Enflasyonda nisanların en nisanı!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yeni seri TÜFE’de nisan aylarında gerçekleşen en yüksek oranı bu yıl gördük. Bir aydaki artış tam yüzde 1.87 oldu. Bu, 16 yılın rekoru demek. 2003-2018 döneminin rekoru...

Bu yıldan önceki 15 yılın nisan ayı ortalama TÜFE artışı yüzde 0.99’du. Bu yıl yüzde 1.87’ye çıkıldı. Bir oranın değişimini oransal olarak ifade etmek pek doğru değilse de sapmayı görmek açısından bu kez gerekiyor; bu yıl, geçmiş yıl ortalamalarının neredeyse bir kata yakın üstünde bir artış söz konusu.

Yüzde 0.99 nere, yüzde 1.87 nere! Ve sormak gerek; bu gidiş nereye?

Nisandaki yüzde 1.87 artışla birlikte ocak-nisan dönemi artışı yüzde 4.69’u buldu, yıllık artış da yüzde 10.85 olarak gerçekleşti.

Yıllık TÜFE geçen yılın kasımında yüzde 12.98 düzeyinde oluştuktan sonra gerilemeye başlamış ve aralıkta yüzde 11.92’ye, ocakta yüzde 10.35’e, şubatta yüzde 10.26’ya, martta yüzde 10.23’e inmişti. Görüldüğü gibi yıllık orandaki gerileme eğilimi de kesintiye uğramış oldu.

Yüzde 3.5’te kalabilir miyiz?

Önce yüzde 3.5’in ne olduğunu söyleyelim. Merkez Bankası enflasyon tahminini güncelledi ve yüzde 8.4’e yükseltti ya, ilk dört aydaki artış da yüzde 4.69 oldu ya, işte eğer yılın son sekiz ayındaki artışı yüzde 3.5’te tutabilirsek, son revize tahmin olan yüzde 8.4’te kalabileceğiz. Yani yüzde 3.5, yıllık tahmini yakalayabilmemiz için sekiz ay toplamında aşmamamız gereken oran.

Sekiz ayda yüzde 3.5 mümkün mü peki, elbette. Geçmişte benzer oranlar oluşmuş, hatta daha düşük oranlar da...

Ama 2003-2017 döneminin son sekiz ayının ortalaması yüzde 5. Bu yıl da yüzde 5 dolayında bir gerçekleşme olacağını varsayarsak yıllık oran yüzde 10 olacak.

Bu yılın son sekiz ayındaki oranın yüzde 5’in çok üstüne çıkmasına yol açabilecek bir dizi risk var. Bir kere kur artışı bu yıl çok hızlı ve yazımızın diğer bölümünde de değindiğimiz gibi buradan enflasyona ciddi bir baskı geliyor.

Ayrıca seçim dolayısıyla açılan çok büyük ölçekli paketlerin enflasyon üstünde etki doğurmayacağı söylenebilir mi? Bu yüzden, 2018’in son sekiz ayı için yüzde 5’lik enflasyon biraz mucize olur gibi görünüyor.

Seçim öncesinin harcamalarını, kurda şimdiye kadar yaşanan ve ileride daha da belirginleşmesi beklenen artışın yansımalarını düşünürsek bu yılı tek hanede kapatmamızın tümüyle mümkün olmaktan çıktığını ve en iyi olasılıkla yüzde 11-12 dolayında bir oran beklenmesi gerektiğini söyleyebiliriz.

TÜFE’ye etki büyüyecek

Bir dolar ve bir eurodan oluşan sepet kurda nisan ayı ortalaması 4.51 oldu. Sepet kur dün öğlen saatlerinde 4.62’ye çıktı. Kurun önümüzdeki dönemde nasıl seyredeceğini kestirmek hiç kolay değilse de aşağı yönlü keskin bir dönüş yaşanacağını söylemek zor.

Dolayısıyla kur artışından kaynaklanan ithalat fiyatlarındaki artış ve bunun enflasyona yansıması giderek daha belirgin hale gelecek.

Merkez olacakları gördü

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun geçen haftaki toplantısından sonra yapılan açıklamada bir konu özellikle vurgulanmıştı. Para Politikası Kurulu, ithalat fiyatlarındaki yükselişe dikkat çekmişti.

Görmek isteyen tüm gözler zaten görüyordu kurlardaki yükselişin enflasyon olarak geri döneceğini.

Üretimde büyük ölçüde ithalata bağımlı hale gelmiş bir ekonominin, enerji ihtiyacının neredeyse tümünü ithal etmek durumunda olan bir ekonominin kur artışından etkilenmemesi zaten mümkün olabilir miydi ki?

İşte tablo ortada... Son beş yılın ocak-nisan dönemlerindeki sepet kur değişimi ile TÜFE artışını bir grafikte bir araya getirdik. Kaldı ki kur artışı tüm etkisini o dönemde göstermez, etki sonraya da sarkar; TÜFE değişiminde önceki dönemlerin kur hareketi de etkilidir. Bu gerçeği göz ardı ederek baktığımızda çok açık bir şekilde kur değişimi ile TÜFE değişiminin paralel sayılabilecek bir eğri oluşturduğunu görüyoruz.

Dikkat çeken bir başka gerçek, kur değişiminin daha keskin olduğu, TÜFE’de ise görece daha durağan sayılabilecek değişimlerin yaşandığı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar