Eğitimin “T” hali

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Geçen hafta İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nde düzenlenen Business Talks sohbet serisinde üniversitenin Mütevelli Heyet Başkanı ve aynı zamanda Altınbaş Holding’in Onursal Başkanı olan Ali Altınbaş konuk oldu. Oldukça samimi ve eğlenceli geçen sohbet esnasında bir öğrenci dünyada yaşanan değişim ve dönüşümleri ele alarak Altınbaş Holding’in bundan sonraki yatırım alanının teknoloji olup olmayacağına ilişkin bir soru sordu. Soruya verilen cevabı bütünüyle aktarmayacağım ama iki hususu paylaşmak istiyorum. Ali Altınbaş öncelikle doğru alana yatırım yapmak kadar doğru zamanda yapmanın önemli olduğunu belirterek, üretilecek ürün veya hizmetin çok akılcı olmasının yeterli olmadığını, bu ürün veya hizmetin sunulacağı tüketicilerin ihtiyaç duyup duymadıklarının daha belirleyici olduğunu işaret etti. Bazı yatırımlar için dünün erken ve yarının geç olduğunu vurguladıktan sonra örnek olarak da Kemerburgaz Üniversitesi’nde önümüzdeki akademik yıldan itibaren eğitimde teknolojinin nasıl daha etkin kullanılabileceğine ilişkin yapılan çalışmalardan bahsetti.

Bir önceki yazımda da bahsetmiştim, eğitim sektörünün tüketici çoğunlukla Y ve Z kuşağı adını verdiğimiz nesilden oluşuyor. Tüketici onlar olduğuna göre sunulan hizmetin de onların özelliklerine göre olması bir tercih olmaktan öteye geçiyor. İşte tam da bu gereklilik sahip olduğumuz eğitim anlayışının tamamen değişmesini zorunlu hale getiriyor.

Bu kuşakların özelliklerini sıralayan çok sayıda çalışma var. Hemen hepsinde bahsedilen ortak özelliklerden birisi bu kuşakların teknolojiye yatkınlıkları olarak belirtiliyor. Aslında bu kuşak teknolojiye yatkın demek işi hafife almak sayılır. Bu kuşak için teknoloji olmazlardan biri hatta birincisi. Arkadaşlıkları, öfkeleri, sevinçleri, çalışmaları, iş aramaları, alışverişleri… Hepsi teknoloji üzerinden ve teknolojiyle birlikte hayata geçiyor.

Diğer bazı özelliklerini ise bağımsızlıklarına düşkünlükleri, kuralları sevmemeleri ve mesai gibi alışkanlıklara katlanamamaları olarak sıralayabiliriz. Bu özellikler, bu kuşağın bireylerinin hep birlikte bir alana doldurup, hepsine aynı zaman dilimlerinde, aynı kurallarla bir şey yaptırmanın zorluğunu ortaya koyuyor. Aynı bizim onları aynı saatlerde, aynı sınıfa koyarak, aynı şekilde bir konuyu öğretmeye çalışmamız gibi uygulamalar, yapılarına ters.

Bu kuşağın özelliklerinin yanı sıra, geçen haftalarda farklı mecralarda rastladığım, muhtemelen bir çoğunuzun da dikkatini çeken bir bilgiyi de aktarmak isterim. Hali hazırda Amerika’daki işlerin %65’i 25 yıl önce olmayan işlerden oluştuğu açıklanmıştı. Yani 25 yıl önce üniversite eğitimini tamamlayanların hakkında hiçbir eğitim almadığı işler söz konusu. Bu trendin, teknolojideki gelişme hızına bağlı olarak daha da hızlanarak devam edeceğini varsayarsak, değil 25, 10 veya 15 yıl sonra birçok üniversite mezununun eğitimini aldığından farklı bir işte çalışacağını söyleyebiliriz.

Bu üç paragrafta işaret ettiğim durumları dikkate aldığımız zaman nasıl bir eğitim sistemine ihtiyacımız olduğu da aslında ortaya çıkıyor. Öncelikle, bizim amacımız şimdiki öğrencilerin sadece bilgiyi öğrenmeleri değil, öğrenmeyi öğrenmeleri olmalı ki bu sayede değişen mesleklere ve işlere uyum sağlayabilsinler. İkincisi hepsine aynı şekilde, aynı koşullarda değil kendilerine özgü ve kendilerinin planlayabileceği bir öğrenme ortamı oluşturabilmeliyiz. Ve son olarak da bu yeni öğrenme anlayışının bir tarafından teknolojiye entegre edilmesi de gerekiyor.

İşte bu üç bileşeni bir araya getirdiğimiz zaman nasıl bir eğitim anlayışı ve nasıl bir öğrenme ortamı oluşturmamız gerektiği çok açık olarak ortaya çıkmaktadır. Hani derler ya, bu hamur daha çok su götürür diye. Bu konuda benzer şekilde hakkında daha fazla yazı yazılmaya muhtaç. Dolayısıyla, ana hatlarını belirlemeye çalıştığım bu eğitim anlayışının nasıl hayata geçirilebileceği hakkında da bir sonraki yazımda görüşlerimi aktarmaya devam edeceğim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018