar içinde olduğunu da biliyorum. Üstelik sektörel bazda krizler yakın geçmişte yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.

Özellikle nihai tüketiciye yönelik olarak faaliyet gösteren işletmelerden ve de özellikle hizmet işletmelerinden bahsetmek istiyorum aslında. Kriz dönemleri için genel bir ifade vardır, görmüşsünüz veya okumuşsunuzdur. Kriz dönemlerinde pazarlamaya ayırdığınız bütçeyi kısmayın, tam tersine pazarlamaya daha fazla yüklenin denir. Bir diğer ve benzer ifade ise kriz dönemlerinde eğitime yapılan harcamaların arttığı şeklindedir. Bu iki ifadenin uygulanabilirlik ve gerçeklikleri sayısal olarak araştırılabilir kuşkusuz. Ben burada, sayısal ispattan ziyade, özellikle eğitim harcamalarının neden artması gerektiği konusunda mantıksal bir iki iddia üzerinde durmak istiyorum.

Nihai tüketiciye yönelik olarak faaliyet gösteren işletmelerde özellikle piyasaların durgunlaştığı ve daraldığı dönemlerde sunulan hizmetlerde küçük farklılıklar faaliyetlerinde büyük değişimler sağlayabilecektir. Bu cümleyi yazmak veya üst yönetimin bu kararı alması oldukça kolaydır. Zor olan şirketin piyadelerine yani tüketici ile karşı karşıya kalanlara bunu uygulatmaktır. Hemen her şirkette piyadeler, şirkette en düşük maaşla çalışan kesimini oluşturmasına karşılık, tepede ne kararlar alınırsa alınsın, hangi politikalar izlenilse izlensin tüketici için şirketin vücuda gelmiş halini bu kesim oluşturmaktadır. Dolayısıyla şirketlerin tüketici gözündeki değerini belirleyen unsurların başında piyadelerin müşteriyle ilişkileri gelmektedir. Bu gerçekliğe karşılık şirketlerde en düşük maaşla çalışan ve genelde eğitim seviyesi en düşük olan da bu kesimdir. Bu durum aslında biz zafiyet gibi görünse de, bu kesime verilecek eğitimin yaratacağı fayda ve katkı çok daha yüksek olacağından, bir anlamda yönetilebilir ve olanağa çevrilebilir bir zafiyet olduğu söylenebilir. Özellikle durgunluk dönemlerinde, rekabetin yoğunlaştığı dönemlerde bu kesimin müşteri ilişkilerindeki başarısı şirketler için bir artı değer yaratacaktır. Dolayısıyla eğitime harcanacak miktar, aslında her zaman ama en çok da kriz dönemlerinde, bir maliyet kalemi gibi değil de gelir yaratacak bir harcama olarak değerlendirilmelidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018