Ekonomide model değişir mi?

Levent AKBAY
Levent AKBAY AÇI KARŞI AÇI levent.akbay@dunya.com

Özallı yıllarda başlayan ‘dış açılma’ politikası bu­günkü ekonomik modelin tabanını oluşturdu.

Türkiye ‘dışa açılarak’, ‘serbestlik’le tanıştı, ihracatı, döviz kazanmayı öğrendi.

İthal mallar için para harcamanın keyfini yaşadı.

İlerleyen yıllarda AB ile entegrasyona gidilerek model daha da geliştirildi. Daha da açıldı.

Engeller kaldırıldı, gümrükler indirildi, Türkiye eko­nomisi daha bir rekabete açıldı.

Artan rekabete uyum sağlayanların ayakta kalacağı, yerli yabancı işbirliklerinin artacağı, bunun da büyüme­yi sağlayacağı, teknolojik düzeyi sıçratacağı varsayıldı.

Bu süreçte en büyük sorun ‘kaynak’ oldu

Yatırımları finanse edecek kaynak, üretimi finanse edecek kaynak, ithalatı finanse edecek kaynak; hiçbir zaman olması gereken düzeye çıkarılamadı.

Tasarrufların yetersizliği, bankacılık sektörünün sığ­lığı, sınırlı kaynağı ‘kıymetli’ hale getirdi.

O zaman ne yapıldı?

Her türlü yöntemle borç alındı, borç alındı, borç alın­dı.

Bizim olmayan kaynaklarla büyümeyi hedefledik.

Yüksek faiz-düşük kur politikası ‘borçlanma politika­sı’nın temel unsuru haline getirildi.

Ekonomi alınan borçla büyümeye başladı.

Üstelik borçlanmanın bir nedenle kesintiye uğrayabi­leceği de pek düşünülmedi

Ancak ‘riskimiz’ de arttı.

Sıcak para, ekonomik risklerin olsun, politik riskle­rin olsun arttığını düşündüğü her noktada anında çeki­lip gitti.

Borç veren verdiği borcu daha maliyetli hale getirdi.

Onlarca yıldır gördük ki borçlanma yolundaysa, itha­lat da artıyorsa ekonomik büyüme sağlanıyor.

Peki ya kıt kaynaklar üretken alanlar yerine ‘başka’ alanlarda harcanıyorsa!

Ya da ithalat arttıkça büyüme artıyor ama ihracat hiç­bir zaman ithalat kadar artmıyorsa….

İşte o zaman kur stresi de birikmeye başlıyor.

Gün geliyor ‘kriz patlıyor’ ve tekrar başa dönüyoruz.

Neden böyle?

Çünkü ekonomi ihtiyacı olan dövizi biriktiremiyor.

Bu politikadan geri dönüş yaparsa büyümekten de vazgeçmiş oluyor.

Yok ihtiyacı kendi kaynaklarından sağlamayı tercih ediyorsa onlarca yıllık kararlı politikalar uygulaması ge­rekiyor.

Zaten borçlanmak da çok daha kolayına geliyor.

Sonuçta birkaç yılda bir, şu ya da bu şekilde yapılan de­valüasyonla yeniden denge kuruluyor.

Enflasyon tırmandırılıyor, faizler artırılıyor….

Kur, faiz, enflasyon dengesi tekrar kurulup hem içer­de, hem dışarıda borçlanma başlayınca gelsin ‘tek hane­li’ enflasyon demeçleri.

Borçlanabilmenin başarı olarak sunulduğu bu model değişir mi?

Döviz fazlası yaratan bir ekonomi olma imkanı var mı?

Yoksa Cumhuriyetin yeni yüzyılında eski modelle mi devam edeceğiz?

Ben hangi parti olursa olsun açıklanacak ‘ekonomik program’lara bu gözle bakacağım.

Çünkü hayatın hepimize gösterdiği gibi taşıma suyla değirmen dönmüyor…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Planlamaya geri dönüş 18 Eylül 2023
17. Madde 15 Eylül 2023
Asıl fren 2024’te… 13 Eylül 2023
Enflasyon birikirse!.. 06 Eylül 2023
Enflasyonda atalet 04 Eylül 2023
Kepenkler kapanmasın… 01 Eylül 2023