Kocaman mı, küçücük mü?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Bir futbolcu rakip takımdan bir oyuncu sakatlandığı zaman topu niye taca atar? Zaten bir süre sonra hakem oyunu durduracaktır; hem bunun farkındadır, hem de benzer durumda kendisi de kalabilir. En iyisi oyunu bir an önce durdurup rakibine sağlık ekiplerinin müdahale etmesini sağlamaktır.

Tavla oynasanız bile kazanmak istersiniz, normaldir; zaten kazanmayı amaçlayarak alırsınız zarı elinize.

Hele hele futbol gibi çok para dönen bir oyunu kazanmayı kim istemez.

Ama futbolda oyunu kazanmak için her yol mubah mıdır? Birilerine göre öyledir tabii ki, ama sorun, o birilerinden mi olacağımız, yoksa o birilerine karşı mı çıkacağımızdır.

★★★

Tarih 13 Mart 2015, Konyaspor - Kasımpaşa karşılaşması. Kasımpaşalı bir oyuncu yerde kalınca Konyasporlular oyun durdu diye topa hamle yapmıyorlar ve bu durumu aklınca fırsat bilen bir Kasımpaşalı topu Konya ağlarına gönderiyor. Hakemin, oyunu durdurmadığı için golü vermek dışında çaresi yok ve öyle yapıyor. Ama bu haksızlığa “Dur” diyen biri var. Kasımpaşa Teknik Direktörü Şota Arveladze.

Şota, oyuncularına “gol yeme” talimatı veriyor ve Konyalı oyuncu yavaş yavaş ilerleyerek topu Kasımpaşa kalesine yuvarlıyor. Ama o da bir centilmenlik örneği gösterip kaleye şut çekmiyor, topun çizgiyi geçmesini sağlamakla yetiniyor.

★★★

Zaman zaman birçok alanda “Türkiye nereden nereye geldi” diye hayıflanıyoruz ya. İşte buralardan, Şota’nın takımına gol yeme talimatı vermesinden, “Ama ben kan görmedim” deme durumuna, “Kanama öyle olmaz böyle olur” kıyaslaması yapma durumuna geldik.

Saygınlık denilen kavramı yıllar yılı tuğla üstüne tuğla koyarak inşa edersiniz, ama sonra alttaki tuğlayı çektiniz mi her şey yerle bir olur.

Neyse ki nezaketi rekabete kurban etmeyenler de var. Fatih Terim derbi maçı öncesi Şenol Güneş’i soyunda odasında ziyaret edip geçmiş olsun dileğini ifade etmekle tükenmişliğin her yeri sarmadığını gösterdi.

Gürültünün kirliliği mi olurmuş!

Yıllar önce “veciz” bir söz girmişti dilimize. Zamanla da yerleşti kaldı:

“Rüşvetin belgesi mi olurmuş güzel kardeşim!”

Siz “güzel kardeşim”i başka türlü de okuyabilirsiniz.

Aradan yıllar geçti, rüşvetin belgesi olmadığı kanıtlanmak istenirken rüşvetin belgesi olabileceğini görmüş olduk.

Bakınız, garanti belgesi!

Aslında rüşvetten söz etmek istemiyorduk. Hem zaten biliyoruz böyle şeyler bizde pek olmuyor, nadiren karşımıza çıkıyor işte; tek tük!

Biz “belgesi mi olurmuş” sözünden esinlenerek “gürültünün kirliliği mi olurmuş” üstünde duracaktık, konu dışına çıktık.

Bazı ülkelerde gürültü kirliliği oluyormuş, öyle diyorlar.

Düşünsenize bizde de bu kirlilik yaşansaydı nelerle karşılaşırdık...

Seçime doğru partiler propaganda yapmak adına nasıl da gürültü kirliliğine yol açarlardı...

Yeni bir işyeri faaliyete geçse günler boyu tanıtım amaçlı nasıl da müzik dinlerdik... “Heeeey, bakın biz buraya işyeri açtık, gelin ha!”

Sürücülerimiz olur olmaz gerekçelerle kornaya bassalardı...

Hele trafik polislerimiz nadiren de olsa gereksiz yere sirenlerini öttüre öttüre gitselerdi; “Gelmeyeyim oraya” türü anonslar duysaydık...

Ya şu düğün yapanlar ve asker uğurlayanlar Avrupa’daki gibi konvoylar yapıp gezselerdi...

Ne şanslıyız farkındasınız değil mi. Huzur içinde, sessiz sakin bir biçimde yaşayıp gidiyoruz.

Belediye üste para mı versin?

Ankara Büyükşehir Belediyesi geçtiğimiz haftalarda bir karar aldı ve belediyeye ait otoparkların ilk bir saatini ücretsiz, 24 saati ise bir lira, evet yalnızca bir lira yaptı. Yeter ki insanlar otopark kullanma alışkanlığı edinsin, yollardaki park sorunu biraz olsun hafifl esin diye.

Ama vatandaşımızın bir kısmı gerçekten tuhaf. Elli metre, yüz metre ötesinde otopark duruyor, arabasını parka bıraksa bir güne yalnızca bir lira ödeyecek, ama o yine geliyor sokağa bırakmayı tercih ediyor. Zar zor park ediyor, yaya kaldırımlarını işgal ediyor, bir lira vermemek ya da elli-yüz metre yürümemek için her şey bir yana aracını da riske atıyor.

Tamam Belediyenin öyle her köşe başında bir otoparkı yok, ama olanlar da, hem de kapalı otopark bunlar, pek rağbet görmüyor.

Ne yani halkımız acaba arabasını otoparka bıraktığında üste para almayı mı umuyor!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar